18/65- Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve Tarafımız'dan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Bu ayetin ebcedi 2010 tarihini veriyor. Hz. Hızır (as) kendine has özel bir ilme sahip.
18/66- Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"
18/67- Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."
"Beni dinsiz gibi görebilirsin, şeriata muhalif görürsün, bir yerleri bombalıyor, yakıyor yıkıyor gibi görürsün, cinayet işliyor gibi görürsün, tüm bunlara sabretmeye güç yetiremezsin" diyor Hz. Hızır (as).
18/68- (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığınşeye nasıl sabredebilirsin?"
Bir konunun görünüşü ayrı, özü apayrıdır. Hz. Hızır (as), Ulu'l Azm bir peygambere "buna takatin yetmez, sabredemezsin" diyor.
18/69- (Musa:) "İnşaAllah,beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
"İnşaAllah" diye söze başlıyor Hz. Musa (as). Kehf kıssasındaki kilit kelimedir, inşaAllah. Hz. Musa bu sözle başlıyor, Hz. Hızır (as)'ın da aradığı ifadedir bu.
18/70- Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."
Demek ki çok sabırlı olunacak.
18/71- Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın."
Hızır görüşmede teke tek görüşür,üçüncüyü kabul etmez.
Hz. Musa (as) "Toplu katliam mı amaçladın, haram bir fiil yaptığın" diyor. Halbuki Hızır (a.s.) vahiyle hareket ediyor, yaptığı doğru.
18/72- Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
Hz. Hızır (as) "kesinlikle" diyor, ikinci bir ihtimal vermiyor, "zordur" demiyor, "kesin güç yetiremezsin" diyor çünkü Aklah vahiyle bildiriyor, önceden biliyor. Allah Hızır (a.s.)’a vahiyle Hz. Musa (a.s.)’ın güç yetiremeyeceğini söylüyor. Vahiyle bildiği için kesinlikle güç yetiremezsin benimle birlikte olmaya diyor.
18/73- (Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.
Hz. hızırın vasıflarından biri de sorgulamaktır
"Bana zorluk çıkarma" diyor demek ki gerektiğinde Hz. Hızır (as) zorluk çıkarıyormuş, zorluk çıkarma da vasıflarından biri.
18/74- Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın.
"Cinayet işledin, yanlış hareket ettin" diyor, halbuki vahiyle hareket ediyor Hz. Hızır (as).
Hz. Hızır (as) bir daha vurguluyor, "kesinlikle" diyor, çünkü vahiyle bildirilmiş
18/76- (Musa:) " Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi.
Bir süre sonra, Hz. Hızır (as) görevini yaptıktan sonra geri çekilir. Sürekli aynı yerde bağlantı halinde olmaz.
18/77- (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin. "
Hz. Hızır (as)'ın yemeğe ihtiyacı yok, ama Hz. Musa (as)'ın var. Hz. Hızır (as) canı ister yer canı ister yemez.
Heybetlerinden çekiniyor kasaba halkı.
Hemen duvarı inşa ediyor. Duvarcı ustası Hz. Hızır (as), aynı zamanda bir vasfı da budur. Bu bütün masonları kontrol altına alacak demektir, hepsi emrine girecek demektir, hatta girdi inşaAllah.
Hz. Hızır (as) hiçbir işinde hiçbir karşılık istemez. Özelliğidir, ne yiyecek ne para ne çıkar hiçbirini istemez. Bir insanın birşeye ihtiyacı olur, onun hiçbirşeye ihtiyacı olmaz. Uykuya, yemeğe ihtiyacı olmaz. Hz. Hızır (as)'ın alametidir hiçbirşeye ihtiyacı olmaması.
(Adnan Oktar’ın 27 Ağustos 2010 tarihli röportajından açıklamalar)
Sayın Adnan Oktar'ın 28.09.2010 tarihli Kaçkar TV röportajından
18/65- Derken, Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Allah’ın özel olarak rahmet verdiği ve özel ilim öğrettiği Hz. Hızır (as)’ı buldular ama aynı zamanda Hz. Mehdi (as) anlatılıyor. Hz. Mehdi (as)’da Hz. Hızır (as) özellikleri çoktur. Hz. Hızır (as), Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) üçü sac ağı gibi birbirlerini destekler.
18/66- Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"
Hz. Mehdi (as)'a talebe olmak çok tehlikeli ve zordur. Herkes heveslenir ama Hz. Mehdi (as)'a talebe olmak zordur. Onlar rüya alemi gibi zannediyorlar böyle gidersin yemekler yersin filan, öyle değil. Yağmur gibi bela yağar insanın üstüne. Benim canım tatlı, hanım da evde bekliyor diyor, o zaman olmaz
18/67- Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."
Bu Hz. Mehdi (as)’ın da ifadesidir. Mutlaka bir anormallik göreceksin. Batın değil zahir gözüyle baktığın için anormallik göreceksin. Hz. Mehdi (as)'ı da sapkınlıkla suçlayacaklar anlayamadıkları için.
18/68- (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"
Özünü bilmiyorsun nasıl sabredeceksin?
18/69-(Musa:) "İnşaallah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiç bir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
Kilidi açıyor inşaAllah diyor Hz. Mehdi (as) talebelerinin üslupudur. Belirli işlerde değil akla gelen hiçbir işte karşı gelmeyeceğim diyor
18/70- Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiç bir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."
İstisnasız “hiçbirşey” diyor. “Sana hikmetini açıklayacağım, ama ben açıklamadan sakın sorma” diyor.
18/71- Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın."
Hep ikiler kıyamet de 20120’dedir, belki de saat 2’dedir.
Hz. Hızır (as)’ın özelliklerinden biri de mesela gider bombalar binayı, yıkar. Anlayamazsın faili meçhul olur, bulamazsın.
“Sabotaj yaptın ne yapıyorsun? Suç işledin” diyor, harama girdin diyor. Müslümanlar için, içinde insan bulun gemiyi batırmak haramdır.
18/73- (Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.
Hz. Mehdi (as) varsa Hz. Hızır (as) vardır. Hz. İsa (as), Hz. Mehdi (as) Hz. İsa (as), üçü bir araya gelmezler hep ikisi olur.
18/74- Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."
Hz. Mehdi (as) zıtlarını Hz. Hızır (as) öldürür söyleyeyim. Faili meçhulle öldürür. Hiç bir şekilde de bulmazsın. İnsan olmadığı için bulamazsın. Yemin ediyor sen kötü iş yaptın diye halbuki vahiyle hareket ediyor. Ama insani tepkiyle söylüyor.
18/77- (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."
Hz. Hızır (as) ister yer, ister yemez. Bir ay iki ay yemek yemez. Ama insanlar 2 gün yemese perişan olurlar. Duvarcı ustası. Bütün masonların üstadı, mürşidi olacaktır Hz. Mehdi (as) Kuran’ın işareti bu aynı zamanda. Aynı zamanda yıkılmış duvar 2 yerde var Ayasofya’da var, o inşaa edilecek, ikincisi Süleyman Mabedi, o duvar Allah tarafından özel muhafaza ediliyor. O duvarı Hz. Mehdi (as) yükseltecek, tapınağı yeniden inşaa edecek. Hz. Mehdi (as) vesilesiyle tüm masonlar iman edecek göreceksiniz.
Allah rızası için yapıyor ücret almaz.
18/78- Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.
Anlaştık artık ayrılıyoruz.
18/79- "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."
Annesi onu minik canıyla küçük bir gemiye koymadı mı? Normalde çok tehlikeli olduğu belli. Annesi onu ölsün diye mi suya attı? Firavun eline geçirdiği çocuğu öldürmüyor muydu? Annenin seni bırakması ledün ilmiydi. Seni ölsün diye bırakmadı, kurtulsun diye bıraktı, aynı yöntem.
18/80- "Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk."
Hz. Mehdi (as)'a zarar vereceğine emin olursa Hz. Hızır (as) o şahsı öldürür. Hiç bir delil bulamazsın istersen 100 sene ara. Hz. Musa (as) bir yumrukta o şahsı öldürmedi mi orada? Kaderindeydi, Allah’ın emriydi istemeden oldu. Hz. Hızır (as) niye o adamı öldürdün diyor mu?
18/81- Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."
Bu da Hz. Mehdi (as)’dır. Deccalin öldürüleceğini Hz. Mehdi (as)’ın da Hz. Hızır (as) tarafından destekleneceğini gösteriyor. Hz. Mehdi (as) hem çok temizdir hem çok merhametlidir, ana özelliğidir.
18/82- "Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu."
Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as) ikisi de yetimdir. O define Hz. Süleyman (as)’ın sandığı ve kutsal emanetlerin tamamı Tevrat ve İncil’in orjinalleri. İkisinin de babası Hz. İbrahim (as)’dir.
Daha önce müsade yok bulamazsınız o defineleri. Herkes binlerce yıldır arıyor, Hz. Mehdi (as) eliyle koymuş gibi bulacak.
