Müminlerin hedefi Allah'ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaktır. Ancak, insan zayıf ve unutkan yaratılmıştır; bu nedenle birçok hatası veya eksiği olabilir. Kullarını en iyi bilen, sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah, samimi kullarının kötülüklerini örteceğini ve onları kolay bir hesap ile sorguya çekeceğini bildirmiştir:
Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır." (İnşikak Suresi, 7-9)
Allah, elbette ki her insanın kötülüklerini iyiliğe çevirmez. Allah'ın kötülüklerini örterek affettiği müminlerin özellikleri de Kuran'da bildirilmiştir:
Büyük günahlardan kaçınanlar
Allah bir ayette "Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız." (Nisa Suresi, 31) diye bildirir. Bunu bilen müminler Allah'ın çizdiği sınırlara çok dikkat eder, bunların dışına çıkmaktan ve harama girmekten sakınırlar. Eğer unutarak, yanılarak veya gaflete kapılarak bir hataları olursa, hemen Allah'a yönelir ve tevbe ederek, O'ndan bağışlanma dilerler.
Allah hangi kulların tevbesini kabul edeceğini ise yine Kuran'da bildirmiştir. Buna göre bir insanın "Allah nasıl olsa affeder" diye düşünerek sürekli hata işlemesi büyük bir yanılgıdır. Çünkü Allah ancak cehalet nedeniyle kötülük yapan ve yaptığını farkettiği anda direnmeden ve vakit kaybetmeden tevbe eden ve davranışlarını düzelten kullarının tevbelerini kabul etmektedir. (Nisa Suresi, 17-18)
Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, bir insanın kusurlarının örtülmesi ve din gününde pişman olmaması için yapması gereken şeylerden biri günaha girmekten şiddetle kaçınmasıdır. Günaha giren bir müminin ise yapması gereken, hemen Allah'a kesin bir tevbe ile tevbe etmektir.
Salih ameller işleyenler
Allah, başka ayetlerinde ise, salih amellerde bulunanların kötülüklerini örteceğini bildirir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
Sizi toplanma günü için bir arada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah'a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş (fevz)' budur. (Tegabun Suresi, 9)
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Furkan Suresi, 70)
Bir insanın, sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptığı her eylem ve davranış salih bir ameldir. Örneğin bir insanın din ahlakını insanlara anlatması, tevekkülsüz birine kaderi hatırlatması, dedikodu yapanı engellemesi, evini ve bedenini temiz tutması, ilmini ve kültürünü artırması, güzel söz söylemesi, insanlara ahireti hatırlatması, hasta olan birini kollaması, yaşlı birine sevgi ve şefkat göstermesi, hayır için kullanacağı parayı kazanmak için çalışması, kötü söze iyilik ve sabırla karşılık vermesi gibi insanın her tavrı Allah'ın hoşnutluğu için yapıldığında salih amel olur.
Ahirette, Allah'ın kötülüklerini örterek iyiliklere çevirmesini dileyenler, daima Allah'ın en hoşnut olacağı tavrı seçmelidirler. Bunun için insanın ahiret günü vereceği hesabı düşünmesi gerekir. Örneğin ahiret gününde cehennem ateşinin yanında durdurulan bir insana, dünya hayatında işlediği kötülükler gösterilse ve ona, bu kötülüklerinin bağışlanması için salih amellerde bulunması gerektiği söylense bu insanın tavrının nasıl olacağı açıktır.
Cehennem ateşini yanı başında gören, cehennemdeki insanların umutsuzluklarını, pişmanlıklarını, azaptan dolayı çıkardıkları ızdırap dolu inlemeleri duyan, cehennemdeki azabın nasıl olacağına gözleriyle şahit olan bir insan, Allah'ı en hoşnut edecek davranışları seçecek ve vargücüyle çaba gösterecektir. Bu durumdaki bir insan, salih amellerde bulunmak konusunda gevşeklik gösteremez, asla tembellik yapamaz, Allah'ı hoşnut edecek bir tavır varken, başka bir tavır sergilemez, umursuzluk yapamaz veya asla gaflete düşemez. Çünkü cehennem her an yanı başındadır ve ona sonsuz hayatını ve Allah'ın azabını her an hatırlatmaktadır. Bu durumdaki bir insan yapacağı amelleri geciktirip ertelemez de. Vicdanının emrettiği herşeyi derhal ve eksiksizce yapar. İbadetlerinde çok titiz ve devamlı olur.
