Adnan Oktar’ın 18 Kasım 2009 Tarihli Tv Kayseri, Samsun Aks Ve Gaziantep Olay Tv Röportajından
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar,” Mesela Irak’ta Müslümanların canını yakıyorlar, Müslümanlar ne diyor? “…Ya Rabbi, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar,” Bize zulmediyorlar diyor. Bizi buradan çıkart kurtulalım diyorlar. “…bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder,” İnsanlar ahir zamanda neyi bekliyor Mehdi’yi bekliyorlar. Bak ne diyor insanlar “bize Katından bir veli (koruyucu sahib)” sahib-ül zamandır Mehdi değil mi? “…gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" O da yardım edicidir Mehdi’de inşaAllah. “..diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz?” diyor. Şimdi çocuklar eziliyor orada, kadınlar eziliyor Afganistan’da değil mi? Yaşlı insanlar eziliyor. Cenab-ı Allah bizim Hamiyeti İslamiyemizi tahrik ediyor. Diyor ki Cenab-ı Allah: bu kadar insan eziliyor, niye uğrunda mücadele etmiyorsunuz, gayret etmiyorsunuz diyor onları kurtarmak için. “..İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda” Yani ateistlik yolunda “…savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” Biz de mücadele ediyoruz. Darwinistlerden, materyalistlerle, masonlarla mücadele ediyoruz. “Şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” diyor Allah. Pek zayıftı, çat diye ortadan kırılıp gittiler. Nitekim Darwinizm yerle bir oldu. Allah diyor “..şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” Koskoca Darwinizm dünya çapında tek bir iğneyle balon gibi patladı. “…Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile.” Yani insanlar ne tedbir alırsa alsın, ne yaparsa yapsın Cenab-ı Allah eğer bir insanın ölümünü takdir ettiyse, ölüm onu mutlaka bulur Allah onu söylüyor. “…Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu, Allah'tandır" derler; “Mesela üniversite imtihanını kazanıyor, veyahut iyi bir kazancı oluyor, bu Allah’tandır derler. “…onlara bir kötülük dokunsa: "Bu sendendir" derler.” Yani senin uğursuzluğundan oldu diyor. Halbuki onu da yapan Allah, hayır var. “…De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar?” Yani bir gaflet, kafa kapanıklığı var üstlerinde. “Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir.” Yani bir şey yapmışsındır, Allah onu sana bela olarak verebilir bunu belirtiyor Allah. “…Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeter.” Mesela, şimdi biz de insanlara Allah’ın dinini anlatıyoruz. Ama, Cenab-ı Allah diyor yani insanların şahit olması şart değil diyor Allah. Benim şahit olmam yeter diyor. “ …Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.” Geçenlerde Habertürk’te bu konuyla ilgili bir açıklama yapılıyordu, “...onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik.”. Onu, sırt kemiği olarak alıyor, açıklamasında. Yani böyle diyenler var diyor. Yani Kuran’ı samimi olarak inceleyen bir insan, mesela Allah insanlar için diyor. Mesela doğru yoldan ayrılmayın dediğinde, doğru yola gidin dediğinde, bir insanın bel kemiği mi gelir aklına? Değil mi? Belli ki güzel ahlak, Kuran’a uyma gelir inşaAllah. Evet. “Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” diyor Allah. Ağır, hakikaten yemeği ağır yer, konuşması ağırdır, hareketleri ağırdır, düşünmesi ağırdır. Bir ara bizim bir siyasetçimiz vardı, böyle konuşurdu içimiz eserdi böyle, bir türlü cümleyi bitiremez. Bugün gün, duruyor duruyor. Karşınızda, bekle bekle, bu hususu. İnsan biraz desene bir anda bitir şunu. “…Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa:”. Mesela Allah esirgesin hapsedilse, veyahut dövülse, sövülse iftiraya uğrasa "…Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der.” Allah korudu beni diyor. İyi ki onlarla beraber değildim, ne iyi oldu diyor. “…Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse” Bir güzellik, iyilikte olursa. “…o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." Yani ahirette ve dünyada bir kurtuluşa ve mutluluğa erseydim.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Mart 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR:Bir şey mi diyeceksin?
CİHAT GÜNDOĞDU: Bir ayet var Hocam, Nisa suresi 75. ayet. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”
ADNAN OKTAR: Bu ayeti bana bulsana. Nerede ayet? Bir daha oku ayeti.