Adnan Oktar’ın 9 Ağustos 2010 tarihli HarunYahya.TV röportajından
ADNAN OKTAR: ... Şeytan’dan Allah’a sığınıyorum; “Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve Tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” Ebcedi 2010 tarihini veriyor. Bakın tek rakam çıkıyor, 2010. Ayeti bir daha okuyorum. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Derken, Katımız'dan,” Cenab-ı Allah’ın rahmetinden, “kendisine bir rahmet ve Tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” Tam 2010 tarihini veriyor ebcedi. “Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"” Biz de Mehdi (a.s.) ‘ye ne diyeceğiz? “Muhterem Hocam” diyeceğiz, hissederiz Mehdi (a.s.) ‘yi ama açıkça bilemeyiz. “Sana talebe olmak istiyorum. Allah’ın sana öğrettiği bilgiden bize de öğretmen için size tabi olabilir miyim?” Bak, “tabi olabilir miyim?” diyeceğiz. “Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."” Bu ne demektir aynı zamanda; Mehdi (a.s.) talebesi olmak zor ama pek zor, pek pek pek zordur. Böyle üçkağıtçının, dünya aşıklarının, aklı zayıf olanların, imanı zayıf olanların, dünyasını kurtarmanın peşinde olanların; evlenip yuva kurup işine gücüne bakmak isteyenlerin, dünyasını mamur etmek isteyenlerin, köşe dönmek isteyenlerin yapacağı gibi bir şey değildir. Hele korkak ödleklerin yapabileceği bir şey hiç değildir. Bak ne diyor; “"Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."” “Devam edersin ama bir dereceye kadar devam edersin” diyor. Burada buna da işaret var. Hz. Musa (a.s.)’ya bakıyor, Hz. Hızır (a.s.)’la arasında ama aynı zamanda Mehdi (a.s.) ve Mehdi (a.s.)’ye tabi olanlara da bakıyor işari yönüyle. “(Böyleyken) Özünü,"” demek ki bilginin bir özü var, “özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?” Şimdi ben Mehdi (a.s.) değilim, öncüsüyüm, talebesiyim. Mesela bir şey söylüyorum kardeşlerimiz anlayamadıkları için, “şu sözü niçin böyle söyledin, olur mu, böyle söylenir mi?” diyorlar. Bakın diyor ki, “özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?” Özünü kuşatamıyorlar söylediğim sözün ve sabredemiyorlar. Sen sakin ol, sana ne. 10 yıl sonra dediğim doğru çıkacak mı, çıkmayacak mı, sen ona bak. Değil mi? Allah Allah, ben vakit de veriyorum sana. Ama özünü kavrayamıyorsun ve dolayısıyla sabredemiyorsun. “(Musa:) "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.” Tabi olan böyle tabi olacak, değil mi? Bak, ne diyor? “"İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma,” beni analiz etmek, beni eleştirmek bunlar olmayacak, diyor. “Ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar.” Ben gerekeni sana açıklarım ama bana soru sormayacaksın, diyor. “Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın."” Bak, niye deldin de demiyor Musa(a.s.), dikkat ederseniz. “İçindekilerini batırmak için mi onu deldin?” diyor. Suçlayan bir üslup kullanıyor. “Andolsun” diyor yemin ediyor ayrıca, “sen şaşırtıcı bir iş yaptın.” Halbuki daha önce söz vermişti, değil mi? “Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"” Bu kıssadan gaye Mehdi (a.s.) talebesi olmanın ne kadar zor olduğunu anlatmak içindir. Kehf Suresi çünkü Mehdiyet’i anlatır, Hızır’dan kasıt da Mehdi (a.s.)’ye işarettir. “Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama.” Ahir zamanda unutkanlık yayılacaktır, ona da işaret var. “"Ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.” Bak, “beni unuttuğumdan dolayı sorgulama.” O ona söylüyor sorgulama diye. Halbuki Hızır (a.s.) ona söylüyor, ‘sorgulama’ diye; o da ona, ‘sen de beni sorgulama’ diye, inşaAllah. “Ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma” diyor. Halbuki zorluğu çıkaran kendisi orada. MaşaAllah, tabii kadere tabi oluyor. Zelledir, Peygamber zellesidir, inşaAllah, hikmet var. “Böylece ikisi (yine) yola koyuldular.” Hep ikisi. İkisi, ikisi, hep iki. Hep iki iki gider. “Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın,”” bir kısas olmaksızın, “tertemiz bir canı mı öldürdün?” “Günahsız bir canı mı öldürdün” diyor. “Andolsun,” bak yine yemin ediyor, “sen kötü bir iş yaptın.” Mesela o canın tertemiz olup olmadığını o bilir, vahiyle hareket ediyor çünkü, bir. “Andolsun” diyor mesela, yemin etmemesi gerekiyor, iki. “Sen kötü bir iş yaptın.” Kesin hüküm vermemesi gerekiyor çünkü ona uymakla mükellef. “Kötü bir iş yaptın” da diyemez. Dememesi lazım. “Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?"” Sabrediyor ama, sabırla devam ediyor. “(Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi.” “kabul ediyorum” diyor. “(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı.” Mehdi (a.s.)’yi de konuklamaktan kaçınacaklardır. “Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular.” Hz. Süleyman (a.s.)’ın duvarı, Hz. Süleyman (a.s.)’ın mescidinin duvarı aynı zamanda, inşaAllah. “Hemen onu inşa etti.” Mehdi (a.s.), Hz. Süleyman (a.s.)’ın mescidini inşa edecek, bizzat da katılacak; eliyle bir tuğla koyar, bir şey yapar, inşaAllah. “Hemen onu inşa etti.” Demek ki duvarcı ustaları da kontrol altına alınacak. Duvarcı ustası değil mi Hızır (a.s.)? Aynı zamanda duvarcı ustasıdır. Hz. Mehdi (a.s.)’nin de duvarcı ustalarını kontrol altına alacağı anlaşılıyor, masonları, inşaAllah. “(Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."” Peki, mübarek, güzeller güzeli, canımın içi, muhterem, Allah’ın sevgilisi; çok sevdiği bir insandır Cenab-ı Allah’ın, Hz. Musa (a.s.), sen koyunlarını sulayan o hanımları gördüğünde gittin, hiçbir ücret talep etmeden o hanımların koyunlarını aldın, suladın ve aldın geri götürdün ki bayağı bir emek verdin. Ücret istedin mi? İstemedin. Allah rızası için yaptın hikmete binaen, sana orada soran oldu mu niçin ücretsiz yaptın diye? Olmadı. Sen niye Hızır (a.s.)’a soruyorsun, değil mi? Sen orada, mübarek, canım Peygamberimiz (a.s.) bir olay oldu, tek yumrukta vurdun adamı öldürdün. Sana soran oldu mu, niye öldürdün diye? Çünkü kasten öldürmedi. Kader içerisinde öldürdü. Ama hiç kimse sana sormadı, değil mi? Sorulmasını istemezsin, inşaAllah. Peki, vahiyle hareket eden Hızır (a.s.)’a niçin soruyorsun? Aynısıyla sen karşılaşmışsın bak, sormamışlar sana. Mesela gemiye bindi, bak; “nitekim ikisi beraber gemiye binince” o gemiyi parçalıyor, sakat gösteriyor. “İçindekileri batırmak için mi onu deldin?” diyor. Peki, annen seni ufak bir gemi olan o sandıkla suya koyarken seni öldürmek için mi bıraktı suya? Suya bir çocuğun bırakılması ne demektir, bir tahta sandık içerisinde? Ölümü demektir. Kediler parçalayabilir, köpekler parçalar, kurtlar parçalar, insanlar parçalar; suyun içinde alabora olur, dağılır, ölebilir. Her şey olabilir, değil mi? Annen niçin seni suya bıraktı? Ölsün diye bırakmadı, parçalansın diye bırakmadı. Biliyordu hayırla neticeleneceğini, değil mi? O da küçük bir gemiydi. Sen bunu sorguladın mı? Sorgulamadın; çok haktı, doğruydu. Hz. Hızır (a.s.) yaptığında, o da vahiyle hareket ediyor, senin annen nasıl vahiyle hareket ettiyse, Hızır (a.s.) da vahiyle hareket ediyor. O zaman niye şaşırıyorsun, değil mi? Dünya tatlısı, çok heyecanlı bir Peygamber. Allah’ın çok sevdiği Ulu’l Azm Peygamberlerden. Asayı attığında, asa yılana dönünce direkt kaçmaya başladı. Allah, “korkma, gel. Benim Katımda Peygamberler korkmaz” dedi. Geri döndü. En çekindiği şeylerden birini yaptırdı Allah. “Tut kuyruğundan” dedi. Yılanın, gitti kuyruğundan tuttu. Allah ona cesaretini artırıyor, en çekindiği şeylerden bir tanesi yılan. Mesela en çekindiği şeylerden birisi adam öldürmek, suçsuz yere bir adam öldürmek. En büyük imtihanlarından birisidir o. Allah diyor, büyüklüğünü o imtihanın. Çünkü çok yufka yürekli birisi aynı zamanda Musa (a.s.). O olaydan müthiş etkilendi, bir adam öldürmüş olmaktan, inşaAllah. Kazara oldu ama çok etkilendi. Firavun’dan mesela çok çekiniyor, “git ona, konuşacaksın” diyor Allah. “Tek başına gideceksin, konuşacaksın” diyor. “Ya Rabbi, bana kardeşimi yardımcı kıl” diyor, Harun (a.s.)’u, diyor. “Dilim tutuluyor, kalbim sıkışıyor, bunalıyorum” diyor, heyecandan. Allah kabul ediyor. “Kardeşin Harun (a.s.)’u sana verdim, yardımcı olarak. Gidin ikiniz ama Ben sizi görüyorum, takip ediyorum” diyor.
ALTUĞ BERKER: Siz daha iyi bilirsiniz Hocam, inşaAllah; Mehdi (a.s.)’nin faziletlerini öğrenince, Hz. Musa (a.s.)’nın Mehdi (a.s.) olmak için duası var, Allah’ın izniyle. Üç defa Allah’tan Mehdi (a.s.) olmayı istiyor, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet, üç defa Allah’tan Mehdi (a.s.) olmayı istiyor. İnşaAllah. “Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız."” Mehdiliğe sabretmek zordur, Mehdi (a.s.) talebesi olmaya sabretmek zordur. Başından ayrılır, hiç yanaşmaz, yanaşırsa da görür görmez ayrılır veyahut devam ettiyse de bir süre sonra ayrılır. Gücü yetmez, herkesin gücünün yeteceği bir şey değildir. Kuran çok dolaylı yoldan buna da işaret ediyor. Ama tabii Hz. Musa (a.s.)‘nın konumu apayrı. O Ulu’l Azm Peygamberdir, inşaAllah...
