Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Münafıklar ile ilgili ayetler var mı sende?
CİHAT GÜNDOĞDU: Hemen bulayım inşaAllah.
SUNUCU: Hocam bende, tam da buna uygun bir soru var. Eğer izin verirseniz, seyircimizin sorusunu aktarayım.
“Hocam, münafıklar ile ilgili bir ayet okudum: ‘Tamam kabul derler, ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup karanlıkta senin söylediklerinin tersini kurarlar.Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir, Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.’Nisa Suresi, 81. ayet. Mehmet Can Yüce, Osmaniye’den bize sorusunu şöyle aktarmış. Münafıklar önce, Peygamber(s.a.v.)’lerinin dediklerini kabul ediyorlar, inanıyorlar ama kendi başlarına kalınca inkâr ediyorlar. Bir insan, nasıl böyle ikiyüzlü, samimiyetsiz olabilir? İnkâr ediyorlarsa neden müminler ile beraberler? Münafıkları nasıl anlarız ve onlardan nasıl sakınabiliriz Hocam?” demiş.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, çok uzun bir soru. Kuran’da, münafıkların uzun uzun alametleri vardır. Münafıklar zora gelmezler. En açık alameti odur. Zordan çok kaçınırlar. Yani canları tatlıdır. Ama namaz kılar münafık, oruç tutar, zekât verir.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Mart 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR:Bir şey mi diyeceksin?
CİHAT GÜNDOĞDU: Bir ayet var Hocam, Nisa suresi 75. ayet. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”
ADNAN OKTAR: Bu ayeti bana bulsana. Nerede ayet? Bir daha oku ayeti.
CİHAT GÜNDOĞDU: Nisa Suresi, 75. “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”
ADNAN OKTAR: Bakın 74. ayette ne diyor Allah: “Öyleyse, dünya hayatına karşılık Ahireti satın alanlar,” dünya hayatını bırakmış. Yani evlenmek, üremek, bilmem işte zengin düğün yapmak, hoplamak, zıplamak değil mi? Bunları bırakmış Ahireti satan alanlar Allah yolunda mücadele etsinler diyor Allah. “Kim Allah yolunda mücadele ederken, öldürülürse ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.” Çünkü suikast de yapılabilir Müslümana. Her şey yapılabilir. “Galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.” Kim galip gelecek? Mehdi (a.s) galip gelecek. Ecir alacak mı? Alacak. Kuran müjdeliyor, “bir ecir vereceğiz” diyor İnşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Hocam, 4. Sure’nin 75. ayeti, ikisini toplayınca 79 ediyor. Başına da 19 koyduğumuzda 1979. Hicri 1400 Mehdi (a.s)'ın çıkışı.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bak Allah diyor ki, “size ne oluyor ki” diyor. Şimdi bir anormallik var ki, “ne oluyor size” diyor Allah. Yani bir soruyor. İrkilir insan bunu duydu mu değil mi? “Size ne oluyor ki Allah yolunda” ve Rabbimiz diyor bak, “bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar”. Mesela Irak’ta zalimler var, Afganistan’da zalimler var, Filistin’de acı çekiyor kardeşlerimiz. Bu, herkes biliyor bunu. Mora’da, Çad’da, Türkistan’da perişan ediyorlar kardeşlerimizi. Bak artık ülkeden çıkmak istiyor, çıkamıyor da. Bak kaçmak kurtulmak istiyor ona da müsaade etmiyorlar. Hicret edip kurtulmak istiyor. Bak çözüm olarak diyor ki, “bize