CİHAT GÜNDOĞDU: Nisa Suresi, 75. “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”
ADNAN OKTAR: Bakın 74. ayette ne diyor Allah: “Öyleyse, dünya hayatına karşılık Ahireti satın alanlar,” dünya hayatını bırakmış. Yani evlenmek, üremek, bilmem işte zengin düğün yapmak, hoplamak, zıplamak değil mi? Bunları bırakmış Ahireti satan alanlar Allah yolunda mücadele etsinler diyor Allah. “Kim Allah yolunda mücadele ederken, öldürülürse ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.” Çünkü suikast de yapılabilir Müslümana. Her şey yapılabilir. “Galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.” Kim galip gelecek? Mehdi (a.s) galip gelecek. Ecir alacak mı? Alacak. Kuran müjdeliyor, “bir ecir vereceğiz” diyor İnşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Hocam, 4. Sure’nin 75. ayeti, ikisini toplayınca 79 ediyor. Başına da 19 koyduğumuzda 1979. Hicri 1400 Mehdi (a.s)'ın çıkışı.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bak Allah diyor ki, “size ne oluyor ki” diyor. Şimdi bir anormallik var ki, “ne oluyor size” diyor Allah. Yani bir soruyor. İrkilir insan bunu duydu mu değil mi? “Size ne oluyor ki Allah yolunda” ve Rabbimiz diyor bak, “bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar”. Mesela Irak’ta zalimler var, Afganistan’da zalimler var, Filistin’de acı çekiyor kardeşlerimiz. Bu, herkes biliyor bunu. Mora’da, Çad’da, Türkistan’da perişan ediyorlar kardeşlerimizi. Bak artık ülkeden çıkmak istiyor, çıkamıyor da. Bak kaçmak kurtulmak istiyor ona da müsaade etmiyorlar. Hicret edip kurtulmak istiyor. Bak çözüm olarak diyor ki, “bize katından bir veli,” bir Mehdi gönder diyor. Müslüman dua ediyor Allah’a. Bize katından bir yardım eden yolla bir mürşid, bir Mehdi değil mi? Allah yolunda bir yönetici yolla “diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına”, Allah rızası için niye savaşmıyorsun, mücadele etmiyorsunuz diyor Allah. Adam diyor ki “ben daha gencim” diyor. “Dur daha bir okulumu bitireyim, bir evleneceğiz daha” diyor. “Yenge adayınız var şimdi diyor. Onu bırakıp bu işlere mi gireyim” diyor, “böyle bir şeye mi gireyim”. Bir iş demeyim de Allah affetsin yani “mücadelenin içine mi gireyim” diyor. Önce bir okul, sonra meslek, sonra evlilik, sonra üreme, sonra emekli olma, “e ondan sonra bir düşünürüz” diyor. “Biz zaten camiye gidiyoruz, Hoca bize anlatıyor” diyor. “Bir şey yok orada” diyor. Kardeşim bunun yüzünden Osmanlı yıkıldı ve İslam alemi paramparça ve sürünüyor. Perişan vaziyetteler. Allah’tan korkun. Aklınızı başınıza alın. Yani bu yetmiyor gibi bir anlam çıkar o zaman. Değil mi? Yani bundan Müslüman sarsılacak. Bak “iman edenler Allah yolunda mücadele ederler. İnkar edenler ise tağut yolunda”, deccaliyet yolunda savaşırlar diyor, “mücadele ederler.” E, onlarda boş durmuyor. Onlar da mücadele edecekler diyor. Darwinistler, materyalistler, “öyleyse şeytanın dostlarıyla mücadele edin.” Ateizm’le, Darwinizim’le, materyalizmle mücadele edin. “Hiç şüphesiz şeytanın hileli düzeni pek zayıftır.” Bak darmakeşan oldular, fosilleri ortaya koyduk. Proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceğini ispat ettik. Darmakeşan oldular, pek zayıf. Gücü yok. Bak diyor ki, “kendilerine elinizi mücadeleden çekin, namazı kılın, zekatı verin denenleri görmedin mi? Oysa mücadele üzerlerine yazıldığında onlardan bir grup, insanlardan Allah’tan korkar gibi hatta daha da şiddetli bir korkuyla korkuya kapılıyorlar.” “Yani aman şimdi ya tutuklanırız, ya yakalanırız ya takip ediliriz ya basında ismimiz çıkar. MazAllah” diyor “ya ismimiz sizinle beraber bir yerde zikredilirse ne oluruz biz” diyor. “Okul hayatımız var, evleneceğim” diyor, “evleneceğim kız bunu duyarsa ne olur” diyor ya. “Evliliğim yatar bir kere” diyor “bu çok hayati bir konu” diyor. Adam hamam böceği gibi yani kafayı takmış bir kere üremeye. Bak diyor ki Cenab-ı Allah, “Allah’tan korkar gibi hatta Allah korkusundan daha şiddetli bir korkuyla kapılıyorlar” diyor Allah. “Ve diyorlar ki Rabbimiz ne diye mücadeleyi üzerimize yazdın.” Evimizde otursaydık, işimize gücüme gitseydik, evlenip rahat rahat hayatımızı yaşasaydık, bu daha rahat ederdik