İşte, Allah, dünya hayatında da, sanki cehennemi görüp de gelmiş ya da cehennemi her an yanı başında gören biri gibi, salih amellerde bulunan, Allah'tan ve ahiretten korkup sakınarak davrananların kötülüklerini iyiliğe çevirecektir. Bu müminler, ahirete kesin bir bilgiyle iman ederler ve Allah'ın azabından şiddetle korkup sakınırlar.
Adnan Oktar'ın Kahramanmaraş Aksu Tv ve Gaziantep Olay Tv'deki Canlı Röportajı (4 ARALIK 2010)
ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. İnşikak Suresi “Gök, yarılıp-parçalandığı,” Kıyamet’te atmosfer, diğer yıldızlarla çarpışma ve yerçekimi etkisiyle oradaki gazlar emiliyor. Emildiğinde gördüğümüz bu mavi, gökyüzü mavi kubbe açılıyor siyahlık görülüyor. Yani normalde dışarısı siyah, uzay siyah, koyuluk hakim yani gece gibi. Açıldığında böyle bakacaklar ki mavilik delinmiş, uzay görülüyor, siyahlık görülüyor. Bu çok harika bir durumdur. Yani hiç insanların alışmadığı bir şeydir. Mavi gök kubbenin delinmesi ve büyük bir deliğin açılıp, büyük bir boşluk meydana gelip, uzayın ve yıldızların görünmesi, gündüz gözüyle inşaAllah. “Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;” “hepsi Allah’ın emrindedir” diyor Cenab-ı Allah. Yani ne zaman yarılacak gök, ne kadar yarılacak nereden başlayacak, çapı ne kadar olacak hepsi bellidir. “Yer, düzlendiği,” yer şu an gökyüzü açıldığında yerde de bir yapı değişikliği oluyor, normalde dağlardan oluşur değil mi dağlar, tümsekler var, yedi tepe var, “dünya bir titremeye tutulacak” diyor Cenab-ı Allah, deprem etkisiyle dağlar böyle eriyen kum yığını gibi olacaklar yani gittikçe sallandıkça dağlar eriyor eriyor böyle bir toz şekerden konik bir tepe düşünelim, onu alttan sallasa insanlar o yavaş yavaş yavaş yavaş yayılır ve dümdüz hale gelir, gittikçe düzleşir. Onun gibi “bütün yeryüzü düzleşecek” diyor Cenab-ı Allah. Yani o depremin şiddetinden. “Ve içinde olanları dışa atıp boşaldığı,” İçinde olanlar nedir? Magma. Yer kabuğu parçalandığı için, diğer çarpışan yıldızların da çekim gücüyle o karmaşada, çünkü dünya yörüngesinden çıkıyor, diğer yıldızlara yakın geliyor, içindeki magma boşalıyor parçalanmanın etkisiyle. Ama tabi şiddetli bir boşalma, hatta ayette: “Denizlerin yandığını görürsün” diyor. Denizden magma fışkırıyor ve denizden alevler fışkırıyor, deniz yanıyor yani. “Ve kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman.” “Tam Allah’ın istediği gibi olur” diyor. Yani insanlar zannediyor ki öyle bir Kıyamet anında, madde başıboştur, başıboş parçalanır, başıboş yırtılmalar olur, başıboş patlamalar olur, bütün patlamalar, sökülmeler, dağılmalar hepsi Allah’ın kontrolündedir. Yani her bir atom nereye gideceğini biliyor. Bakın atomun yapısına kadar. Yani magma patladığında bir atom mesela nereye gidecek, tek tek parça, magma nereye kadar akacak, nasıl parçalanacak, hepsi 'kendi yaratılışına uygun olarak Rabbine boyun eğer” diyor Allah; eğdiği zaman. “Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.” Mesela ne yapıyoruz? Tebliğ yapıyoruz, namaz kılıyoruz, İslam’ı yayıyoruz Allah için sürekli faaliyet yapıyoruz. “Sonunda O’na varacaksınız.” Allah’a varacaksınız” diyor Cenab-ı Allah. “Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,” sağ eliyle ona böyle kaset gibi bütün hayatını anlatan