Sayın Adnan Oktar'ın 16 Ekim 2012 tarihli röportajından Araf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Araf Suresi, 59. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Andolsun biz Nuh'u kendi kavmine (halkına bir elçi olarak) gönderdik.” Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.” Kıyametin kopması kastediyor. “Kavminin önde gelenleri:” Bakın “önde gelenleri” her devirde bu böyle olmuştur. Yani asıl basına hâkim olan bazı güçler, orada insanlara sosyal yapıya hakim olan güçlerin bir kısmı. “Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık 'içinde görüyoruz” dediler” diyor. Ne yapıyorlar peygamberlere, iyi insanlara, tebliğcilere, Mehdilere ne diyorlarmış? Şaşırmışlık; “şaşırmışsın sen” diyor. Ve sapmışlık; sapkınlık. Hz. Mehdi (a.s)'a ne itham edecekler? Sapkınlıkla itham edecekler, şaşırmışlıkla. Hz. Nuh (a.s)’ı neyle suçluyorlar? Şaşırmışlık ve sapkınlık ile itham ediyorlar. Zaman değişiyor insanlar değişiyor ama stil hep aynı, olaylar hep aynı. Kim yapıyor? Önde gelenler, mesela bak yobazların önde gelenleri şu an Hz. Mehdi (a.s)'a karşı, Mehdiyet’e karşı, İttihad-ı İslam’a karşı tavır koyanların içinde birçoğunu onlardan görüyoruz. Tamamı olmasa da birçoğunu onlardan görüyoruz. “Ey kavmim,” diyor, bakın herkese yönelik bir tebliğ yapıyor “ey kavmim” oradaki topluluk değil sadece, bütün topluluk herkese karşı. Mehdiyet de bütün herkese karşı. “bende bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' yoktur.” kendisinin normal, makul, doğru bir insan olduğunu anlatıyor, bu bir övünme değil. Mehdiyet’in de yapacağı budur. ““ama ben âlemlerin Rabbinden bir elçiyim.”dedi.” Yani Allah için İslam’ı yayan, tebliğ eden, anlatan bir insanım. “size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum.” yani Allah'tan gelen vahyi bildiriyorum. “(Ayrıca)Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah'tan biliyorum.” bilmediğiniz şeyler, gayb bilgileri, birçok bilgi vahiyle bildiriliyor. “Sakınıp rahmete kavuşmanız için,” bakın sakınıp yani harama, helale dikkat edip sonunda ne oluyor rahmete kavuşuyor. Rahmet ne demek? Her türlü nimet, her türlü güzellik. “kavuşmanız için, içinizden sizi uyarıp” uyarıyor, “ve korkutacak” Allah korkusunu onların kalbine getirecek şekilde tebliğ yapan. “bir adam aracılığı ile” vesile olması ile “bir zikir gelmesine mi şaştınız?” Bir kitap gelmesine mi şaştınız? Allah'ın hükmünün gelmesine mi şaştınız? “Onu yalanladılar” Hz. Mehdi (a.s)'ı yalanlayacaklar mı? Hz. Mehdi (a.s)'ı da yalanlayacaklar. “Bizde onu ve gemide onunla birlikte olanları” Hz. Mehdi (a.s)’ıo devrin Mehdi'si kim? Nuh. Gemide birlikte olanlar ne? Talebeleri. “Birlikte olanları kurtardık” diyor Allah. “Ayetlerimizi yalan sayanları suda-boğduk.” Şimdi Deccaliyet manen bir boğulma içinde ve gittikçe gücünü kaybediyor. “Çünkü onlar kör bir kavimdi.” Yani deccaliyetin etkisinde olan bir kavim ahir zaman deccalı ne? O da kör, onunda gözü görmüyor, o devrin deccalı nasıl? Onun da gözü kör. Bakın diyor Allah: “çünkü onlar kör bir kavimdi.” görmüyorlardı. Hakikati gerçeği anlatsan da anlamazdan geliyorlardı. Bakın diyorlar ki; “Ad (halkına da )kardeşleri Hud'u” diyor Cenab-ı Allah “elçi olarak gönderdik. Ey kavmim,” diyor. Bak topluluğa hitap var! “Allah'a kulluk edin,” “Allah'a kul olun” diyor. Yani; Allah'ın hükümlerini yerine getirin. Güzel bir sistem meydana getirin. “sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.” Yani evrimle, şunla, bunla yaratılmış değilsiniz. Sadece Allah sizi yarattı. “hala korkup sakınmayacak mısınız?” Yani Allah'tan korkup harama, helale dikkat edip güzel bir yapı içine girmeyecek misiniz? “Kavminin önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki:” Bakın