katından bir veli,” bir Mehdi gönder diyor. Müslüman dua ediyor Allah’a. Bize katından bir yardım eden yolla bir mürşid, bir Mehdi değil mi? Allah yolunda bir yönetici yolla “diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına”, Allah rızası için niye savaşmıyorsun, mücadele etmiyorsunuz diyor Allah. Adam diyor ki “ben daha gencim” diyor. “Dur daha bir okulumu bitireyim, bir evleneceğiz daha” diyor. “Yenge adayınız var şimdi diyor. Onu bırakıp bu işlere mi gireyim” diyor, “böyle bir şeye mi gireyim”. Bir iş demeyim de Allah affetsin yani “mücadelenin içine mi gireyim” diyor. Önce bir okul, sonra meslek, sonra evlilik, sonra üreme, sonra emekli olma, “e ondan sonra bir düşünürüz” diyor. “Biz zaten camiye gidiyoruz, Hoca bize anlatıyor” diyor. “Bir şey yok orada” diyor. Kardeşim bunun yüzünden Osmanlı yıkıldı ve İslam alemi paramparça ve sürünüyor. Perişan vaziyetteler. Allah’tan korkun. Aklınızı başınıza alın. Yani bu yetmiyor gibi bir anlam çıkar o zaman. Değil mi? Yani bundan Müslüman sarsılacak. Bak “iman edenler Allah yolunda mücadele ederler. İnkar edenler ise tağut yolunda”, deccaliyet yolunda savaşırlar diyor, “mücadele ederler.” E, onlarda boş durmuyor. Onlar da mücadele edecekler diyor. Darwinistler, materyalistler, “öyleyse şeytanın dostlarıyla mücadele edin.” Ateizm’le, Darwinizim’le, materyalizmle mücadele edin. “Hiç şüphesiz şeytanın hileli düzeni pek zayıftır.” Bak darmakeşan oldular, fosilleri ortaya koyduk. Proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceğini ispat ettik. Darmakeşan oldular, pek zayıf. Gücü yok. Bak diyor ki, “kendilerine elinizi mücadeleden çekin, namazı kılın, zekatı verin denenleri görmedin mi? Oysa mücadele üzerlerine yazıldığında onlardan bir grup, insanlardan Allah’tan korkar gibi hatta daha da şiddetli bir korkuyla korkuya kapılıyorlar.” “Yani aman şimdi ya tutuklanırız, ya yakalanırız ya takip ediliriz ya basında ismimiz çıkar. MazAllah” diyor “ya ismimiz sizinle beraber bir yerde zikredilirse ne oluruz biz” diyor. “Okul hayatımız var, evleneceğim” diyor, “evleneceğim kız bunu duyarsa ne olur” diyor ya. “Evliliğim yatar bir kere” diyor “bu çok hayati bir konu” diyor. Adam hamam böceği gibi yani kafayı takmış bir kere üremeye. Bak diyor ki Cenab-ı Allah, “Allah’tan korkar gibi hatta Allah korkusundan daha şiddetli bir korkuyla kapılıyorlar” diyor Allah. “Ve diyorlar ki Rabbimiz ne diye mücadeleyi üzerimize yazdın.” Evimizde otursaydık, işimize gücüme gitseydik, evlenip rahat rahat hayatımızı yaşasaydık, bu daha rahat ederdik diyorlar. “Bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin dediler.” Yani “biz böyle bir mücadele içerisine girmeseydik, yakın bir zaman erteleseydin de hiç böyle bir faaliyete girmeseydik güzel olurdu” diyorlar. “De ki dünyanın metaı azdır.” Mesela doğurduğun çocuk da yok olup ölecek, sen de yok olup öleceksin, baban, anan da yok olup ölecek, uğrunda işte yerlere yattığın nişanlandığın sevgilim dediğin adam da yarın bir gün tuvalet nasıl çirkin kokular saçıyorsa mezarda onun bin beteri çirkin kokular saçarak vefaat edip yok olup gideceksin. Bir mezar açıldığında millet