ADNAN OKTAR'IN KAHRAMANMARAŞ AKSU TV VE GAZİANTEP OLAY TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (4 ARALIK 2010)
ADNAN OKTAR: Kehf Suresi, 65. ayet. Hızır Kıssası. “Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz”, rahmet apayrı bir şeydir. Cenab-ı Allah’ın rahmet, Rahman ve Rahim ismi. Rahmet de her şeyi kucaklayıcıdır. Yani Museviye de, Hristiyana da hepsine Allah rahmet gözüyle yaklaşır. Rahmet hepsini kurtarmayı amaçlayandır, hepsinin iyi olmasını isteyendir inşaAllah. “rahmet verdiğimiz ve Tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz” demek ki bütün ilimleri Allah öğretir, hepsini. “kullarımızdan bir kulu buldular.” Bunu daha önce de söylemiştim, tam 2010 yılını veriyor. “Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" Ama bak “doğru yol” doğru yol nedir? Kuran’dır. Demek ki onun doğru yolda olduğunu biliyor. Hakkı savunacağını biliyor. Kuran’a uygun, o zamanki hak kitaba uygun hareket edeceğini biliyor. “Sana öğretilenden” kim öğreten? Allah. Allah’ın öğrettiğini de biliyor. “öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" Sana öğrenci olabilir miyim? Hızır (a.s.) diyor ki: “Dedi ki: "Gerçekten” bak “gerçekten” diyor. “sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin." O zaman bunu asrımıza bakarsak Mehdi (a.s.)’a talebe olma gücüne sen güç yetiremezsin. Yani böyle bir kabiliyet göstermen çok güçtür. Çünkü Mehdi (a.s.)’’ın zahirdeki görünümü, batındaki görünümü insanlara değişik etkiler yapacaktır inşaAllah. “(Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Demek ki özü önemli bir şeyin, özünün üstünde durmak lazım. Kabukla ilgilenip de insanları kabuğun üstüne boğarsan, özü yapamazsın. Özün uygulanmasını Allah esas aldığını burada gösteriyor. "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Yani “zahir gözüyle bakacaksın” diyor, derinliğini göremeyeceksin, özünü göremeyeceksin, onun için reddedersin, inkar edersin, kabul etmezsin, karşı gelirsin” diyor. Bu Mehdi (a.s.)’ın da özelliğidir.
ALTUĞ BERKER: Üstad “acip şahıs” diyor. Hep söylersiniz.
ADNAN OKTAR: Tabi. Bediüzzaman diyor ki; “O ahir zamanın acip şahsı gibi hiçbir cihette olamam” diyor. “Acip şahıs” diyor evet. “(Musa:) "İnşaAllah” Bak bu inşaAllah bütün Peygamberlerin bildiği bir husustur Allah’ın izniyle inşaAllah. Yani ilk defa Müslümanlar demiyor inşaAllah; Hz. Musa (a.s.) da söylüyor, Hz. İbrahim (a.s.) da söylemiştir. “İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.” Mehdi (a.s.)’a cahil cühela takımı her adımında karşı geleceklerdir, anlayamayacakları için. “ Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma” istisnasız “ hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar." “Ben sana anlatırken, öğütle anlatacağım” diyor, herhangi bir anlatma da yapmayacağım” diyor, “öğütle anlatacağım oraya kadar sabret” diyor. “Böylece ikisi yola koyuldu.” En etkili yöntem, ikili anlatımdır. Üçüncü bir kişide insanın zihni dağılır. En etkili sohbet, en etkili anlatma yöntemi odur, yani ikili birebir. İnşaAllah. “ İkisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince” deniz kenarında bir yere gelmişler. İlk geldiği yer neresi? Deniz kenarı. Mehdi (a.s.) nereye geliyor? İstanbul’a. Nereye geliyor? Deniz kenarına. İki denizin birleştiği yer. Bak ayette ilk nereye dikkat çekilmiş? Gemilere, denize dikkat çekilmiş. “Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deldi.” Gemiyi hatalı gösteriyor. “(Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın." Bir de yemin ediyor bakın: “sen şaşırtıcı bir iş yaptın." Bak harama girdin demiyor, “şaşırtıcı bir iş yaptın" diyor, dikkatli konu şu. Normalde Tevrat’a göre harama girdin derdi ama demiyor. “Sadece şaşırdım yaptığına” diyor. Yani doğru yolda olduğunu bildiği için. Bu batın ilminin bir gereğidir. Bir şeyi gerektiğinde zayıf göstermek veyahut zayıfı güçlü göstermek, ikisi de batın ilminin bir gereğidir. “Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?" Çünkü kaderi öyle. Daha o doğmadan, Hz. Musa (a.s.) doğmadan buna sabredemeyeceği belliydi., Hızır (a.s.)’dan önce vardı Kuran. Kuran’da Hz. Musa (a.s.)’ın ne yapacağı zaten belli. Yani bu konuların hiçbirine sabredemeyeceğini biliyor. Zaten bak okuyoruz, sabredemeyeceği biliniyor. Hızır (a.s.) zamanda gezen bir insan. Mesela Hz. İbrahim (a.s.) zamanına da gidiyor, geçmiş zamanlara da gider. Her zamana gidebilen insan. Kuran’da bildirilen bu özelliğini biliyor Hz. Musa (a.s.)’ın. Yani bu konuların hiçbirine sabredemeyeceğini biliyor, onun için bak “kesinlikle” diyor. Çünkü Allah’ın hükmü var. “Kesinlikle sabredemeyecek” diyor Allah. O da bunu bildiği için “kesinlikle sabredemeyeceksin” diyor. Yani istisna koymuyor, belki demiyor. Bakın ifadelerde bunu görürsünüz ayette; “hiçbir şekilde bunu yapamayacaksın” diyor ayette “kesinlikle” diyor. Kaderini bildiği için, Hz. Musa (a.s.)’ın kaderini ve ne cevaplar vereceğini biliyor. “Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?" diyor, “daha önce hatırlattım” diyor. “(Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama” Unutturan kim? Allah unutturuyor. “...sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" yani bayağı kararlı Hz. Musa (a.s.) ilim konusunda, batın ilmini öğrenme konusunda kararlı, bak vazgeçmiyor o da. Başkası olsa tamam der, o zaman olmuyorsa bırakalım der. Demek ki talebelik konusunda ısrar ve kararlılık müminin bir vasfıdır. Her ne pahasına olursa olsun, ilmi bırakmayacak. “bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma dedi.” diyor. “Böylece ikisi” bak hep iki, iki, iki geliyor. “ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen” beklemeden, “tutup o çocuğu öldürdü” diyor. “ (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." Bu sefer net söylüyor, “kötü bir iş yaptın” yani “cinayet işledin sen” diyor, “kötü bir iş yaptın” şeriatı da iyi bildiği için Tevrat şeriatını, şeriata göre olsa, Tevrat’a göre olsa helal olmuş olacak. Bir karşılığı yok” diyor yani bu bir suç işlemiş değil, “olmadığı halde öldürdün” diyor, “sebepsiz öldürdün” diyor. Ama bir de yemin ediyor, “sen kötü bir iş yaptın” diyor. Halbuki daha önce söz veriyor itiraz etmeyeceğine dair. “Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle” diyor bak “güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?" Çünkü vahiyle aldığı için, imkanı yok ikinci bir şey yapamayacak. Ama Hz. Musa (a.s.) bilmiyor bunu fakat Hz. Hızır (a.s.) biliyor, bildiği için de o şaşırmıyor, fakat kendisi şaşırıyor. O diyor ki: “şaşırtıcı bir iş yaptın” diyor. Ama Hz. Hızır (a.s.)’ın şaşırdığına dair bir ifade yok. O gayet emin kendinden ve ne zaman ayrılacağını da biliyor. Hangi aşamada ayrılacağını da biliyor. “(Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme.” Yani “seni bu konuda artık soruyla muhatap etmeyeceğim”, “artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun.” “Ben artık bundan sonra kabul edeceğim” diyor. Ama tabi o da azmediyor yani itiraz etmemeye azmediyor, her seferinde azmediyor. “ (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu.” Tabi bu ikiler çok manidardır. İki iki Kuran bunu özellikle vurguluyor bu ikileri. Yani Cenab-ı Allah Kuran’da özellikle vurguluyor inşaAllah. “Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler,” yani bir köy gibi bir yer kasaba. Bak şehirde değil kasaba. “ fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı.” Mehdi (a.s.)’ı da konuklamaktan kaçınacaktır insanlar. Mehdi (as.)’da bir köyden çıkıyor, bir köy, köyden çıkar. Ve halk da onu konuklamaktan kaçınacaktır. Yani istemeyecekler Mehdi (a.s.)’ı. ”Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular,” Şu anki Süleyman Mescidi’nin bulunduğu yer, yıkılmaya yüz tutmuştur bir duvar. Yani yıkılmıştır. Yani artık tamamen yıkılmaya da yüz tutmuştur. Hatta diyorlar; Mescid-i Aksa da yıkılabilir her an” diyorlar değil mi? Altındaki yapının oynaklığı yüzünden yani alt yapının sürekli oyulduğu için alt kısmı, yıkılmaya müsait diyorlar. Ne diyor ayette; “yıkılmaya yüz tutmuş”, Mescid-i Aksa da şu an bir tek orası için özellikle bu söyleniyor, “yıkılmaya yüz tutmuş” diyorlar, herkes bunu söylüyor. Mescid-i Aksa ki, Müslümanlar için çok hayati bir noktadadır. “bir duvar buldular” ve orada bir duvar var, ağlama duvarı var. “hemen onu inşa etti.” İşte Mehdi (a.s.)’