diyorlar. “Bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin dediler.” Yani “biz böyle bir mücadele içerisine girmeseydik, yakın bir zaman erteleseydin de hiç böyle bir faaliyete girmeseydik güzel olurdu” diyorlar. “De ki dünyanın metaı azdır.” Mesela doğurduğun çocuk da yok olup ölecek, sen de yok olup öleceksin, baban, anan da yok olup ölecek, uğrunda işte yerlere yattığın nişanlandığın sevgilim dediğin adam da yarın bir gün tuvalet nasıl çirkin kokular saçıyorsa mezarda onun bin beteri çirkin kokular saçarak vefaat edip yok olup gideceksin. Bir mezar açıldığında millet dayanmıyor değil mi? Anormal tiksiniyorlar kokusundan. Perişan oluyorlar. Yani fethi kabir yapılıyor, açılıyor. Adamlar yanaşmıyorlar kokusuna. Bak dünyanın metaı azdır diyor Allah ve kısa sürede oluyor bu, çok kısa sürede. Mesela “Boğaziçi’nden sevgilim var” diyor. E kardeşim gözünü yum, bir anda o mezarın altında olmuş oluyor. Toprağın altı Boğaziçi’li, Boğazüstü’lü filan demiyor, boğaz kenarlı demiyor. Hepsinin yediği, bağırsak muhtevası ağzından çıkıyor mezarda. Değil mi? Doktorum daha iyi bilir. Şişiyor hatta patlıyorlar mezarın içerisinde. Bak “dünyanın metaı azdır” diyor Allah. Allah bunu özel yaratıyor ki dünyaya bağlanmasınlar diye. “Ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır.” Sonsuz mükemmel. “Siz bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.” Hurma ipliğine bakıyorsun, incecik böyle zor görünüyor yani değil mi incecik. O kadar bile haksızlığa uğramazsınız diyor Allah. Bu kadar güzel bir sistem yapacağım diyor Allah. Bak “her nerede olursanız olun ölüm sizi bulur” diyor bakın. Mutlaka öleceksiniz diyor. Doğurduğunuz varlıklar da ölecek. Çünkü doğurunca, o et parçası kalacak zannediyor. O da ölür. Herkes etten kemikten oluşmuştur. Yani zincirleme o da ölecek. “Yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile” yani uzun gökdelenlerde de yaşıyor olabilirsin, orada da ölürsün diyor Allah. Bak “yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolar.” Gökdelenleri işaret ediyor Kuran. “Onlara bir iyilik dokunarsa bu Allah’tandır derler, onlara bir kötülük dokunursa bu sendendir derler.” Ya başımızı belaya soktun kardeşim diyor. Ne kadar güzel şurada geçinip gidiyorduk diyor. Mahvettin bizi mücadele, dava diye diyor. Bak basında ismimiz çıktı diyor, bütün millet aleyhimizde diyor yaktın bizi diyor adam. “De ki tümü Allah’tandır fakat ne oluyor ki bu topluluğa hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar” diyor. Hepsini ben yaratıyorum diyor Allah. “Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir.” Yani yaptığın eksikliklerine karşılık o olur diyor Allah. Bazen de imtihan için olur. "Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik şahit olarak Allah yeter" diyor Allah ayette. “Kim Resul’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur.” Bunu ahir zamana uyguladığımızda, kim Mehdi (a.s)’a itaat ederse gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. “Kim de yüz çevirirse biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” Kendisi bilir diyor Allah. “Tamam kabul derler” diyor Allah. Şeytandan Allah'a sığınırım. Tamam mücadele edelim, gayret edelim. “Ama yanından çıktıkları zaman onlardan bir grup karanlıklara senin söylediğinin tersini kurarlar,” ya ne diyor bu adam diyorlar ya yanından ayrıldıktan sonra dinledikten sonra. Abuk subuk konuşuyor diyorlar haşa. “Allah karanlıklarda kurduğunu yazıyor” diyor gece karanlığında yaptıkları izahları yazıyor. “Sen de onlardan yüz çevir,” muhattap olma, “Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.” Ben sana yeterim diyor Cenab-ı Allah. “Onlar hala Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar, çelişkiler, ihtilaflar bulacaklardı.” Bakın Kuran’ın bütününde, 1400 yıldan beri Kuran inceleniyor, tek bir tane bile birbiriyle çelişen açıklama yok, tek bir tane. Ne bilimle çelişen bir şey var, ne kendi arasındaki mantıkla çelişen bir açıklama var, bir insana bir kitap yazdırsan binlerce çelişen konu çıkar. Yani Kuran benzeri bir yazı yazmaya kalksa bir insan, çünkü her biri birbirinden ayrı ayrı konular, değil mi? O kadar fazla çelişki olur ki. Bilimle de çelişir, mantıkla da çelişir her şeyle çelişir. Hiçbir şey ile çelişmiyor bu Kuran’ın bir mucizesidir. Ve bilim hep Kuran’ı sonradan tasdik ediyor. Kuran önde gidiyor. Mesela Kuran dedi ki, “zaman ve mekan sonradan yaratılmıştır” dedi. Adamlar “olur mu öyle şey” dediler ya. “Zaman ve mekan sonsuzdan gelir, sonsuza gidiyor” dediler. 