hep “kavminin önde gelenleri.” Dünya tarihinde hep böyle olmuştur, hep hak ve hakikate karşı onlar mücadele vermişlerdir. Önde gelenlerin bir kısmı tabii bu, hepsi değil. “Gerçekte biz seni 'akli bir yetersizlik' içinde görüyoruz.” Yani “akli dengen yerinde değil, delisin” diyorlar. Kime diyorlar? Peygambere Hz. Hud (a.s)'a “Gerçekte biz seni 'akli bir yetersizlik' içinde görüyoruz,” “deli olarak görüyoruz” diyorlar. “akli dengen yerinde değil” diyorlar. “Doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” “Ayrıca yalan söylüyorsun, doğru bir hüküm anlatmıyorsun” diyorlar. Aynısını Hz. Mehdi (a.s)’a da yapacaklarını Kuran'dan anlıyoruz. Yani, yine o kör insanlarla karşılaşacağını Hz. Mehdi (a.s)'ın, deccalle karşılaşacağını, akıl hastalığıyla itham edileceğini. Bakın çünkü Hz. Hud (a.s.)'a aynısını söylüyorlar. Yalancılıkla itham edileceğini anlıyoruz. “Yalancılardan olduğunu sanıyoruz” diyorlar. Hz. Hud (a.s) diyor ki: “Ey kavmim,” dedi “ben de 'akıl yetersizliği' yoktur.” “Ben deli değilim” diyor, ispat ediyor. Hz. Mehdi (a.s)’ın da aynısını yapacağını Kuran'dan anlıyoruz. “ama ben gerçekten âlemlerin Rabbinden bir elçiyim.” “Tebliğciyim” diyor. “Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum.” “Allah'ın bildirdiği her türlü açıklamayı size bildiriyorum”. “Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm,” “güvenilir bir insanım” diyor. Tebliğde insanlarla tanışırken en üstünde durduğu şey insanların güvenilir olmasıdır. Güven karşılıklı güven. O da diyor ki bakın; “güvenilir bir öğütçüyüm” diyor. “Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir Zikr'in gelmesine mi şaşırdınız?” “Allah'tan size bir bilgi geldi” diyor. “(Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını” liderler kıldığını ”ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluş bulasınız.” Allah'ın nimetini hatırlamak kurtuluş vesilesi olarak göstertiliyor. Çünkü nankör olan Allah'ın nimetini hatırlamaz, mümin Allah'ın nimetini hatırlar. Allah'ın nimetini hatırlayan zaten akıllı bir insandır, samimi bir insandır. Samimi bir insan da dinin gereğini yapar. “Dediler ki: “sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi bize geldin?” Bakın: “atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin?” Hz. Mehdi (a.s)’a ne diyecekler? “Biz atalarımızın bize gösterttiği şekilde dini yaşıyoruz, atalarımız ne dediyse ona uyuyoruz” Hz. Hud (a.s)'a da aynısını söylüyorlar. “Atalarımızı dinliyoruz biz” diyorlar. “Eğer gerçekten doğru isen, bize vaad ettiğin şeyi getir, bakalım” Hz. Mehdi (a.s)'a ne diyecekler? “Madem öyle bir şey var getir, görelim. Kıyamet çok uzak” diyecekler. “Hz. Mehdi (a.s)'ın alametleri nerde? Hz. İsa Mesih (a.s) nerde? Madem vaad edilmiş, Allah vaad etmiş görelim” diyecekler. “Gözümüzle görmek istiyoruz” diyecekler. “Andolsun dedi Rabbinizden üzerinize bir iğrenç bir azap ve gazap gerekli kılındı”. Bakın “iğrenç bir azap” meydana geliyor ve “gazap” Allah’ın gazabı geliyor gerekli kılındı. “Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği ve sizin ve babalarınızın isimlendirdiği, düzüp uydurduğu bir takım isimler, düzme inançlar, kurallar adına mı benimle mücadele ediyorsunuz?” “Darwinizm, materyalizm, ateist inançlar bunun adına mı benimle mücadele ediyorsunuz?” asrımıza göre uygulaması böyle. “Öyleyse bekleye durun”. Yani Allah’ın vaadini göreceksiniz. “Şüphesiz bende sizinle birlikte bekleyenlerdenim” Hz. Mehdi (a.s) ne diyecek? “Bekleyin” diyecek. Aynı mantık o devirde de var. “Böylece onu ve onula birlikte olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk” diyor Allah. Şuanda da ilimle, irfanla kökü kuruyor küfrün ve delaletin, inşaAllah.