Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "BU İŞTEN BİZE NE VAR Kİ?" DİYORLARDI. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "BU İŞTEN BİZE BİR ŞEY OLSAYDI, BİZ BURADA ÖLDÜRÜLMEZDİK" DİYORLAR. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 154)
Cahiliye kafasıyla bakarlar, Kurani mantıkla bakmaz. Kurani mantığı kendince Kuran'la mücadele için kullanır. Onun için, Hz. Ali'den gelen hadiste, “Hz. Mehdi (as)'ın işi zordur, çünkü münafıklar Kuran’la karşısında çıkacaklar deniyor.
Çıkarcı oldukları için “bu işten bize ne var” diyor. Bir çıkarımız yok. “Ya hapsedileceğiz ya iftiraya uğrayacağız, bizim burada bir çıkarımız olmaz” diyor.
Peygamber (sav)'in yüzünü görmeye tahmmül edemiyorlardı, onun nuru onları yakıyordu. Hz. Mehdi (as)'ın nuru da yakar münafıkları. Bakamaz, kaçabildikçe kaçarlar. Hz. Mehdi (as)'dan mümkün mertebe uzak dururlar.
ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (2 ARALIK 2011; 20:00)
Münafıklar diyorlar ki Al-i İmran Suresi, 154’te; “Bu işten bize ne var ki?” Yani ne çıkar olur? “Tebliğ yapıyoruz, İslam’ı yayıyoruz, Müslümanlarla birlikteyiz ama ne menfaatimiz var? Ne çıkarımız var?” Ticari kafayla, çıkarcı kafayla bakıyorlar. “Bu işten bize bir şey olsaydı,” bir çıkar olsaydı, “biz burada öldürülmezdik” diyorlar. “Hayatımız ölüyor burada. İnsanlığımız ölüyor. Boşa vakit geçiriyoruz.” Veyahut hakikaten fiilen öldürülüyorlar. Yahut “manen ölüyoruz” gibi söylüyorlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 4 Eylül 2010 tarihli röportajından Ali İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Ali İmran Suresi 154’te, “Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak,” cahiliye kafasıyla bakarlar, yani Kuran-i mantıkla bakmaz. Kuran-i mantığı, Kuran’la mücadele için kullanır münafık. Kuran’a karşı savaş için kullanır Kuran’ı. Onun için Hz. Ali (r.a.), Mehdi (a.s.) ile ilgili gelen hadiste, “Mehdi (a.s.)’nin işi zordur. Çünkü münafıklar Kuran’la onun karşısına çıkacaklar.” diyor. “Mehdi (a.s.)’nin işi çok zordur” diyor hadiste. Bak, “Mehdi (a.s.)’ye, münafıklar Kuran’la karşısına çıkacaklardır” diyor. “Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: ‘Bu işten bize ne var ki?’ diyorlardı” çıkarcı oldukları için. Bakıyor, “kan var mı?” diyor, kan. Yok. Nerede? Domuzun ilgili yerinde, gider oraya yapışır. “Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik diyorlar.” Yani “bir çıkarımız yok. Ya hapsedileceğiz, ya dövüleceğiz, ya iftiraya uğrayacağız, bizim burada bir çıkarımız olmaz” diyorlar. Nerede olur? “Domuzun ilgili yerinde” diyorlar. Onun için Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den kitleler halinde ayrılıyorlardı münafıklar. Yanında durmaya, yüzünü görmeye tahammül edemiyorlardı o mübareğin, o nurun. Yakıyordu onları onun nuru. Bak, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yüzüne bakmaya tahammülleri yoktu. Yakıyordu onun nuru. Bütün münafıkları, Mehdi (a.s.)’nin nuru da yakar bütün münafıkları. Bakamaz ve kaçabildiğince kaçar, yani en ziyade istek duydukları şeylerden bir tanesi de odur. Mehdi (a.s.)’den mümkün mertebe uzak durmak. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den mümkün mertebe uzak durmak. Hatta sohbet halinde Peygamberimiz (s.a.v.) sohbet ediyor; birisi kalkıyor gidiyor. Avanak münafık da onu siper alıyor, ayet var, onunla beraber çıkıyor. Yani bu kadar ahmak, fark edilebileceğini fark etmiyor. Bütün sahabeler orada, salak, görünmez mi o. Klasik ahmak yani ve kendini ama çok akıllı zannediyor, kurnazlık yaptığını düşünüyor böyle. “Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar.” Yani payına düşen nedir? Ona bakıyor ve ondan yararlanmaya çalıyor. Yiyip içip yan gelip yatmak, ama o arada Kuran’ı kolluyormuş gibi görünüp, Kuran’a karşı savaş vermek. Bunu nasıl yapıyor? Namazı kılar, orucu da tutar. Cihadı yapmaz, dinin yayılmasını istemez, tebliğ yapmaz. Dolayısıyla her münafık anti-Mehdi’dir. Hiçbir münafık Mehdi (a.s.)’yi ağzına almak istemez, yani şiddetle kaçınırlar. “Siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız.” Daha önceki münafıklar nasıldı, onlar da paylarından yararlanmak için, Müslümanların yanından kaçıyorlardı, değil mi? Gidiyor babasında yahut anasından yahut abisinden veyahut iş yerinden neyse, o paylarından yararlanmak için Müslümanların yanından kaçıyorlar. Bu münafık karakteri. Ama “daha öncekilerin yaptığının aynısını yapıyorsunuz” diyor Allah. Yani münafık karakterinde bir değişiklik olmuyor. Onlar da aynı şekilde Kuran’ı kullanarak, Kuran’a karşı mücadele verirler. Kuran’ı kullanarak Müslümanlara karşı mücadele vermeye kalkarlar. Ama cehd etmekten ve tebliğden şiddetle uzak dururlar. En istemedikleri şeydir. O da, Kuran’ı Müslümanların gerçekten anlayamayacağını zannederek öyle bir ahmaklık içine girerler. Yani Kuran onlara kapanmıştır, anlayamaz. Kuran’ın özgürlüğünü de kavrayamaz.
Oktar’ım özellikle, açıkça da söylüyorum, benim ana görevlerimden birisi de münafıkları pestil gibi ezmek, ama Kuran’la, hadisle, ilimle, bilgiyle, sevgiyle. Sevgi münafıkları yakar, muhabbet münafıkları yakar. Münafık kan ister, zulüm ister, bir kısım cahiller de istiyor. Ayrı onlar inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Ocak 2012 tarihli röportajından Al-i İmran Suresi ile ilgili açıklamalar.
Münafıklar diyorlar ki Al-i İmran Suresi, 154’te; “Bu işten bize ne var ki?” Yani ne çıkar olur? “Tebliğ yapıyoruz, İslam’ı yayıyoruz, Müslümanlarla birlikteyiz ama ne menfaatimiz var? Ne çıkarımız var?” Ticari kafayla, çıkarcı kafayla bakıyorlar. “Bu işten bize bir şey olsaydı,” bir çıkar olsaydı, “biz burada öldürülmezdik” diyorlar. “Hayatımız ölüyor burada. İnsanlığımız ölüyor. Boşa vakit geçiriyoruz.” Veyahut hakikaten fiilen öldürülüyorlar. Yahut “manen ölüyoruz” gibi söylüyorlar.