1400 yıl sonra ne dediler biliyor musunuz? “Pardon biz yanlış biliyormuşuz” dediler. “Kuran doğrusunu söylüyormuş” dediler. “Hakikaten zaman ve mekan yokmuş, hakikaten izafiymiş, biz yanlış söyledik” dediler. Bak Cenab-ı Allah diyor, “ilk yaratılışta bütün kainat bulut ve dumanlarla kaplıydı” diyor. Olur mu öyle diyor ya sonsuzdan beri böyleydi dünya diyor. Nereden çıkarıyorsunuz böyle şeyleri diyor. Bak bilim 1400 yıl sonra dedi ki “dünyanın üzeri bulutlarla ve dumanlarla kaplıydı ilk başlangıcında” dediler. Kuran’ın dediğini tasdik ettiler. Kuran ne diyorsa mesela Kuran diyor ki yedi kattır gökyüzü diyor, 1400 yıl sonra “evet dediler gökyüzü yedi kat, doğru” dediler. Ne diyorsa doğru çıkıyor Kuran. MaşaAllah. “Artık sen Allah yolunda mücadele et diyor, kendinden başkasından yükümlü tutulmayacaksın.” Bu Mehdi (a.s)’a da bir hitaptır. “Müminleri hazırlayıp teşvik et.” Biz ne yapıyoruz sizleri şimdi, hazırlayıp teşvik ediyoruz Mehdi (a.s) öncüsü olarak. Hem hazırlıyoruz hemde diyoruz var gücünüzle gayret edin. Bütün Müslümanları teşvik ediyoruz. “Umulur ki Allah küfredenlerin ağır baskılarını geri püskürtür.” Darwinistlerin, materyalistlerin, ateistlerin ve bütün dünyada Müslümanlara zulüm yapanların ağır baskılarını Cenab-ı Allah umulur ki geri püskürtür diyor. “Allah kahredici baskısıyla diyor daha zorlu acı sonuçlandırmasıyla daha zorludur” diyor Allah. Bu Mehdi (a.s)’ın gücünü gösteriyor Allah. Mehdi (a.s)’da tecelli edecektir Cenab-ı Allah bu yönüyle. Ve bu yine dünya hakimiyeti ayetidir bu. “Müminleri hazırlayıp teşvik et.” Bu Mehdi (a.s)’nin bir özelliğidir. Peygamberimiz’e (sav) hitap etmekle beraber ayet, aynı zamanda Mehdi (a.s)’a işaret ediyor. “Umulur ki Allah küfredenlerin, bütün dünyadaki küfredenlerin ağır baskılarını geri püskürtür.” Bu ahir zamanda olacaktır. Küfredenlerin ağır baskıları tamamen püskürtülecektir. “Allah kahredici baskısıyla daha zorlu,” Allah’ın kahredici baskısında bir vesile vardır. Kimdir bu, bu Mehdi (a.s)’dır ve Hz. İsa Aleyhisselam’dır. Kahredici güçtür bunlar. Cenab-ı Allah’ın kahredici güçleridir. “Daha zorlu” diyor, Mehdi (a.s) daha zorludur deccaliyetten. “Acı sonuçlandırması da daha zorludur.” Çeşitli intikamlar alacağım diyor Allah, ahir zamanda. Ona da bak, “acı sonuçlandırmasıyla” diyor. Çok acı sonuçlar alacaklar diyor. Ekonomik krizler olur, felaketler olur, “birçok şeyle de küfre karşı Allah acı sonuçlandıracağım” diyor. Müminler de bu sevaba, berekete ve şehitliğe sebep olur, küfürde de acı sonuçlanmaya sebep olur. İnşaAllah. Evet. Müslümanlar samimi olacaklar, İslam’ın dünya hakimiyetini candan isteyecekler, istemeyen kişilere alim demeyecekler. Hak yolda mücadele edenlere, dünya hakimiyetini isteyen Müslümanlara karşı mücadele edip, bunlara inanmayacaklar. Değil mi? Mesela bak, bakıyorum internette bir adam şeytan gibi bir kafa yapmış kendisine, şeytan görüntüsünde, sürekli bizim aleyhimizde yazılar çıkartıyor adam. Kimi avanaklar da ona inanıyor. Mesela bakıyorum iman hakikatleri ile ilgili bir sayfa yapmış, kapatıyor onu. Bak ahmağa bak ahmağa. Ya kardeşim sen orada iman hakikati anlatmışsın, Kuran’ı anlatmışsın. Niye kapatıyorsun onu sen? Bak bana zarar vereceğim diye Kuran’a saldırıyor ahmağa bak sen. Ya kardeşim bana saldır sen. Kuran’a niye saldırıyorsun? Değil mi? Sersem ahmak. Bana saldır, bana istediğini söyle sen, küfret bana vız gelir tırs gider. Niye Kuran’a iman hakikatlerine saldırıyorsun? Niye Darwinizm, materyalizm aleyhinde hazırlanmış siteleri ortadan kaldırmaya çalışıyorsun? Niye Kuran’ın güzel sözlerini, Peygamberimizin güzel sözlerini, değil mi Cenab-ı Allah’ın vahiyini ortadan kaldırmaya çalışıyorsun? Burada bir şeytaniyet var. Burada bir anormallik var. Güya bana zarar verecek. Bana zarar vermek istiyorsan bana saldır köpek. Kuran’a niye saldırıyorsun? Ve böyle iblislerinden oyununa geliyorlar. Yani bu da çok büyük