Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ocak 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mart 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Mart 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 19 Eylül 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Aralık 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Aralık 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: En güzeli tabii her zaman Kuran. Bismillah, Neml Suresi, 48. ayet, şeytandan Allah’a sığınırım. “Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Bir kere Cenab-ı Allah Kuran’da çetelere dikkat çekiyor. “Dokuzlu bir çete vardır” diyor. Demek ki biz böyle bir şeyle karşılaşacağız, buna benzer. Çünkü özel olarak bir rakam vermiş Allah. “Yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Bu demek ki kapsamlı bir çete, öyle küçük bir şey değil. Kuran, ehemmiyetli bir şey olmasa, yani alelade çeteler anlamına gelmiyor; var ya küçük mafya çeteleri, bilmem neler var ya, o anlama gelmez. Geniş çaplı bir çete oluyor. Çünkü bak, “yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar.” Yecüc ve Mecüc’ün özelliği ne? O da bozgun çıkarıyor. “Bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Müslüman’ın neye ihtiyacı olduğunu da Kuran vurgulamış oluyor. Demek ki bozgunun karşılığı nedir? Birlikte olmaktır. Bozguna uğramak ne demek? Dağılmak, Müslümanların dağılması, darmakeşan olması. Zıttı nedir? İttihad, birlik, Müslümanların bir arada ve yekvücut olmaları. Bir kere Müslümanların yekvücut olmasını ortadan kaldıran bir faaliyet bu çete, Müslümanları bölüp parçalamak istiyor. Şu anda da Müslümanları bölüp parçalamak isteyen güruhat var. “Dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Müslümanların neye özenle ihtiyacı var? Dirlik ve düzenlik, yani huzur, güven, rahatlık ve derli toplu olmak. “Düzen bırakmıyorlardı.” Bunlar da şeytan hizbi olduğu için tam zıttını yapıyorlar. “Dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı” “Aralarında Allah adına and içerek, dediler ki:” O zaman anlıyoruz ki bunlar kendilerini Müslüman gibi gösteren bir çete. Yani Allah’ı anarak ortaya çıkan bir çete; demek ki bir şirk çetesi, demek ki bir münafık çete, bu anlaşılıyor. “"Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahit olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.” Yusuf’un kardeşleri de yaklaşık aynı mahiyette Kuran’da bu tarzdır onların ve gizli eylem yapma ve gizlice bir insanı etkisiz hale getirme politikaları bu yönde. ‘Gece’, gecenin özelliği ne? Fark edilmez gece. Delil ortada bırakmadığı için geceyi tercih eder bu tip insanlar. Onun için, “gecenin şerrinden Allah’a sığınır” Kuran ayetinde. Geceler tehlikelidir genellikle. “Mutlaka” diyor, “mutlaka;” kesin kararlılık var. “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim.” Ama özellikle o birinci planda. Ve ailesine. Muhtemelen ailesi de onu koruyan, destekleyen çevresi olduğu için, onları da etkisiz hale getirmek için, “onlara da bir baskın düzenleyelim.” “Sonra velisine,” yani onları koruyan, onlara yardımcı olan kişilere, “ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz.” Demek ki münafıklar eylem yaparlarken önceden bunu planlıyorlar ve yok etme planını da yaptıktan sonra kendi kafalarına göre, hukuki sonucunu da ortadan kaldıracak şekilde sahte delil hazırlıyorlar, sahte zemin hazırlıyorlar. Bak, nereden anlıyoruz? “Biz şahid olmadık.” Demek ki yalan ifade vermeye hazırlar münafıkların özelliği. Bu tip pis işlerde münafıkların kullanılabileceği anlaşılıyor. “Gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.” Çünkü yalan olduğu hissedileceği için, ‘gerçekten’ kelimesi ve bu tip vurguyla doğru söyledikleri imajını pekiştirmek istiyorlar. Bir de yeminle konuşuyorlar zaten. Demek ki bu tip insanlar doğru söylediğini vurgulamak için çırpınırlar. Halbuki dürüst bir insan zaten üslubundan anlaşılır ama yalan söyleyen, yalan söylediği hissedildiği için, sürekli; “gerçekten doğru söylüyorum,” “yalan söylemiyorum,” “belki de inanmayacaksınız ama gerçekten bu böyle” falan, o tarz bir üslup geliştirebiliyorlar. “Onlar hileli bir düzen kurdu” diyor Cenab-ı Allah, “Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.” Her iki düzeni de oluşturan Allah’tır. “Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk. Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; Biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.” Mesela bize karşı da hileli düzen kuruyorlar, farz edelim 1999’da bize bir operasyon yapıldı. Sahte ihbarlarla, sahte oyunlarla gece yarısı, gece üç gibi bir baskın yapıldı. Bu neye sebep oldu? Mesela uyuyan, bitkin olan kardeşlerimizin canlanmasına, dava azminde azalma olan insanların heyecanının artmasına, zayıf olanların kopup gitmesine; hasta olanların, münafık tıynetli olanların kopup gitmesine, dolayısıyla tarihi bir şerefe ve bizim test edilmemize, davadaki kararlılığımıza, azmimize dair bir belge de olmuş oldu. Kim zararlı çıktı? Oyun oynayanlar zararlı çıktı. Biz ne kazandık? Güç kazandık, daha çok merak edildik, daha çok izlendik.
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Nisan 2011 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.