bir şey veriliyor, bir cisim, küçük bir şey. “O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,” Kuran bilgisi olan bunu anlayacak yani sağ tarafından hayatını özetleyen, bütün hayatını içine alındıran yani böyle video kaset gibi küçük bir şey verildiğinde, sağ eline verilir, sağ elinden alındıysa o kurtulacak demektir. Allah’ın vaadi var yani ikinci ihtimal yok. Yani artık o sevinebilir, sağ eliyle aldığı için. Sağ eliyle alması isteniyor, sağ eliyle alıyor inşaAllah. “Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.” Yani o sevinçle, o hayatını anlatan, o cisimle sevinç içinde yakınlarının yanına dönüyor. Yakınları mesela arkadaşları, sevenleri, kimse. “Kimin de kitabı ardından verilirse, O da, helak (yok olmay)ı çağıracak” Yani arkadan alıyor Allah vermesin, “O da, helak (yok olmay)ı çağıracak” “O da helakı çağıracak” Yani “artık onun için bir helak var” diyor Allah. “Çılgın alevli ateşe girecek.” Çılgın alevli yani normal bir alevli değil. Normal alevli sakin yanar ama çılgın alev kontrolsüz alevlerdir. Mesela yangınlarda falan çılgın alevli olur değil mi, gökyüzüne doğru fışkırır, çok delice yanar yani o tarz bir yangın olacak diyor Allah, öyle bir ateş olacak diyor. “Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.” Onların yanında artistik hareketler yapıyor böyle züppelik yapıyor, çakallık yapıyor, dinle imanla haşa dalga geçiyor, Ahir zamanla kendince alay ettiğini düşünüyor, Mehdiyet’e, deccaliyete önem vermediğini vurguluyor, hiçbir şey olmayacağını zannediyor. Ama oradaki gördüğü dehşet manzara karşısında tabi kanı donuyor. “Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.” Alay ediyor mesela ahiret yok zannediyor, “dirilmeyeceğini sanmıştı” diyor Allah. “Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi.” O diskotekteki halini de görüyor Allah, internetin başındaki halini de görüyor, sokaktaki halini de görüyor, meyhanedeki halini de görüyor; her yerdeki halini Ben görüyordum, takip ediyordum” diyor Allah.
“Yok, şafak-vaktine yemin ederim,” yani “güneşin doğma vaktine yemin ederim” diyor Allah. “ Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere,” Karanlığa ve toplayıp-taşıdığı şeylere, “Ondördüne girdiği zaman aya;” Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametlerindendir ayın tutulması Ramazan ayında, ay ve güneş tutulması olması. “Ve siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.” Bir durumdan, başka bir duruma geçeceksiniz. Yani deccaliyetten Mehdiyet’e, Mehdiyet’ten tekrar deccaliyete. Şimdi mesela deccaliyetin içersine girdi insanlar fakat ikinci tabakaya girdiler şu an Mehdiyet tabakasındalar. Sonra Mehdiyet tabakasının arkasından İseviyet-Mesihiyet’in tabakasına giriyorlar, dünya hakimiyeti oluyor, arkasından deccaliyet safhası geliyor, arkasından da Kıyamet safhası geliyor, tabakadan tabakaya geçiyorlar. Şafak vakti, Mehdiyet’i işaret eder yani güneşin doğuşu. Gece de deccaliyeti yani İslam’ın kararması. Önce güneş doğuyor Mehdiyet hakim oluyor, arkasından gece ve karanlık oluyor. “toplayıp-taşıdığı şeylere,” tuğyanı, delaleti, fitneyi, fücuru her şeyi taşır. Ben tabi ikinci işari anlamını anlıyorum. Yoksa “gece” mesela kuşlar yuvalarına dönerler, hayvanlar kavuklarına girerler, aynı zamanda ayet buna bakıyor.
“Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?” diyor Allah. Yani “neden iman etmiyorlar” diyor. “Kendilerine Kur'an okunduğunda secde etmiyorlar.” Yani “Kuran’ı niye kabul etmiyorlar” diyor Allah, “niye bunu fark etmiyorlar, niye bunu içlerine sindirmiyorlar” diyor. “ Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar” diyor Allah. “Tersine, deccal taraftarları Kuran’ı tamamen yalanlıyorlar” diyor. Yani kabul edecekleri yerde, reddedip yalanlıyorlar” diyor. Ama bak Kuran’ı yalanlıyorlar, Kuran’a karşı bir savaş var. “Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını daha iyi bilendir.” “Ben onların bilinçaltını ve bilinçaltının daha bilinçaltını bilirim” diyor Allah, “her şeyini Ben yaratıyorum” diyor çünkü. “Bu durumda sen, onlara acı bir azap ile müjde ver.” Yani dünyada da belalar, hastalıklar, Kıyamet ve deccaliyetin acıları, deccaliyetin savaşları, deccaliyetin onları boğması ve ahirette de sonsuza kadar Cehennem azabı. “Ancak iman edip” önce Allah’a iman ediyor, “Salih amellerde bulunanlar başka” Salih yani samimi, candan; herhangi bir namaz değil, herhangi bir sevgi değil, herhangi bir dostluk değil, “samimi olan” diyor Allah, onu kabul ediyor, samimi olanı kabul ediyor. Namazı orucu kabul etmiyor Allah doğrudan, samimi olan orucu, namazı ve sevgiyi kabul ediyor, dostluğu kabul ediyor. “Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir (mükafaat) vardır.” Yani “sürekli sonu gelmeyen, sonsuza kadar Cennet’te mutluluk vereceğim onlara” diyor Allah, “mükafat vardır ve sürekli de sevap vereceğim” diyor, “dünyada da.”
Sayın Adnan Oktar'ın 4 Aralık 2010 tarihli röportajından İnşikak Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. İnşikak Suresi. “Gök, yarılıp-parçalandığı,” Kıyamet’te atmosfer, diğer yıldızlarla çarpışma ve yer çekimi etkisiyle oradaki gazlar emiliyor. Emildiğinde gördüğümüz bu mavi, gökyüzü mavi kubbe açılıyor siyahlık görülüyor. Yani normalde dışarısı siyah yani uzay siyah, koyuluk hakim yani gece gibi. Açıldığında böyle bakacaklar ki mavilik delinmiş, uzay görülüyor, siyahlık görülüyor. Bu çok harika bir durumdur. Yani hiç insanların alışmadığı bir şeydir. Mavi gök kubbenin delinmesi ve büyük bir deliğin açılıp, büyük bir boşluk meydana gelip, uzayın ve yıldızların görünmesi, gündüz gözüyle inşaAllah. “Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;” “hepsi Allah’ın emrindedir” diyor Cenab-ı Allah. Yani ne zaman yarılacak gök, ne kadar yarılacak nereden başlayacak, çapı ne kadar olacak hepsi bellidir. “Yer, düzlendiği,” yer şu an gökyüzü açıldığında yerde de bir yapı değişikliği oluyor, normalde dağlardan oluşur değil mi dağlar, tümsekler var, yedi tepe var, “dünya bir titremeye tutulacak” diyor Cenab-ı Allah, deprem etkisiyle dağlar böyle eriyen kum yığını gibi olacaklar yani gittikçe sallandıkça dağlar eriyor eriyor böyle bir toz şekerden böyle bir konik bir tepe düşünelim, onu alttan sallasa insanlar o yavaş yavaş yavaş yavaş yayılır ve dümdüz hale gelir, gittikçe düzleşir. Onun gibi “bütün yeryüzü düzleşecek” diyor Cenab-ı Allah. Yani o depremin şiddetinden. “Ve içinde olanları dışa