bir akılsızlık. Ayrıca Müslümanlar diyor mu ki, biz çıkıp diyormuyuz ki ideal Müslümanız, kusursuz Müslümanız, haşa Peygamber gibiyiz, siz bize uyun diyor muyuz biz? Biz ne diyoruz? Biz, Allah’ın zavallı kullarıyız. Gariban kullarıyız, günahkarız, eksik yönlerimiz var, gece gündüz Allah’a dua ediyoruz, tevbe ediyoruz. Biz, bize uyun diyor muyuz? Biz Kuran’a uyun diyoruz. Kuran’a uyalım, Allah’ın vahyine uyalım diyoruz. Peygamberlere uyalım, sahabeye uyalım diyoruz. Örnek insanlar onlardır diyoruz. Değil mi? Günahkar, hatalı, eksikli bir kul çıkıp da bana uyun der mi? Beni çürütünce kendilerince Kuran’a kendilerince zarar vereceklerini zannediyorlar. Bana bir şey yapamasın sen yani. Ne yapacaksın bana? En fazla ağzını bozarsın değil mi? En fazla şehit edersin, ne yapacaksın başka? Değil mi gazi yaparsın. Başka yapacağın bir şey yok. Bunların hepsi benim için şereftir. Ama buradaki bakın ince çizgiyi anlamıyor bir kısım kendine Müslüman diyen insanlar. Bir Müslüman çıkıp da “ben örneğim” diyemez. Bir Şeyh efendi bile diyemez. Biz ne diyebiliriz? Hz. Muhammed (sav)’e benzeyelim, Hz. İbrahim (a.s)’a benzeyelim, Hz. Musa (a.s)’a benzeyelim, Hz. İsa (a.s)’a benzeyelim. Peygamberlere benzeyelim. Sahabeye benzeyelim diyebiliriz ve biz onları örnek gösteriyoruz, kendimizi örnek göstermiyoruz. Ben kendimi örnek mi gösteriyorum sen bana saldırıyorsun değil mi? Hayır bana zaten saldırmasına ben bir şey demiyorum. Kuran’a saldırmalarına şaşırıyorum ben yani buna hayret ediyorum. Ve buna inanan ahmaklara şaşırıyorum. Mesela ahir zamanı anlatan hadislerle ilgili bir site. Onu kapatıyor zarar vereceğiz diye. Veya arının hayatı anlatılıyor. Arının yaşantısı anlatılıyor, mucizeleri. O siteyi kapatıyor. Bize zarar verecek diye. Ahmak, arıyla benim ne işim var, ne alakam var yani o Allah’ın yarattığı bir mucize, bir güzellik. Ondan ne istiyorsun? Değil mi? Yani koy resmimi istediğin gibi küfret, istediğini söyle yani. Bana ne etkileyecek yani. Hıncını Kuran’dan ve iman hakikatlerinden almaları bir kısım Müslümanların, ahmaklık üstü ahmaklıktır. Ahirette bunun hesabını veremezler. Değil mi? Burada hikmet var mı? E, tabii ki var. Yani adamın Cehenneminin derinleşmesini takdir ediyor Allah belki de. Ona böyle bir yol açmış Cenab-ı Allah. Senin oradan kapamanla hizmet duruyor mu? Durmuyor. Bak demin sordum mesela 27 bin kişi var şu an izleyen, 27 bin küsür. Gece yarısı, saat kaç şu an?
ALTUĞ BERKER: İki buçuk.
ADNAN OKTAR: Daha yeni haber verdik. Herkesin işi gücü var. Bak gece yarısı seyrediyorlar. Düşün 27 bin çok yüksek bir miktar yani. 27 bin küsür yani. Elhamdülillah. MaşaAllah. Dolayısıyla Müslümanların akılcı bir çizgide Peygamberin (sav) talimatlarına göre hareket etmesi lazım. Ahir zamanda Peygamberimiz (sav) vefatından önce diyor ki “ben vefat edeceğim Allah’ın izniyle. Ben sonsuz yaşayacak bir varlık değilim. Ben sonluyum, her Allah’ın kulu gibi ben vefat edeceğim. Ben sizin imamınızım” diyor, “bütün ümmetin imamıyım. Şimdi Kıyamete kadar sizin imamınız olarak...” Peygamberimiz (sav) komutanımız değil mi? Bizim imamımız. “Kıyamete kadar sizin ne yapmanız gerektiğini, size emrediyorum” diyor Peygamber (sav). “Şu tarihte şunu yapacaksınız, bu tarihte bunu yapacaksınız, hicri 1400’lerde gemi patlayacak” diyor. Şu olaylar olacak; “Ay ve Güneş tutulmaları olacak. Afganistan işgal edilecek, benim evlatlarından Mehdi (a.s) gelecek, ona tabi olacaksınız. Mehdi (a.s) şöyle faaliyet yapacak, İstanbul’a gelecek” diyor. “ Yer de belirtiyor Peygamberimiz (sav) bak bahane de yok. “İstanbul’a gelecek” diyor, “İstanbul’da şu kadar faaliyet yapacak” diyor. “Sonra arkasında Hz. İsa (a.s) gelecek, o da, ona tabi olacak” diyor. Binlerce, yüzlerce talimat vermiştir Paygamberimiz (sav), Kıyamete kadar imamlığı geçerliğidir. Biz onun emrine tabiyiz Peygamber efendimizin (sav). Peygamberin imamlığına itaat farzdır, yani onun emrini tutmak farzdır, kalk derse kalkarsın, otur der oturursun. Şimdi kendisinden sonra, ki hayatı istese anlatmayabilirdi, Cenab-ı Allah ona bildirmeyebilirdi. Ama diyor ki Cenab-ı Allah: “ Kıyamete kadar imamınız olarak ben ona her türlü bilgiyi verdim, onun emrine uyun diyor. ”Allah.