dayanmıyor değil mi? Anormal tiksiniyorlar kokusundan. Perişan oluyorlar. Yani fethi kabir yapılıyor, açılıyor. Adamlar yanaşmıyorlar kokusuna. Bak dünyanın metaı azdır diyor Allah ve kısa sürede oluyor bu, çok kısa sürede. Mesela “Boğaziçi’nden sevgilim var” diyor. E kardeşim gözünü yum, bir anda o mezarın altında olmuş oluyor. Toprağın altı Boğaziçi’li, Boğazüstü’lü filan demiyor, boğaz kenarlı demiyor. Hepsinin yediği, bağırsak muhtevası ağzından çıkıyor mezarda. Değil mi? Doktorum daha iyi bilir. Şişiyor hatta patlıyorlar mezarın içerisinde. Bak “dünyanın metaı azdır” diyor Allah. Allah bunu özel yaratıyor ki dünyaya bağlanmasınlar diye. “Ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır.” Sonsuz mükemmel. “Siz bir hurma çekirdeğindeki ipince bir iplik kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.” Hurma ipliğine bakıyorsun, incecik böyle zor görünüyor yani değil mi incecik. O kadar bile haksızlığa uğramazsınız diyor Allah. Bu kadar güzel bir sistem yapacağım diyor Allah. Bak “her nerede olursanız olun ölüm sizi bulur” diyor bakın. Mutlaka öleceksiniz diyor. Doğurduğunuz varlıklar da ölecek. Çünkü doğurunca, o et parçası kalacak zannediyor. O da ölür. Herkes etten kemikten oluşmuştur. Yani zincirleme o da ölecek. “Yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile” yani uzun gökdelenlerde de yaşıyor olabilirsin, orada da ölürsün diyor Allah. Bak “yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolar.” Gökdelenleri işaret ediyor Kuran. “Onlara bir iyilik dokunarsa bu Allah’tandır derler, onlara bir kötülük dokunursa bu sendendir derler.” Ya başımızı belaya soktun kardeşim diyor. Ne kadar güzel şurada geçinip gidiyorduk diyor. Mahvettin bizi mücadele, dava diye diyor. Bak basında ismimiz çıktı diyor, bütün millet aleyhimizde diyor yaktın bizi diyor adam. “De ki tümü Allah’tandır fakat ne oluyor ki bu topluluğa hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar” diyor. Hepsini ben yaratıyorum diyor Allah. “Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir.” Yani yaptığın eksikliklerine karşılık o olur diyor Allah. Bazen de imtihan için olur. "Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik şahit olarak Allah yeter" diyor Allah ayette. “Kim Resul’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur.” Bunu ahir zamana uyguladığımızda, kim Mehdi (a.s)’a itaat ederse gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. “Kim de yüz çevirirse biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” Kendisi bilir diyor Allah. “Tamam kabul derler” diyor Allah. Şeytandan Allah'a sığınırım. Tamam mücadele edelim, gayret edelim. “Ama yanından çıktıkları zaman onlardan bir grup karanlıklara senin söylediğinin tersini kurarlar,” ya ne diyor bu adam diyorlar ya yanından ayrıldıktan sonra dinledikten sonra. Abuk subuk konuşuyor diyorlar haşa. “Allah karanlıklarda kurduğunu yazıyor” diyor gece karanlığında yaptıkları izahları yazıyor. “Sen de onlardan yüz çevir,” muhattap olma, “Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.” Ben sana yeterim diyor Cenab-ı Allah. “Onlar