ın yapacağı budur. O Süleyman Mescidi’ni inşa etmesi, yapması. “(Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." Yine boş bulunuyor. Yani kaderinde bu, bunu yapacak, illaki yapacak. "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." Halbuki Müslüman, Allah rızası için iş yapar, o da Allah rızası için iş yaptığı için ücret almıyor değil mi? İnşaAllah. Kendisi Hz. Musa (a.s.), o koyunları suladığında gidiyor, koyunları suluyor, kadınlardan ücret istiyor mu? İstemiyor. Ona herhangi birisi soruyor mu niye ücret istemedin diye? Sormuyor. Neden? Allah aşkıyla yaptı da onun için. Annesi onu küçük sandığa koyduğunda suyun içine bıraktı, onu öldürmek için mi bıraktı? Normalde ölür çocuk. Yani bir çocuğu ırmağa mesela Yeşilırmak’ın içerisine, Kızılırmak’a bir çocuğu bıraksan, ufak bir kutunun içerisinde, sandığın içinde bir anne bıraksa çocuk öldürmeye teşebbüsten yargılanır. Çocuk da yüzde çok büyük bir ihtimalle ölür, çok büyük bir ihtimalle. Çocuğun kalktığını düşünelim yani ayağa kalktığını düşünelim; suya düşer o zaman ikinci bir ihtimal yoktur. Doğrulmaya kalksa bitti suyun çine düşer. Annesi onu öldürmek için mi koydu oraya? Yok, kurtulması için koydu. O zaman o gemiyi niye deldi? Oradakileri kurtarmak için yaptı değil mi? Aynı Ledün-i ilim. Aynı ilim, onu yapan Allah, aynısını yapıyor. O bir adam öldürmüştü, tevafuken öldürdü, vurdu adam öldü. Bir cana karşılık mı yaptı? Yok kaderindeydi. Hz. Hızır (a.s.) niye öldürdü? Kaderi öyle, Allah emrettiği için öldürüyor. Değil mi? Onu sorguladılar mı Hz. Musa (a.s.)’ı? Sorgulamadılar. Niye öldürdün demediler. Orada da onun sorgulamaması gerekiyordu. Aynı şeylerle, paralellerle zaten kendisi karşılaşmış. Paralel olayları Allah meydana getirmiş. Hiçbirinde sorgulanmamış ama o hepsinde Hz. Hızır (a.s.)’ı sorguluyor, inşaAllah. “Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız.” Hz. Hızır, Mehdi (a.s.)’dan sonra, Hz. İsa (a.s.)’dan sonra Kıyamet geliyor zaten, ondan sonra çekiliyor. Ayrılma vaktidir. Yani Hz. Hızır (a.s)’ın dünyadan ayrılma vaktine de işaret ediyor, ayrılma vaktidir. Yani Ahir zamanın özelliğidir. “ Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.” Şimdi hepsinin sana hikmetlerini açıklayacağım” diyor Hızır (a.s.). "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." Bir kere 1979’a işaret ediyor 79. ayet. 79’daki geminin yanıp İstanbul’u gündüz gibi aydınlatmasına da işaret ediyor. Geminin yandığı dönemde “her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." Diyor. Anarşinin, azgınlığın ve zorbalığın en yüksek olduğu dönemdir 79. Değil mi? Zorbalığın en şiddetli olduğu dönemdi, Kuran buna da işaret etmiş oluyor. "Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk." Hızır (a.s.), Mehdi (a.s.)’a zarar vereceğini anladığı bir insan olduğunda, gider onu gizlice öldürür söyleyeyim. Yani İslam Birliğini engelleyecek, Mehdi (a.s.)’a zarar vereceğine inandığı bir kişi olursa, bakın bir sır olarak söylüyorum, Hızır (a.s.) o şahsı öldürür ve hiç kimse de bulamaz. Bulunması mümkün değil, çünkü metafizik bir varlıktır bulamaz. “Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik." Yani deccalin öldürülmesine bakıyor o çocuğun öldürülmesi, yani deccaliyet daha çocukluk safhasındayken öldürülecek. Yani dünyayı tamamen kaplayıp istila etmeden, dünyayı mahvetmeden öldürülecek. Onun yerine 81’de, 1981’de, ki Mehdi (a.s)’ın çıkış tarihidir. “Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını” Mehdi (a.s.)’ın iki vasfıdır; temiz ve merhametli olması. “yakın olanını vermesini diledik." Tertemiz bir çocuk geliyor onun yerine. Yani 81’de “deccaliyetin bitişi, münafıkane sistemin bitişidir” diyor Bediüzzaman zaten değil mi Mehdi (a.s.)’ın çıkışı. Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu”, iki öksüz çocuk, ikisinin de Hz. İsa (a.s.) zaten annesi babası olmayacak geldiğinde, Mehdi (a.s.)’ın da babası yok, o da yetimdir. “İki öksüz çocuğun” biri Mehdi (a.s.), biri İsa (a.s.)’ın. Duvar onların yani ikisi de Süleyman Mescidi’nde, Mescid-i Aksa’da namaz kılacaklar. Hadislerde bu açıkça geçiyor, ona işaret ediyor. “altında onlara ait bir define vardı.” Şimdi bunu söylemeyim diyorum ama illaki söyleyeceğiz, mecbur olduk. Süleyman Mescidi’nin, Mescid- Aksa’nın altında bir yerde, Hz. Süleyman (a.s.)’ın belki de bazı emanetleri var. İsrail geceli-gündüzlü arıyor. Geceli-gündüzlü altını böyle tünellerle oydular. Biliyorlar orada olduğunu. Kuran’dan anladılar yani Kuran’ı incelediler, Kuran’ın işaretini anladılar, orada olduğunu biliyorlar. O kadar fazla tünel var ki altında, o yüzden çökme tehlikesi var. Mescid-i Aksa’nın çökme tehlikesinin sebebi odur. Girmedik yer bırakmadılar. Bulamıyorlar. Halbuki Allah bir detay veriyor, diyor ki: “Onu melekler taşır” diyor. Bunu düşünemiyorlar. Meleğin taşıdığını sen nasıl bulacaksın? Bulamazsın. Oradan alır oraya götürür, oradan alır oraya götürür. Bulamaz. Sen bulacağım dediğin yere girersin, girdiğin yerden alır başka yere götürür. O yüzden bulamıyorlar ve bulamayacaklar. Bulacak olan Mehdi (a.s.)’dır. Yerini söyleyeyim orada yani inşaAllah. İllaki söylemek gerekiyorsa inşaAllah Allah-u alem orada. “babaları salih biriydi. Hz. İbrahim (a.s.)’a bakar inşaAllah. Hz. İbrahim (a.s.)’ın salih ve temiz olduğunu Kuran’da söylüyor. Her ikisi de Hz. İbrahim (a.s.)’in soyundandır, Mehdi (a.s.)’da, Hz. İsa (a.s.)’da. “Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler” yani ilgili tarih gelsin, ilgili vakit gelsin, o çağ gelsin. “Ergenlik çağı” bu çağdır yani Ahir zaman. Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerde belirttiği, Bediüzzaman’ın belirttiği bu çağ, “benden bir yüz yıl sonra” dediği bu çağdır. “ve kendi definelerini çıkarsınlar.” İşte bu kutsal emanetler. “Onda bir sekinet, bir huzur vardır” diyor Allah. Onu gördüğünde Müslümanların bütün sinirleri sakinleşecek, yüzde yüz kanaatleri gelecek çünkü çok açık delil. Hepsi var içinde çünkü kutsal emanetlerin. Hz. Süleyman (a.s.)’ın kutsal sandığı bulunacak. Yani Tevrat’ın orijinal tabletleri taş oyma, taştan oyulmuş Cenab-ı Allah tarafından oyulmuş taş tabletlerin hepsi bulunuyor inşaAllah. Hepsi derken bir veya birkaç tanesi. “Bu Rabbinden bir rahmettir.” Bak ne diyor ayetin başında; “Derken Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz” diyor değil mi 65. ayette. 82. de ne diyor Cenab-ı Allah; “Bu Rabbinden bir rahmettir.” Allah’ın koruyuculuğundan, Allah’ın size olan sevgisinden yaptığı bir güzelliktir. Bu çok büyük bir mucizedir. Aranıp bulunmaması diye bir konu olmaz. İsrail devlet olarak arıyor bakın kutsal sandığı, devlet olarak. Teberiye gölünün dibi kontrol edildi. Yani manyetik olarak kontrol edildi. Define aracılarının kullandıkları cihazlar var ya, hiçbir işaret alamadılar. Halbuki metal. Metal olduğu için bilinmesi, altından sandık. Yani baya ses verir altın olsa. Bulamadılar. Antakya’yı da aradılar, orada da bulamadılar, bulamazlar inşaAllah. Bak “kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir.” “Bu defineleri onlara bulduracağım” diyor Allah, Hz. İsa Mesih ve Mehdi (a.s.). “kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım.” diyor, “vahiyle yaptım.” “İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu." Bu olayın hemen arkasından, “Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar.” Dünyanın doğusuna ve batısına hakim olan Zülkarneyn “iki taraflı” demektir, iki taraf, dünyanın doğusu ve batısı ve iki zamanlı. Yani zamanları da yaşayan insan inşaAllah. “Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.” Sonra dünya hakimiyetinden bahsetmeye başlıyor Cenab-ı Allah. Önce küçük bir talebe topluluğu ailelerinden kaçmış, ailelerinden hicret etmiş bir arada yaşayan küçük bir talebe topluluğu, sonra Hızır (a.s.)’ın batın ilmi ve insanlar tarafından Hz. Hızır (a.s.)’ın dışlanması ve ondan uzak durmalarını görüyoruz, arkasından dünya hakimiyeti. Baştan sona Kehf Suresi, Mehdiyet’i anlatır. Bunu Fethullah Hoca da anlatmıştı zamanında 1979’larda, kasetlerinden, bantlarından duyabilirsiniz. Yani “Kehf Suresinin Mehdiyet’e baktığını” açıkça söyler. Alimlerin büyük bir çoğunluğu söyler. Zaten Peygamberimiz (s.a.v.) diyor; “Deccal çıktığında Kehf Suresini okuyun” diyor. Bu ne demektir? Çözüm orada. Ne demek? Mehdiyet Kehf Suresinde anlatılıyor demektir. Çok fazla hadis var “Kehf Suresini okuyun” diyor Peygamberimiz (s.a.v.).