ALTUĞ BERKER: Bir de Hocam bir ayeti kerimede, “O nefsinden konuşmaz” diyor Hocam ayette.
ADNAN OKTAR: Tabii “o hevasından konuşmaz” diyor değil mi? Şimdi verdiği talimatların hepsi farzdır, biz onun emrine tabiiyiz. Mehdi (a.s) de Peygamberin emir eridir, ona tabidir. O, ne diyorsa yapıyor, Hz. İsa (a.s) da Peygamber efendimize (sav) tabidir. O da ne diyorsa yapacaktır. Dolayısıyla Müslümanların şu an epey bir bölümü, Peygamberin (sav) talimatlarını dinlemiyorlar. Bakın Peygamber (sav) “Bu vaktin benim emrimin ne zaman yapılacağına dair ben size alametler söyleyeceğim diyor. Bu alametleri gördüğünüzde benim emirlerimi yapmaya başlayın” diyor. “Şu şu emirlerim var” diyor, bütün alametleri saymış. Adamlar “biz bunu kabul etmiyoruz diyorlar, biz ehl-i sünnetiz diyorlar, yani dinlemiyoruz” diyor. Onun hesabını verecekler. Dinlemeyince ne oluyor? Zaten dinlememeleri gerekiyor, ahir zamanda onların görevi dinlememeleridir. Yani ahir zamanda Mehdi (a.s)’ı az bir topluluk dinleyecektir, epey bir bölüm insan dinlemeyecektir. Hatta bak Bediüzzaman Said Nursi diyor ki Risale-i Nur külliyatı için: “Risale-i Nur’un diyor sahibi nur talebeleri değildir” diyor. Ya normal de nur talebeleri olması gerekmiyor mu? Risale-i Nur’un sahibi onlar değil diyor. “Peki kimdir üstadımız?” diyoruz. Said nursi’ye soruyoruz, “Mehdi ve talebeleridir gerçek sahibi” diyor. Bakın burada bile bir harika durum var. Bak nur talebeleri yine olmuyor. Mehdi ve talebeleri, bütün ağırlık onlarda. “Risale-i Nur’u Hazır bir program olarak neşr ve tatbik edecektir” diyor, “buradan da anlaşılıyor ki” diyor (Said Nursi Hazretleri) “ahir zamanda gelecek o eşhas” diyor yani Mehdi “Risale-i nuru hazır bir program olarak neşr ve tatbik edecektir” diyor. “ O da Risale-i Nur’a uyacaktır diyor. Yani Kuran’a uyacak, Risale-i Nur’a uyacak, hadis-i şeriflere uyacak, İmam-ı Rabbani’nin eserlerinden istifade edecek, Darwinist-materyalist alimlerin eserlerinden istifade edecek ve İslam’ı dünyaya hakim edecek, vesile olacak. Ama “Risale-i Nur’un gerçek sahibi O’dur” diyor. Ahir zaman işte böyle bir vakittir. Peygamberin (sav) emirlerini insanlar tutmayacaklar, belirttiği halde, anlattığı halde ve alimim diyen sahtekarların peşine gidecekler. Peygamberin (sav) talimatının zıttı açıklamalar yapanların peşine gidecekler. Peygamber mesela “7000 yıldır ömrü”, bir tarih veriyor 7000 yıl, “5600 yılı da geçmiştir” diyor. Yani ne kadar kolaylık Peygamber’den. 1400 ile 1500 arasın da olduğu anlaşılıyor çok net. “ Yok diyor oradan hesap çıkmaz” diyor. Binlerce insan da buna inanıyor, ya kardeşim Peygamber (sav) rakam veriyor. Bakın ‘7000 ve 5600’. Bu rakamlar niçin verilir? 5600 yılı geçmiştir niye denir yani? Hesap yapılsın diye verilir. 7000’den 5600’ü çıkart diye verilir. Bunun hesabını geri zekalı bir insan bile olsa, bunu yapar; çok kolay bir şeydir bu değil mi? Yaptığımızda 1400 ile 1500 arası olduğu anlaşılıyor. Bunu anlamamazlıktan geliyorlar. Niye anlamamazlıktan geliyorlar? Çünkü kaderleri öyle de onun için.
CİHAT GÜNDOĞDU: Hatta hadisi reddediyor.