atıp boşaldığı,” İçinde olanlar nedir? Magma. Yer kabuğu parçalandığı için, diğer çarpışan yıldızların da çekim gücüyle o karmaşa da, çünkü dünya yörüngesinde çıkıyor, diğer yıldızlara yakın geliyor, içindeki magma boşalıyor parçalanmanın etkisiyle. Ama tabi şiddetli bir boşalma, hatta ayette: “Denizlerin yandığını görürsün” diyor. Denizden magma fışkırıyor ve denizden alevler fışkırıyor, deniz yanıyor yani. “Ve kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman.” “Tam Allah’ın istediği gibi olur” diyor. Yani insanlar zannediyor ki öyle bir Kıyamet anında, madde başıboştur, başıboş parçalanır, başıboş yırtılmalar olur, başıboş patlamalar olur, bütün patlamalar, sökülmeler, dağılmalar hepsi Allah’ın kontrolündedir. Yani her bir atom nereye gideceğini biliyor. Bakın atomun yapısına kadar. Yani magma patladığında bir atom mesela nereye gidecek, tek tek parça, magma nereye kadar akacak, nasıl parçalanacak, hepsi 'kendi yaratılışına uygun olarak Rabbine boyun eğer” diyor Allah eğdiği zaman. “Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.” Mesela ne yapıyoruz? Tebliğ yapıyoruz, namaz kılıyoruz, İslam’ı yayıyoruz Allah için sürekli faaliyet yapıyoruz. “Sonunda O’na varacaksınız.” Allah’a varacaksınız” diyor Cenab-ı Allah. “Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,” sağ eliyle ona böyle kaset gibi bütün hayatını anlatan bir şey veriliyor, bir cisim, küçük bir şey. “O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek,” Kuran bilgisi olan bunu anlayacak yani sağ tarafından hayatını özetleyen, bütün hayatını içine alındıran yani böyle videokaset gibi küçük bir şey verildiğinde, sağ eline verilir, sağ elinden alındıysa o kurtulacak demektir. Allah’ın vadi var yani ikinci ihtimal yok. Yani artık o sevinebilir, sağ eliyle aldığı için. Sağ eliyle alması isteniyor, sağ eliyle alıyor inşaAllah. “Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.” Yani o sevinçle, o hayatını anlatan, o cisimle sevinç içinde yakınlarının yanına dönüyor. Yakınları mesela arkadaşları, sevenleri kimse. “Kimin de kitabı ardından verilirse, O da, helak (yok olmay)ı çağıracak” Yani arkadan alıyor Allah vermesin, “O da, helak (yok olmay)ı çağıracak” “O da helakı çağıracak” Yani “artık onun için bir helak var” diyor Allah. “Çılgın alevli ateşe girecek.” Çılgın alevli yani normal bir alevli değil. Normal alevli sakin yanar ama çılgın alevli kontrolsüz alevlerdir. Mesela yangınlarda falan çılgın alevli olur değil mi, gökyüzüne doğru fışkırır, çok delice yanar yani o tarz bir yangın olacak diyor Allah, öyle bir ateş olacak diyor. “Çünkü o, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.” Onların yanında artistlik hareketler yapıyor böyle züppelik yapıyor, çakallık yapıyor, dinle imanla haşa dalga geçiyor, Ahir zaman’la kendince alay ettiğini düşünüyor, Mehdiyet’e, Deccaliyet’e önem vermediğini vurguluyor, hiçbir şey olmayacağını zannediyor. Ama oradaki gördüğü dehşet manzara karşısında tabi kanı donuyor. “Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.” Alay ediyor mesela ahiret yok zannediyor, “dirilmeyeceğini sanmıştı” diyor