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Ağustos 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 28 Eylül 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Kasım 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bismillah, şeytandan Allah’a sığınırız. Kehf Suresi, 65
“Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz” Allah’ın bak özel olarak rahmet verdiği “ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” 2010 yılını veriyor ebcedi. 2010, bu bulunduğumuz yılı veriyor. “Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?” Bak doğru yol olarak sana öğretilenden, Allah’ın sana öğrettiklerinden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim, soruyor. “Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."” Bu Mehdiyet özelliğidir, zaten Kehf Suresi Mehdiyet’i anlatır. Adam diyor ki; ben Mehdi (a.s)’ye talebe olabilir miyim? Kardeşim zordur. Yok çok kolay yaparım, diyor. Yapamazsın. Okulunla çatışır, hayatınla çatışır, işinle çatışır, keyfinle çatışır, korkularınla çatışır, inaçlarınla çatışır. Çünkü Mehdi (a.s.) mutlak müceddit ve mutlak müçtehiddir. Medine’nin imamı bile, İstanbul’daki alim bile Mehdi (a.s)’ye karşı çıkıyor, değil mi? Kendini Allah’a adadığını iddia eden alim bile Mehdi (a.s)’ye karşı savaş açıyor. Kolay değildir. “Böyleyken” bakın "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Derinliğindeki asıl hikmeti, inceliğini bilmediğin şeye nasıl sabredersin, diyor. Demek ki özünü kavratacak Mehdi (a.s). Yani özünü insanlar kavrayamadıkları için itiraz edecekler Mehdi (a.s)’ye. "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın.” İnşaAllah demenin önemini burada da görüyoruz. “Beni sabreden biri olarak bulacaksın,” demek ki Mehdi (a.s)’nin yaptıklarında sabır gerekiyor, bir hikmet arayacaksın ve sabredeceksin. “Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.” İstisnasız. “Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma” Yani eleştiri yapmak, niye bunu böyle yapıyorsun, niye şöyle yapıyorsun, bunu yapma. “Ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar." Ben sana gerekirse söylerim. Ama sürekli itiraz edip acayibine giderse, sen samimi olarak zaten itaat etmiş olmazsın, diyor. Bağlanmış olmazsın. Mehdiyet’in stilini, yöntemini Allah göstermiş oluyor. Mehdiyet de aynısıdır, inşaAllah. Bayağı benzer, aynısı demiyeyim de bayağı benzer. 71: “Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi.” Hasar verdi, gemiye hasar verdi, deldi gemiyi. “(Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın.” Mehdi (a.s)’ye yapılacak itirazlardan bir tanesidir. Mehdi (a.s)’ye insanların karşı olmasının nedeni, 313 kişi olmasının nedeni Hızır (a.s) özellikleri taşımasıdır Mehdi (a.s)’nin. Hemen hemen her yaptığını acayip karşılayacaklar. O yüzden de ona tabi olmak, talebe olmak çok zordur. Bak Hz. Musa (a.s)’da da bunu görüyoruz. “Gemiyi içindekileri batırmak için mi deldin.” Baktın mı öyle gibi görünüyor, yani zahiren öyle. Ama batınında hak yaptığı, doğru. “Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?” Çok zordur bu diyor, değil mi? “(Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.” Bana kolaylık göster, beni sorgulama, diyor “Böylece ikisi (yine) yola koyuldular.” Bak hep iki iki gidiyor dikkat ederseniz. “Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürdü. “(Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." Yani cinayetle suçlamış oluyor, çok ağır bir itham. Ama tabii bir hikmeti var. “Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." diyor. Halbuki tabi olması gerekiyor ve hiç itiraz etmemesi gerekiyor. “Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" Daha önce de söylemiştim, diyor. “(Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi. Böylece ikisi yola koyuldu.” Bak yine iki, hep iki iki gidiyor. “Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti.” 77. ayette “(Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.” Allah için yapılan hizmetlerde ücret olmaz, buna işaret ediyor ayet. “Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim. Gemi, denizde çalışan yoksullarındı” Mehdi (a.s) ne yapacak? Yoksulları koruyacak. Hızır (a.s) ne yapıyor? Yoksulları koruyor. Gemiden anladığımız Mehdi (a.s) denizin bulunduğu, gemilerin bulunduğu bir yerde zuhur edecek. Nerede zuhur edecek? İstanbul’da. Geminin işareti aynı zamanda denizi anlatıyor. Mehdi (a.s)’nin bulunacağı yere işaret ediyor. “denizde çalışan yoksullarındı” yoksulları korumanın önemini ve Mehdi (a.s)’nin yoksulları nasıl koruyacağına da Kuran işaret etmiş oluyor. “Onu kusurlu yapmak istedim” Zarar verdirmemek için, bazen insanları korumak içİn bu tarz yöntemleri kullanabileceğini Kuran işaret ediyor.
ALTUĞ BERKER: Daha önceki bir tefsirlerinizde de 79 yılında bir gemi olayının olduğuna işaret etmiştiniz hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Aslında daha önce bunu açıklamıştım ama daha detaylara girmiyorum. Yoksa mesela burada Hızır (a.s)’ın duvarcı ustası olduğunu görüyoruz aynı zamanda. Efendim, yıkık duvar mesela masonlukta bir semboldür. Duvar yapılması bir semboldür. İki yetimden bahsediliyor. Masonlukta çok önemlidir, yetimler. Dul kadın, mesela çok önemlidir. İki öksüz çocuk, yani biri Mehdi (a.s), biri İsa (a.s). Bu öksüz çocukların annesi de dul kadın. Masonlarda biliyorsunuz çok önemlidir. Dul kadın ve iki öksüz çocuk, iki yetim, yani sembollerler remzedilir. Masonlar o sembollerini açıkladığımda nefesleri kesildi. Şimdi binlerce mason görüşmek istiyormuş, onların yazıları geldi. Çok fazla görüşmek isteyen, inşaAllah. “Altında onlara ait bir define vardı” yine bu da masonluğun sembolüdür, define, define sandığı. “Babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu.” Mesela burada itiraz etmeme, mürşide tam tabi olma var. Ve bununla ilgili dilini tutmak, ketum olmak masonlukta çok önemlidir, ketum olmak, sır tutmak. Bir şey görüp onu muhafaza etmek, onu söylememek, ona da burada işaret var. Mesela burada Hızır (a.s) üstaddır. Masonlukta da üstadlık vardır. Onlar Mehdi(a.s)’yi de üstad olarak alıyorlar. Mason efsanelerinde, mason inancında; 1000 yılllık, 2000 yıllık eski inançlarında, İstanbul’da iki büyük ustadan biriyle karşılacaklarına inanıyorlar, yani Mehdi (a.s) ile. İstanbul’da; kutsal şehir bizim için İstanbul, yani yer olarak zaten belli, diyorlar. Şehir İstanbul’dur. Orada biz bir ustayla karşılaşacağız, diyorlar. Yani bütün masonlara lider olacak bir usta. Usta diyorlar onlar Mehdi (a.s)’ye. İkinci usta da İsa (a.s) onlar için. Ona da usta diyorlar. Onunla da karşılaşacaklarına inanıyorlar, inşaAllah. Tapınak şövalyeleri diyorlar, y bizim binlerce yılllık kehanetimiz budur, biz Mehdi (a.s)’yi gördüğümüzde ona yardım etmekle mükellefiz. İsa (a.s)’yı gördüğümüzde ona yardım etmekle mükellefiz, bizim görevimiz bu, diyorlar. Yani tek Allah inancının dünyaya hakim olması, İslam’ın dünyaya hakim olması, bunun için şu ana kadar biz vardık, diyorlar. Ve inşaAllah öyle olacaklar.
ALTUĞ BERKER: Ve Adoni, Adonay’dan anlatmıştınız hocam daha evvel.
ADNAN OKTAR: Evet. Mesela masonlukta yine başka sırlar var onlar da yine Kuran’da var. Anlaşılıyor ki masonluk birçok ritüelini Kuran’dan almış. Ve Hz. Süleyman (a.s)’den almışlar ve Tevrat’tan almışlar. Bu kıssada yine masonluğun birçok sembolünü görüyoruz. Mesela çapada masonlukta bir semboldür, gemi çapası, inşAllah. Şimdi o konulara girersek olay bambaşka bir şekle girecek onun için ben bu kadarla şimdilik bu konuyu bitirelim, inşAllah. “Sana (Ey Muhammed (s.a.v)) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar.” Mehdi (a.s.) Zulkarneyn (a.s.). Dünyaya hakim olan Zulkarneyn (a.s.). Peygamberimiz (s.a.v) iki kişi Müslüman’dı, ikisi kafirdi, diyor. Beşinci olarak benim evlatlarımdan Mehdi (a.s.) hakim olacak dünyaya, diyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 4 Aralık 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kehf Suresi, 65. ayet. Hızır Kıssası.
“Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz”, rahmet apayrı bir şeydir. Cenab-ı Allah’ın rahmet, Rahman ve Rahim ismi. Rahmet de her şeyi kucaklayıcıdır. Yani Musevi’ye de, Hıristiyan’a da hepsine Allah rahmet gözüyle yaklaşır. Rahmet hepsini kurtarmayı amaçlayandır, hepsinin iyi olmasını isteyendir inşaAllah. “rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz” demek ki bütün ilimleri Allah öğretir hepsini. “kullarımızdan bir kulu buldular.” Bunu daha önce de söylemiştim, tam 2010 yılını veriyor. “Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" Ama bak “doğru yol” doğru yol nedir? Kuran’dır. Yani demek ki onun doğru yolda olduğunu biliyor. Hakkı savunacağını biliyor. Kuran’a uygun, o zamanki hak kitaba uygun hareket edeceğini biliyor. “Sana öğretilenden” kim öğreten? Allah. Allah’ın öğrettiğini de biliyor. “öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" Sana öğrenci olabilir miyim? Hızır (a.s.) diyor ki: “Dedi ki: "Gerçekten” bak “gerçekten” diyor. “sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin." O zaman bunu asrımıza bakarsak Mehdi (a.s.)’a talebe olma gücüne sen güç yetiremezsin. Yani böyle bir kabiliyet göstermen çok güçtür. Çünkü Mehdi (a.s.)’’ın zahirdeki görünümü, batındaki görünümü insanlara değişik etkiler yapacaktır inşaAllah. “(Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Demek ki özü önemli bir şeyin, özünün üstünde durmak lazım. Kabukla ilgilenip insanları kabuğun üstüne boğarsan, özü yapamazsın. Özün uygulanmasını Allah esas aldığını burada gösteriyor değil mi? "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Yani “zahir gözüyle bakacaksın” diyor, derinliğini göremeyeceksin, özünü göremeyeceksin, onun için reddedersin, inkar edersin, kabul etmezsin, karşı gelirsin” diyor. Bu Mehdi (a.s.)’ın da özelliğidir.
ALTUĞ BERKER: Üstad “acip şahıs” diyor.