ADNAN OKTAR: Hadisleri de bir anlamamazlıktan geliyor. Önce yok diyor, sonra var diyor. Değil mi? Bir de ona inananlar da oluyor. Mesela haşa huzurdan, neyse artık söylemeyeyim. Böyle akıl almaz bilgiler onlara öğretiyor. Akıl almaz şeyler yani Kuran’a, İslam’a tamamen zıt şeyler. Onun peşinden gidiyorlar. Evlilik üzerine, cinsel organının sağlığını nasıl sağlayabilir, işte diğer cinsel ilişkiyi nasıl yapabilirler, pilavı nasıl yiyebilir, kavunu neyin üstüne yemesi gerekir; sanki hayati hayati konular bunlarmış gibi. Bir de gösterdiği metotlar da akıl almayacak gibi. Yani ben anlatmaya haya ediyorum, burada izah etmeye ve bunu büyük bir huşu içinde dinleyip, bunları uyguluyor. Sen cinsel organının sağlığı ile ilgileneceğine, İslam’ın dünyaya hakimiyeti ile ilgilen. Değil mi? Acil olan bu, yani onunla ilgili konuları öğreniyor. Onunla ilgili karmakarışık Kuran’a, İslam’a zıt bilgiler öğreniyor; hakaretamiz şeyler öğreniyor, garip izahlar. Yani Kuran’ı tenzih ederim, Kurani her türlü izahı tenzih ederim. Dolayısıyla ana konulardan Müslümanları uzaklaştırıyorlar, ana hedeflerden uzaklaştırıyorlar ve bunu din ve Allah adına yapıyorlar. Bir kısmı da siyasi görüş nedeniyle oturup destekliyor böyle tipleri. Halbuki bak uğursuzluk ve bereketsizlik getirir. Yani bu kişilerin yüzünden koskoca davalar kaybedilmiştir. Yani “zarar verir” diyor, bereketsizlik getirir ve uğursuzluk getirir. Yani bir uğursuzluk ve bereketsizlik varsa bunun kökenini insan araştırmaz mı? Bu tip vakalardan oldu, birçok Müslümanın zor durumda kalmasının nedeni.
Sayın Adnan Oktar'ın 5 Eylül 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar” yani Allah’a tamamen teslim olanlar, “Allah yolunda mücadele etsinler” diyor Allah. Bu da gene Ahir zamanda Mehdi (a.s.) devrini veriyor ebcedi. İnşaAllah. Nisa Suresi 74.
Şeytandan Allah’a sığınırım, Nisa Suresi 75, Allah bak soruyor Müslümanlara, bütün insanlara soruyor, “Size ne oluyor ki” diyor Allah. Özellikle de asrımız Müslümanlarına. Bak, “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: ‘Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar’”, halkı zalim, Afganistan’da zulmediyorlar. Irak’ta zulmediyorlar, birçok yerde, say say say say sabaha kadar sayarız, her yerde zulüm var Müslümanlara. Bakın dikkat edin, “bize Katından bir veli” bir Mehdi (a.s.) “’gönder, bize Katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına neden mücadele etmiyorsunuz?” diyor Allah. “Niye oturdunuz kaldınız?” diyor. “Niye bütün fitne yeryüzünden kalkıncaya kadar, din Allah’ın oluncaya kadar mücadele etmiyorsunuz?” diyor Allah.
Bakın bir daha okuyorum ayeti, Cübbeli iyi dinlesin. Şimdi o yan gelip yatmıştır. İnşaAllah. Üçüncü remde midir?
OKTAR BABUNA:Üçüncü remdedir. Derin uykudadır.
ADNAN OKTAR:Bir ara şöyle hafif uykudan kalktıysa bir baksın. “Size ne oluyor ki” diyor, bakın “Allah yolunda ve: ‘Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar’” ve Müslüman demek ki mutlaka bir baş, bir yönetici, bir Mehdi (a.s.) istiyor. Bu Allah’ın sünneti, Allah kendi sünnetini burada açıklıyor, Allah’ın kanunu. Bak, “bize Katından bir veli (koruyucu sahib)” sahib-i zaman, zamanın sahibi yani Mehdi (a.s.) “gönder.” Bakın ayetin ikinci kısmında devam ediyor, “’bize Katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz?” diyor. Bütün dünya şu an kurtuluş bekliyor Müslümanlar. Hıristiyan alemi de bekliyor, perişan haldeler. Fakat bunu müminler söylüyor. Yani ‘bir yardım eden yolla’ diye. Münafık bunu söyleyemez, kafir zaten söylemez. Münafık söylerse bu zaten ilk başta münafığa karşı mücadele edecektir. Onun için demez münafık. Bak, “bize Katından bir veli” Allah’ın velisidir Mehdi (a.s.), “koruyucu ve sahip” sahibi, o zamanın sahibi kim? Sahib-i zamandır değil mi? Sahib-i zaman Mehdi (a.s.)’dir, zaten lakabı sahib-i zamandır. Bak sahip diyor zaten burada. “’Sahip gönder, bize Katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” Bu ayetin ebcedi de gene Mehdi (a.s.) devrini veriyor, 75.ayet.