Allah. “Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendi.” O diskotekteki halini de görüyor Allah, internetin başındaki halini de görüyor, sokaktaki halini de görüyor, meyhanedeki halini de görüyor, her yerdeki halini Ben görüyordum, takip ediyordum” diyor Allah. “Yok, şafak-vaktine yemin ederim,” yani “güneşin doğma vaktine yemin ederim” diyor Allah. “ Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere,” Karanlığa ve toplayıp-taşıdığı şeylere, “Ondördüne girdiği zaman aya;” Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametlerindendir ayın tutulması Ramazan ayında, ay ve güneş tutulması olması. “Ve siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.” Bir durumdan, başka bir duruma geçeceksiniz. Yani Deccaliyet’ten Mehdiyet’e, Mehdiyet’ten tekrar Deccaliyet’e. Şimdi mesela Deccaliyet’in içersine girdi insanlar fakat ikinci tabakaya girdiler şu an Mehdiyet tabakasındalar. Sonra Mehdiyet tabakasının arkasından İseviyet-Mesihiyet’in tabakasına giriyorlar, dünya hakimiyeti oluyor, arkasından Deccaliyet safhası geliyor, arkasından da Kıyamet safhası geliyor, tabakadan tabakaya geçiyorlar. Şafak vakti, Mehdiyet’i işaret eder yani güneşin doğuşu. Gece de Deccaliyet’i yani İslam’ın kararması. Önce güneş doğuyor Mehdiyet hakim oluyor, arkasından gece ve karanlık oluyor. “toplayıp-taşıdığı şeylere,” tuğyanı, delaleti, fitneyi, fücuru her şeyi taşır. Ben tabi ikinci işari anlamını anlıyorum. Yoksa “gece” mesela kuşlar yuvalarına dönerler, hayvanlar kavuklarına girerler, aynı zamanda ayet buna bakıyor. “Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?” diyor Allah. Yani “neden iman etmiyorlar” diyor. “Kendilerine Kur'an okunduğunda secde etmiyorlar.” Yani “Kuran’ı niye kabul etmiyorlar” diyor Allah, “niye bunu fark etmiyorlar, niye bunu içlerine sindirmiyorlar” diyor. “ Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar” diyor Allah. “Tersine, Deccal taraftarları Kuran’ı tamamen yalanlıyorlar” diyor. Yani kabul edecekleri yerde, reddedip yalanlıyorlar” diyor. Ama bak Kuran’ı yalanlıyorlar, Kuran’a karşı bir savaş var. “Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını daha iyi bilendir.” “Ben onların bilinç altını ve bilinç altının daha bilinç altını bilirim” diyor Allah, “her şeyini Ben yaratıyorum” diyor çünkü. “Bu durumda sen, onlara acı bir azap ile müjde ver.” Yani dünyada da belalar, hastalıklar, Kıyamet ve Deccaliyet’in acıları, Deccaliyet’in savaşları, Deccaliyet’in onları boğması ve ahirett’e de sonsuza kadar Cehennem azabı. “Ancak iman edip” önce Allah’a iman ediyor, “Salih amellerde bulunanlar başka” Salih yani samimi, candan, her hangi bir namaz değil, her hangi bir sevgi değil, her hangi bir dostluk değil, “samimi olan” diyor Allah, onu kabul ediyor, samimi olanı kabul ediyor. Namazı orucu kabul etmiyor Allah doğrudan, samimi olan orucu, namazı ve sevgiyi kabul ediyor, dostluğu kabul ediyor. “Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir (mükafaat) vardır.” Yani “sürekli sonu gelmeyen, sonsuza kadar Cennet’te mutluluk vereceğim onlara” diyor Allah, “mükafat vardır ve sürekli de sevap vereceğim” diyor, “dünyada da.”