ADNAN OKTAR: Tabi. Bediüzzaman diyor ki; “O Ahir zaman’ın acip şahsı gibi hiçbir cihette olamam” diyor. “Acip şahıs” diyor evet. “(Musa:) "İnşaAllah” Bak bu inşaAllah bütün Peygamberlerin bildiği bir husustur Allah’ın izniyle inşaAllah. Yani ilk defa Müslümanlar demiyor inşaAllah’ı, Hz. Musa (a.s.) da söylüyor, Hz. İbrahim (a.s.) da söylemiştir. “İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.” Mehdi (a.s.)’a cahil cühela takımı her adımında karşı geleceklerdir, anlayamayacakları için. “ Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma” istisnasız “ hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar." “Ben sana anlatırken, öğütle anlatacağım” diyor, herhangi bir anlatma da yapmayacağım” diyor, “öğütle anlatacağım oraya kadar sabret” diyor. “Böylece ikisi yola koyuldu.” En etkili yöntem, ikili anlatımdır. Üçüncü bir kişide insanın zihni dağılır. En etkili sohbet, en etkili anlatma yöntemi odur yani ikili birebir. İnşaAllah. “ İkisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince” deniz kenarında bir yere gelmişler. İlk geldiği yer neresi? Deniz kenarı. Mehdi (a.s.) nereye geliyor? İstanbul’a. Nereye geliyor? Deniz kenarına.
ALTUĞ BERKER: İki denizin birleştiği yer.
ADNAN OKTAR: İki denizin birleştiği yer. Bak ayette ilk nereye dikkat çekilmiş? Gemilere, denize dikkat çekilmiş. “Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deldi.” Gemiyi hatalı gösteriyor. “(Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın." Bir de yemin ediyor bak: “sen şaşırtıcı bir iş yaptın." Bak harama girdin demiyor, “şaşırtıcı bir iş yaptın" diyor, dikkatli konu şu. Normalde Tevrat’a göre harama girdin derdi ama demiyor. “Sadece şaşırdım yaptığına” diyor. Yani doğru yolda olduğunu bildiği için. Bu batın ilminin bir gereğidir. Bir şeyi gerektiğinde zayıf göstermek veyahut zayıfı güçlü göstermek, ikisi de batın ilminin bir gereğidir. “Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?" Çünkü kaderi öyle. Daha o doğmadan, Hz. Musa (a.s.) doğmadan buna sabredemeyeceği belliydi. Yani Kuran Hızır (a.s.)’dan önce vardı Kuran. Kuran’da Hz. Musa (a.s.)’ın ne yapacağı zaten belli. Yani bu konuların hiçbirine sabredemeyeceği biliyor. Zaten bak okuyoruz sabredemeyeceği biliniyor. Hızır (a.s.) zamanda gezen bir insan. Mesela Hz. İbrahim (a.s.) zamanına da gidiyor, geçmiş zamanlara da gider. Her zamana gidebilen insan. Kuran’da bildirilen bu özelliğini biliyor Hz. Musa (a.s.)’ın. Yani bu konuların hiçbirine sabredemeyeceğini biliyor, onun için bak “kesinlikle” diyor. Çünkü Allah’ın hükmü var. “Kesinlikle sabredemeyecek” diyor Allah. O da bunu bildiği için “kesinlikle sabredemeyeceksin” diyor. Yani istisna koymuyor, belki demiyor. Bakın ifadelerde bunu görürsünüz ayette; “hiçbir şekilde bunu yapamayacaksın” diyor ayette “kesinlikle” diyor. Kaderini bildiği için, Hz. Musa (a.s.)’ın kaderini ve ne cevaplar vereceğini biliyor. “Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?" diyor, “daha önce hatırlattım” diyor. “(Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama” Unutturan kim? Allah unutturuyor. “sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" yani baya kararlı Hz. Musa (a.s.) ilim konusunda, batın ilmini öğrenme konusunda kararlı, bak vazgeçmiyor o da. Başkası olsa tamam der, o zaman olmuyorsa bırakalım der. Değil mi? Demek ki talebelik konusunda ısrar ve kararlılık miminin bir vasfıdır. Her ne pahasına olursa olsun, ilmi bırakmayacak. “bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma dedi.” diyor. “Böylece ikisi” bak hep iki, iki, iki geliyor. “ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen” beklemeden, “tutup o çocuğu öldürdü” diyor. “ (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." Bu sefer net söylüyor, “kötü bir iş yaptın” yani “cinayet işledin sen” diyor, “kötü bir iş yaptın” şeriatı da iyi bildiği için Tevrat şeriatını, şeriata göre olsa, Tevrat’a göre olsa helal olmuş olacak. Bir karşılığı yok” diyor yani bu bir suç işlemiş değil, “olmadığı halde öldürdün” diyor, “sebepsiz öldürdün” diyor. Ama bir de yemin ediyor, “sen kötü bir iş yaptın” diyor. Halbuki daha önce söz veriyor itiraz etmeyeceğine dair. “Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle” diyor bak “güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?" Çünkü vahiyle aldığı için, imkanı yok ikinci bir şey yapamayacak. Ama Hz. Musa (a.s.) bilmiyor bunu fakat Hz. Hızır (a.s.) biliyor, bildiği içinde o şaşırmıyor, fakat kendisi şaşırıyor. O diyor ki: “şaşırtıcı bir iş yaptın” diyor. Ama Hz. Hızır (a.s.)’ın şaşırdığına dair bir ifade yok. O gayet emin kendinden ve ne zaman ayrılacağını da biliyor. Hangi aşamada ayrılacağını da biliyor. “(Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme.” Yani “seni bu konuda artık soruyla muhatap etmeyeceğim”, “artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun.” “Ben artık bundan sonra kabul edeceğim” diyor. Ama tabi o da azmediyor yani itiraz etmemeye azmediyor, her seferinde azmediyor. “ (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu.” Tabi bu ikiler çok manidardır. İki iki Kuran bunu özellikle vurguluyor bu ikileri. Yani Cenab-ı Allah Kuran’da özellikle vurguluyor inşaAllah. “Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler,” yani bir köy gibi bir yer kasaba. Bak şehirde değil kasaba. “ fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı.” Mehdi (a.s.)’ı da konuklamaktan kaçınacaktır insanlar. Mehdi(as.)’da bir köyden çıkıyor, bir köy, köyden çıkar. Ve halkta onu konuklamaktan kaçınacaktır. Yani istemeyecekler Mehdi (a.s.)’ı.”Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular,” Şu anki Süleyman Mescidi’nin bulunduğu yer, yıkılmaya yüz tutmuştur duvarlar. Yani yıkılmıştır. Yani artık tamamen yıkılmaya da yüz tutmuştur. Hatta diyorlar; Mescid-i Aksa da yıkılabilir her an” diyorlar değil mi? Altındaki yapının oynaklığı yüzünden yani alt yapının sürekli oyulduğu için alt kısmı yıkılmaya müsait diyorlar. Ne diyor ayette; “yıkılmaya yüz tutmuş”, Mescid-i Aksa da şu an bir tek orası için özellikle bu söyleniyor, “yıkılmaya yüz tutmuş” diyorlar, herkes bunu söylüyor. Mescid-i Aksa ki, Müslümanlar için çok hayati bir noktadadır. “bir duvar buldular” ve orada bir duvar var, ağlama duvarı var. “hemen onu inşa etti.” İşte Mehdi (a.s.)’ın yapacağı budur. O Süleyman Mescid’ini inşa etmesi, yapması. “(Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." Yine boş bulunuyor. Yani kaderinde bu bunu yapacak, illa yapacak. "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." Halbuki Müslüman, Allah rızası için iş yapar, o da Allah rızası iş yaptığı için ücret almıyor değil mi? İnşaAllah. Kendisi Hz. Musa (a.s.), o koyunları suladığında gidiyor, koyunları suluyor, kadınlardan ücret istiyor mu? İstemiyor. Ona herhangi birisi soruyor mu niye ücret istemedin diye? Sormuyor. Neden? Allah aşkıyla yaptı da onun için. Annesi onu küçük sandığa koyduğunda suyun içine bıraktı, onu öldürmek için mi bıraktı? Normalde ölür çocuk. Yani bir çocuğu ırmağa mesela Yeşilırmak’ın içerisine, Kızılırmak’a bir çocuğu bıraksan, ufak bir kutunun içerisinde, sandığın içine bir anne bıraksa çocuk öldürmeye teşebbüsten yargılanır. Çocukta yüzde çok büyük bir ihtimalle ölür, çok büyük bir ihtimalle. Çocuğun kalktığını düşünelim yani ayağa kalktığını düşünelim; suya düşer o zaman ikinci bir ihtimal yoktur. Değil mi yani doğrulmaya kalksa bitti suyun çine düşer. Annesi onu öldürmek için mi koydu oraya? Yok, kurtulması için koydu. O zaman o gemiyi niye deldi? Oradakileri kurtarmak için yaptı değil mi? Aynı Ledün-i ilim. Aynı ilim, onu yapan Allah aynısını yapıyor. O bir adam öldürmüştü yani değimli tevafuken öldürdü, vurdu adam öldü. Bir cana karşılık mı yaptı? Yok kaderindeydi. Hz. Hızır (a.s.) niye öldürdü? Kaderi öyle, Allah emrettiği için öldürüyor. Değil mi? Onu sorguladılar mı Hz. Musa (a.s.)’ı? Sorgulamadılar. Niye öldürdün demediler. Orada da onun sorgulamaması gerekiyordu. Aynı şeylerle, paralellerle zaten kendisi karşılaşmış. Paralel olayları Allah meydana getirmiş. Hiçbirinde sorgulanmamış ama o hepsinde Hz. Hızır (a.s.)’