“İman edenler Allah yolunda mücadele ederler” bütün benlikleriyle, bütün güçleriyle “inkar edenler” ve münafıklar, müşrikin ve müşrikat, münafıkun ve münafukat ve kafirler “inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar, öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın.” Mücadele edin, yani münafıklarla, küfürle mücadele edin. “Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” Yani münafıkların, küfrün hileli düzeni pek zayıftır. Ahmakça hareket ederler, çok rahat yenersiniz diyor Allah, inşaAllah.
“Kendilerine; ‘Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin’ denenleri görmedin mi? Oysa savaş mücadele” Allah yolunda mücadele etmek “üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar” münafıklar da öyledir. Dehşetli korkudan dolayı kaçar zaten Müslümanların yanından. Allah’tan korkmaz ama insanlardan korkar. İnsanlardan korktuğu için, keyfi ve rahatı için Müslümanların yanından kaçar. Sonra bakın böyle küstah bir üsluba geçiyorlar, "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın?” Allah’a karşı bak ne kadar pervasız ve küstah bir üslup haşa. “’Bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?’ dediler” diyor. Bakın demek ki bu münafıkların ve küfrün üslubu. Allah’a karşı böyle pervasız, çirkin bir cesaretle konuşmak, münafıklar ve kafirlerin yapacağı bir üslup. Müslüman bunu yapmaz. Onun için Cübbeli böyle bir üsluptan şiddetle kaçınsın. Allah’tan korksun.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Şubat 2013 tarihli sohbetinden Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nisa Suresi, 74. ayet. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Öyleyse, dünya hayatına karşılık” dünya hayatını bırakmış, “ahireti satın alanlar” sadece ahireti isteyenler “Allah yolunda mücadele etsinler” diyor Allah. Yani işine gücüne gidip yan gelip yatma değil bu. Bakın, “Allah yolunda mücadele etsinler. “Ama dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar.” Sırf ahireti istiyorsa, Allah’ın rızasını istiyorsa Allah yolunda mücadele etsinler diyor Allah.
71-Şeytandan Allah’a sığınırım; “Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa (mücadeleye) bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.” Allah yolunda mücadeleye, ya grup grup yahut sen şurada yap, ben burada yapayım. Veyahut “topluca” diyor, dünya çapında. Türkiye Müslümanları, Afganistan Müslümanları diye hitap etmiyor Allah, bütün dünya Müslümanlarını tek bir topluluk olarak alıyor Allah. Tek bir topluluk kabul ediyor Allah. Başka bir Müslüman kabul etmiyor. Mesela İran Müslümanları, Afganistan Müslümanları demiyor. Ey dünya Müslümanları hepinize sesleniyorum diyor Cenab-ı Allah. Hepsine yönelik ifade var.
72-“Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır.” Mesela İttihad-ı İslam’ı yaymada ağır davranıyor, Kuran’ın dünyaya hakim olmasında ağır davranıyor. “Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa” Mesela hapsedilseler Müslümanlar veyahut zora gelseler veyahut münafıkların saldırısına uğrasalar, "doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der. Yani Müslümanlardan uzak olmaya seviniyor bu sefer. “Ne kadar isabet oldu, uzak olmam iyi oldu” diyor. “Bana bir şey isabet etmedi” diyor. Halbuki isabet etmemesi zaten onun için bela. İsabet etse kurtulur, isabet etmemesini kurtuluş olarak görüyor, halbuki cehennemde sonsuza kadar kalacak. Akılsızca bir tercih yapmış oluyor.
Sayın Adnan Oktar’ın 23 Ağustos 2013 tarihli sohbetinden Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah Nisa Suresi’nde diyor ki; “Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda mücadele etsinler.” Dünya hayatını veriyor, ahreti satın alıyor. Mesela biz şimdi istesek deniz kenarında eğleniriz. Antalya’ya giderim “yıllardan beri tatil yapmıyoruz, bir tatil yapalım.” Veyahut kendimi mi kandırmak istiyorum “tebliğe gidiyorum” derim Antalya’ya. “Oradaki insanlara ulaşmam lazım” derim, “tebliğe gidiyorum” derim. Sinemaya gideyim “kültürümü geliştireyim” diyebilirim veyahut eğlence yerine gideyim “bir lokantaya giderim hem oradaki insanlarla tanışırız hem yemek yeriz, şöyle denize karşı püfür püfür hem tefekkür ederim” diyebilirim. Halbuki bakın “dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar” dürüst davranacaklar. Allah’ın rızası en çok neredeyse, ona göre hareket edecekler. Her şeyde Allah’ın rızasının en çoğunu arayacaklar. Ben şu an çok rahat imkanım da var giderim. Kuşadası’nda tesiste kalırım iki ay, gayette makul. “Kardeşim orada tebliğ yapılıyor da burada olmuyor mu?” deriz. Burada yapacağız tebliğimizi. “Orada garsonlar, halka, turistlere tebliğ yapacağım” derim. Yahut “tefekkür edeceğim diyelim yahut dinlenmek için gidiyorum” diyebilirim. Her türlü bahane olabilir.