ı sorguluyor inşaAllah. “Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız.” Hz. Hızır, Mehdi (a.s.)’dan sonra, Hz. İsa (a.s.)’dan sonra Kıyamet geliyor zaten, ondan sonra çekiliyor. Ayrılma vaktidir. Yani Hz. Hızır (a.s)’ın dünyadan ayrılma vaktine de işaret ediyor, ayrılma vaktidir. Yani Ahir zaman’ın özelliğidir. “ Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.” Şimdi hepsinin sana hikmetlerini açıklayacağım” diyor Hızır (a.s.). "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." Bir kere 1979’a işaret ediyor 79. ayet. 79’daki geminin yanıp İstanbul’u gündüz gibi aydınlatmasına da işaret ediyor. Geminin yandığı dönemde “her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." diyor Anarşinin, azgınlığın ve zorbalığın en yüksek olduğu dönemdir 79. Değil mi? Zorbalığın en şiddetli olduğu dönemdi, Kuran buna işaret etmiş oluyor. "Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk." Hızır (a.s.), Mehdi (a.s.)’a zarar verileceğini anladığı bir insan olduğunda, gider onu gizlice öldürür söyleyeyim. Yani İslam Birliğini engelleyecek, Mehdi (a.s.)’a zarar vereceğine inandığı bir kişi olursa, bakın bir sır olarak söylüyorum, Hızır (a.s.) o şahsı öldürür ve hiç kimsede bulamaz. Yani bulunması mümkün değil, çünkü metafizik bir varlıktır bulamaz. “Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik." Yani Deccal’in öldürülmesine bakıyor o çocuğun öldürülmesi, yani Deccaliyet daha çocukluk safhasındayken öldürülecek. Yani dünyayı tamamen kaplayıp istila etmeden, dünyayı mahvetmeden öldürülecek. Onun yerine 1981’de, ki Mehdi (a.s)’ın çıkış tarihidir. “Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını” Mehdi (a.s.)’ın iki vasfıdır; temiz ve merhametli olması. “yakın olanını vermesini diledik." Tertemiz bir çocuk geliyor onun yerine. Yani 81’de “Deccaliyet’in bitişi, münafıkhane sistemin bitişidir” diyor Bediüzzaman zaten değil mi Mehdi (a.s.)’ın çıkışı. Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu”, iki öksüz çocuk, ikisinin de Hz. İsa (a.s.) zaten değil mi annesi babası olmayacak geldiğinde, Mehdi (a.s.)’ın da babası yok, o da yetimdir. “İki öksüz çocuğun” biri Mehdi (a.s.), biri İsa (a.s.)’ın. Duvar onların yani ikisi de Süleyman Mescidi’nde, Mescid-i Aksa’da namaz kılacaklar. Hadislerde bu açıkça geçiyor, ona işaret ediyor. “altında onlara ait bir define vardı.” Şimdi bunu söylemeyim diyorum ama illa ki söyleyeceğiz, mecbur olduk. Süleyman Mescid’inin, Mescid- Aksa’nın altında bir yerde, Hz. Süleyman (a.s.)’ın belki de bazı emanetleri var. İsrail geceli-gündüzlü arıyor. Geceli-gündüzlü altını böyle tünellerle oydular. Biliyorlar orada olduğunu. Kuran’dan anladılar yani Kuran’ı incelediler, Kuran’ın işaretini anladılar, orada olduğunu biliyorlar. O kadar fazla tünel var ki altında, o yüzden çökme tehlikesi var. Mescid-i Aksa’nın çökme tehlikesinin sebebi odur. Girmedik yer bırakmadılar. Bulamıyorlar. Halbuki Allah bir detay veriyor, diyor ki: “Onu melekler taşır” diyor. Bunu düşünemiyorlar. Meleğin taşıdığını sen nasıl bulacaksın? Bulamazsın. Oradan alır oraya götürür, oradan alır oraya götürür. Bulamaz. Sen bulacağım dediğin yere girersin, girdiğin yerden alır başka yere götürür. O yüzden bulamıyorlar ve bulamayacaklar. Bulacak olan Mehdi (a.s.)’dır. Yerini söyleyeyim orada yani inşaAllah. İllaki söylemek gerekiyorsa inşaAllah Allah-u alem orada. “babaları salih biriydi. Hz. İbrahim (a.s.)’a bakar inşaAllah. Hz. İbrahim (a.s.)’ın Salih ve temiz olduğunu Kuran’da söylüyor. Her ikisi de Hz. İbrahim (a.s.)’in soyundandır, Mehdi (a.s.)’da, Hz. İsa (a.s.)’da. “Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler” yani ilgili tarih gelsin, ilgili vakit gelsin, o çağ gelsin. “Ergenlik çağı” bu çağdır yani Ahir zaman. Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerde belirttiği, Bediüzzaman’ın belirttiği bu çağ, “benden bir yüz yıl sonra” dediği bu çağdır. “ve kendi definelerini çıkarsınlar.” İşte bu kutsal emanetler. “Onda bir sekinet, bir huzur vardır” diyor Allah. Onu gördüğünde Müslümanlar’ın bütün sinirleri sakinleşecek, yüzde yüz kanaatleri gelecek çünkü çok açık delil. Hepsi var içinde çünkü kutsal emanetlerin. Hz. Süleyman (a.s.)’ın kutsal sandığı bulunacak. Yani Tevrat’ın orijinal tabletleri taş oyma, taştan oyulmuş Cenab-ı Allah tarafından oyulmuş taş tabletlerin hepsi bulunuyor inşaAllah. Hepsi derken bir veya birkaç tanesi. “Bu Rabbinden bir rahmettir.” Bak ne diyor ayetin başında; “Derken katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz” diyor değil mi 65. ayette. 82. de ne diyor Cenab-ı Allah; “Bu Rabbinden bir rahmettir.” Allah’ın koruyuculuğundan, Allah’ın size olan sevgisinden yaptığı bir güzelliktir. Bu çok büyük bir mucizedir. Aranıp bulunmaması diye bir konu olmaz. İsrail devlet olarak arıyor bakın kutsal sandığı, devlet olarak. Teberiye gölünün dibi kontrol edildi. Yani manyetik olarak kontrol edildi. Define aracılarının kullandıkları cihazlar var ya, hiçbir işaret alamadılar. Halbuki metal. Metal olduğu için bilinmesi, altından sandık. Yani baya ses verir altın olsa. Bulamadılar. Antakya’yı da aradılar, orada da bulamadılar, bulamazlar inşaAllah. Bak “kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir.” “Bu defineleri onlara bulduracağım” diyor Allah, Hz. İsa Mesih ve Mehdi (a.s.). “kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım.” diyor, “vahiyle yaptım.” “İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu." Bu olayın hemen arkasından, “Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar.” Dünyanın doğusuna ve batısına hakim olan Zülkarneyn “iki taraflı” demektir, iki taraf, dünyanın doğusu ve batısı ve iki zamanlı. Yani zamanları da yaşayan insan inşaAllah. “Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.” Sonra dünya hakimiyetinden bahsetmeye başlıyor Cenab-ı Allah. Önce küçük bir talebe topluluğu ailelerinden kaçmış, ailelerinden hicret etmiş bir arada yaşayan küçük bir talebe topluluğu, sonra Hızır (a.s.)’ın batın ilmi ve insanlar tarafından Hz. Hızır (a.s.)’ın dışlanması ve ondan uzak durmalarını görüyoruz, arkasından dünya hakimiyeti. Baştan sona Kehf Suresi, Mehdiyet’i anlatır. Bunu Fethullah Hoca da anlatmıştı zamanında 1979’larda, kasetlerinden, bantlarından duyabilirsiniz. Yani “Kehf Suresinin Mehdiyet’e baktığını” açıkça söyler. Alimlerin büyük bir çoğunluğu söyler. Zaten Peygamberimiz (s.a.v.) diyor; “Deccal çıktığında Kehf Suresini okuyun” diyor. Bu ne demektir? Çözüm orada. Ne demek? Mehdiyet Kehf Suresinde anlatılıyor demektir. Çok fazla hadis var “Kehf Suresini okuyun” diyor Peygamberimiz (s.a.v.).
Sayın Adnan Oktar'ın 10 Aralık 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bakın; “Derken” diyor Cenab-ı Allah, şeytan’dan Allah’a sığınırım. “Katımız’dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular. Musa ona dedi ki; “Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?” Şimdi kardeşimiz bana ne diyor? Hocam, sizin doğru olarak öğrendiğiniz bilgilerden, bana öğretmeniz için size taabi olabilir miyim? Bana bilgi verebilir misiniz? Yani bana samimi olarak bu konuları aktarabilir misiniz?” diyor. “Dedi ki: “Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin.” Şimdi bende ona diyorum k; Sen benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. “Dedi ki: “Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. (Böyleyken) “Özünü kavramaya” bakın “özünü kavramaya kuşatıcı olmadığın şeye nasıl sabredebilirsin?” Bende ona diyorum ki kardeşime; “özünü kavramaya kuşatıcı olmadığın şeye nasıl sabredebilirsin?” “(Musa) “İnşaAllah, beni sabreden bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim” dedi. Dedi ki: “Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma.” Bende Erhan’a bunu diyorum. “Ben sana öğütle söz edip”, öğütle anlatıp, bu konuları açıklayıncaya kadar, yani Kuran’da da; “sana öğütle anlatıp söz edinceye kadar” diyor. “Böylece ikisi yola koyuldular. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deldi.” Neyle deliyor? Çekiçle. Masonlarda da çekiç biliyorsunuz bir semboldür. Çekiçle, kayayla yontuyorlar, çekiç çok önemlidir Masonluğun sembolüdür inşaAllah. “(Musa) Dedi ki: “İçindekileri batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen, şaşırtıcı iş yaptın.” Şimdi bana kardeşim ne diyor? Hocam” diyor, “sen şaşırtıcı bir söz söyledin.” Değil mi? Ben de diyorum ki; Ledün-i’dir, Batın-i’dir, zahir gözüyle bakma diyorum. Sana diyoruz, İbrahim kıssasını örnek veriyorum. Bediüzzaman’da Ledün ilmi ile hareket eden bir insandır, batın ilmiyle hareket eden insandır.
Sayın Adnan Oktar'ın 22 Şubat 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mart 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 30 Nisan 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Temmuz 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ekim 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kehf Suresi 65-“Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” Onun için ledün ilmi, vahiyle olur. Falanca şahıs ledün ilmi biliyor diyemeyiz. Ledün ilminin benzerini biliyordur. Yani onu andırır. Ledün ilmi için vahiy gerekir. Herhangi bir kişinin bileceği bir şey değildir ledün ilmi. Çünkü gaybden haber alınması da gerekiyor. Allah bildirecek, öyle olmaz. 66-“Musa ona dedi ki: ‘Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden’” kim öğretiyor? Allah öğretiyor, vahiyle, “sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim? 67-Dedi ki: ‘Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin.’" Nereden biliyor? Gaybı biliyor da onun için söylüyor onu. Gayb bilgisi gerekir. Mesela bu da ledüni bir bilgidir. Yoksa bilemez. Ulu’l azim bir peygambere böyle nasıl desin? Net biliyor, gaybı bildiği için.68-“(Böyleyken) ‘Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?’" Demek ki neymiş? Bilginin özü önemli. Hz. Mehdi (a.s)’da olay nedir? Özlü bilgidir. Zülkarneyn’de konu nedir? Özlü bilgi. “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?” İnsanlar biliyorsunuz sabretmede zorlanırlar, sabır güç gelir insanlara. Bakın “inşaAllah.” Biz diyorlar ki; “niye inşaAllah diyorsunuz?” Bak, peygamber söylüyor. 69-“(Musa:) ‘İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın.’” ‘Allah’ın izniyle’ diyor. ‘Beni sabreden bulacaksın’ demiyor. ‘İnşaAllah beni sabreden bulacaksın’ diyor. Peygamber üslubu. “Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim’ dedi.” Bazı kişiler vardır, “şunda uyarım şunda uymam” falan. Bak, istisna koymuyor. Diyor ki; “Hiçbir işte karşı gelmeyeceğim”, imama böyle uyulur. Hz. Mehdi (a.s)’a da bu şekilde uyulacak. Hiçbir işte karşı gelmek yok. Peygamberimiz (s.a.v.)’e de bu şekildeydi. 70-“Dedi ki: ‘Eğer bana uyacak olursan,’” şartını söylüyor, “hiçbir şey hakkında bana soru sorma,” yani şu niye oldu, şu niye böyle oldu soru sorma. “ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar." ‘Ben sana gerekirse açıklarım’ diyor. Ama onun dışında imam baş edemez. Her şeyin hikmetini söyleyecek. “Şunu niye yaptın?” “Bunu niye böyle söyledin?” olur mu? Güveneceksin. “Şu niye şöyle oldu?” Hüsn-ü zan edeceksin, hayra yoracaksın. “Hayra yoramıyorum” diyorsun. O zaman doğru yolda olmazsın. 71-“Böylece ikisi yola koyuldu.” Tebliğde en etkili yöntem teke tek anlatımdır. Dikkat dağılmaz. “Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deldi” Demek ki, Hz. Hızır (a.s) halkın bildiği gibi sürekli fakirlere yardım eden, sürekli iyilik yapan biri değil. Bak gemiye sabotaj yapıyor, parçalıyor gemiyi, adam öldürüyor orada da. Yani Hz. Hızır (a.s), bazı insanlarca yanlış biliniyor. “İçindekilerini batırmak için mi onu deldin?” diyor, Hz. Musa (a.s). Bakın, “içindekileri batırmak için mi deldin?”. “Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın." Bakın yemin ediyor. Ama ‘harama girdin’ demiyor. Bakın, ‘harama girdin, günaha girdin’ demiyor. ‘Şaşırtıcı bir iş yaptın’ diyor. Ama yemin ederek. Doğru, şaşırtıcı tamam ama hani itiraz etmeyecekti? “İçindekileri batırmak için mi onu deldin?” diyor. Bu çok ağır bir suçlama olmuş oluyor. Zaten fakir- fukara adamlar, onları batırmak için olmayacağı belli. Ama diyor Hz. Musa (a.s), heyecanlı, yerinde duramıyor. Çok tatlı peygamber. 72-“Dedi ki: ‘Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?’” Çünkü vahiyle almış bilgiyi. 73-“(Musa:) ‘Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama.’” ‘Unuttum’ diyor. Tamam, unutturan, Allah. “’ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma’ dedi.” diyor. Yani daha konuşmayacağını zannediyor. O da şimdi cevap veriyor. 74-“Böylece ikisi (yine) yola koyuldular.” İkisi. “Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürdü.” Bakın adam öldürüyor durduk yere; hikmete binaen, vahye dayalı olarak. “(Musa) Dedi ki: ‘Bir cana karşılık olmaksızın,” yani kısas olmaksızın “tertemiz bir canı mı öldürdün?’” Yani ‘cinayet mi işledin?’ diyor Hz. Hızır (a.s)’a. Yine suçlama yapıyor. “Andolsun, sen kötü bir iş yaptın" diyor. ‘Bu sefer de kötü iş yaptın’ diyor. Onda şaşılacak bunda ‘kötü iş yaptın’ diyor. Yani net konuşuyor bu sefer. 75-“Dedi ki: ‘Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?’" diyor. Vahiyle bildirildiği için. 76-“(Musa:) ‘Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme.’” ‘Kabul ediyorum. İrademi kullanacağım, söylemeyeceğim bir şey’ diyor. “’Benden yana bir özre ulaşmış olursun’ dedi. 77-(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler,” Hz. Hızır (a.s) zaman zaman yemek yer, bazen zaman zaman yemez. Kendi isteğine bağlıdır. “fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı.” Garip görüyorlar, konuklamaktan kaçınıyorlar, dışlıyorlar. “Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti.” Duvarcı ustası Hz. Hızır (a.s), aynı zamanda duvarcı ustası. Masonların da piridir biliyorsun, inşaAllah. “(Musa) Dedi ki: ‘Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.’" Allah rızası için yapıyor. “Ücret alabilirdin” diyor. 78-“Dedi ki: ‘İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız.’” Çünkü kendi söylüyor, “artık ayrılabilirsin” diyor. “Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.” ‘Yaptığım yoruma da sabredemeyeceksin’ diyor. Hz. Musa (a.s) olduğu için çok hareketli. 79-"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı." Halbuki küçükken kendisi de, annesi onu küçük bir kayığa koydu, sala koydu, denize bıraktı. Annesi onu öldürmek için mi yaptı? Hayır, kurtarmak için yaptı, değil mi? Firavun’un ailesi de onu ele geçirdi. Bak ne diyor? “Zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı” her gemiyi, o da onu ele geçiriyor. 80-"Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi.” Müslümanlar. ”Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk." Çocuğun gelecekte dinsiz olacağını biliyor, durduruyor vahiyle. İslam’a, Kuran’a zarar vereceğini biliyor. Allah vahyediyor, öldürüyor çocuğu. Kendisi de bir adam öldürüyor, yumruk vuruyor öldürüyor Hz. Musa (a.s), değil mi? Onu soruyorlar mu Hz. Musa (a.s)’a? Hz. Hızır (a.s) soruyor mu niye öldürdün diye? Sormuyor, hikmetle öldürdüğünü biliyor. “Gemi niye annen seni bıraktı, öldürmek için mi bıraktı?” demiyor, değil mi? Güveniyor annesine. 81-“Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından” maddi, manevi temiz “daha hayırlısı” Hz. Mehdi (a.s)’a işaret var burada, “merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik." Bu deccalın ölümüne işaret ediyor, üstteki. Hz. Hızır (a.s)’ın görevidir deccalı öldürmek. O da Hz. Mehdi (a.s)’a yardım edeceğine işaret ediyor. Bakın diyor ki; “Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik." Hz. Mehdi (a.s) biliyorsunuz, çok merhametli. Ana özelliklerindendir. 82-"Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu,” Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa Mesih (a.s), ona işaret ediyor. Ama demek ikisi de duvarcı ustalarıyla bağlantıda olacaklar, ona da işaret var. Demek ki, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın da talebeleri, masonların içine girecek, Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri de masonların içine girecekler, ona işaret var. “iki öksüz çocuğundu,” yani yetim, Hz. Mehdi (a.s) da yetimdir, Hz. İsa Mesih (a.s) da yetimdir, babası yok. “altında onlara ait bir define vardı;”Hz. Mehdi (a.s) devrinde, bütün defineler ortaya çıkacak, biliyorsunuz. Ayrıca Hz. Süleyman (a.s)’ın, o meşhur Tabut-u Sekine’si bulunacak. Kuran ona da işaret ediyor, “babaları salih biriydi.” Babaları her ikisinin de Hz. İbrahim (a.s)’dır. Kuran’da salih olduğu geçiyor. Hz. Mehdi (a.s)’ın da soy olarak, babası Hz. İbrahim (a.s)’dır. Hz. İbrahim (a.s) da, aynı soydan geliyorlar. “Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler” olgunluk çağına erişsinler, ona da işaret var. “kendi definelerini çıkarsınlar” Hz. İsa Mesih (a.s) da, Hz. Mehdi (a.s) da defineleri ortaya çıkaracaklar; Tevrat’ın orijinalini, İncil’in orijinalini, Tabut-u Sekine’yi, mannanın orijinalini, “(bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım.” Yani ‘düşünerek bulduğum, zekamla- aklımla bulduğum şeyler değil, vahiyle alıyorum ben bunları’ diyor. “İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu." Ama ‘güç yetiremediğin şeylerin yorumu’ diyor, inşaAllah. 83-“Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: ‘Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.’” Yani Hz. Mehdi (a.s), inşaAllah. 84-“Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik” Müthiş bir dünya hakimiyeti olacak Hz. Mehdi (a.s) devrinde, “ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.” Her türlü imkan Allah tarafından Hz. Mehdi (a.s)’a verilecek. 85-“O da, bir yol tuttu. 86-Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: ‘Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin.’" Hz. Mehdi (a.s)’ın da şefkatle davranacağını, Mehdiyet gereği, Müslümanlık gereği güzel huylu olacağını biliyoruz. Kuran ona işaret ediyor. Ama 86’da da, Mehdiyet’e bir saldırı olacağı anlaşılıyor. 1986’ya işaret var. Çünkü güneş’in batmasından bahsediyor, bir de “kara çamurlu bir gözede” yani Hz. Mehdi (a.s)’ın kaybolmasına işaret ediyor. Ya hapishanede veyahut herhangi bir şekilde kaybolmasına işaret ediyor, inşaAllah.