hala Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar, çelişkiler, ihtilaflar bulacaklardı.” Bakın Kuran’ın bütününde, 1400 yıldan beri Kuran inceleniyor, tek bir tane bile birbiriyle çelişen açıklama yok, tek bir tane. Ne bilimle çelişen bir şey var, ne kendi arasındaki mantıkla çelişen bir açıklama var, bir insana bir kitap yazdırsan binlerce çelişen konu çıkar. Yani Kuran benzeri bir yazı yazmaya kalksa bir insan, çünkü her biri birbirinden ayrı ayrı konular, değil mi? O kadar fazla çelişki olur ki. Bilimle de çelişir, mantıkla da çelişir her şeyle çelişir. Hiçbir şey ile çelişmiyor bu Kuran’ın bir mucizesidir. Ve bilim hep Kuran’ı sonradan tasdik ediyor. Kuran önde gidiyor. Mesela Kuran dedi ki, “zaman ve mekan sonradan yaratılmıştır” dedi. Adamlar “olur mu öyle şey” dediler ya. “Zaman ve mekan sonsuzdan gelir, sonsuza gidiyor” dediler. 1400 yıl sonra ne dediler biliyor musunuz? “Pardon biz yanlış biliyormuşuz” dediler. “Kuran doğrusunu söylüyormuş” dediler. “Hakikaten zaman ve mekan yokmuş, hakikaten izafiymiş, biz yanlış söyledik” dediler. Bak Cenab-ı Allah diyor, “ilk yaratılışta bütün kainat bulut ve dumanlarla kaplıydı” diyor. Olur mu öyle diyor ya sonsuzdan beri böyleydi dünya diyor. Nereden çıkarıyorsunuz böyle şeyleri diyor. Bak bilim 1400 yıl sonra dedi ki “dünyanın üzeri bulutlarla ve dumanlarla kaplıydı ilk başlangıcında” dediler. Kuran’ın dediğini tasdik ettiler. Kuran ne diyorsa mesela Kuran diyor ki yedi kattır gökyüzü diyor, 1400 yıl sonra “evet dediler gökyüzü yedi kat, doğru” dediler. Ne diyorsa doğru çıkıyor Kuran. MaşaAllah. “Artık sen Allah yolunda mücadele et diyor, kendinden başkasından yükümlü tutulmayacaksın.” Bu Mehdi (a.s)’a da bir hitaptır. “Müminleri hazırlayıp teşvik et.” Biz ne yapıyoruz sizleri şimdi, hazırlayıp teşvik ediyoruz Mehdi (a.s) öncüsü olarak. Hem hazırlıyoruz hemde diyoruz var gücünüzle gayret edin. Bütün Müslümanları teşvik ediyoruz. “Umulur ki Allah küfredenlerin ağır baskılarını geri püskürtür.” Darwinistlerin, materyalistlerin, ateistlerin ve bütün dünyada Müslümanlara zulüm yapanların ağır baskılarını Cenab-ı Allah umulur ki geri püskürtür diyor. “Allah kahredici baskısıyla diyor daha zorlu acı sonuçlandırmasıyla daha zorludur” diyor Allah. Bu Mehdi (a.s)’ın gücünü gösteriyor Allah. Mehdi (a.s)’da tecelli edecektir Cenab-ı Allah bu yönüyle. Ve bu yine dünya hakimiyeti ayetidir bu. “Müminleri hazırlayıp teşvik et.” Bu Mehdi (a.s)’nin bir özelliğidir. Peygamberimiz’e (sav) hitap etmekle beraber ayet, aynı zamanda Mehdi (a.s)’a işaret ediyor. “Umulur ki Allah küfredenlerin, bütün dünyadaki küfredenlerin ağır baskılarını geri püskürtür.” Bu ahir zamanda olacaktır. Küfredenlerin ağır baskıları tamamen püskürtülecektir. “Allah kahredici baskısıyla daha zorlu,” Allah’ın kahredici baskısında bir vesile vardır. Kimdir bu, bu Mehdi (a.s)’dır ve Hz. İsa Aleyhisselam’dır. Kahredici güçtür bunlar. Cenab-ı Allah’ın kahredici güçleridir. “Daha zorlu” diyor, Mehdi (a.s) daha zorludur deccaliyetten. “Acı sonuçlandırması da daha zorludur.” Çeşitli intikamlar alacağım diyor Allah, ahir zamanda. Ona da bak, “acı sonuçlandırmasıyla” diyor. Çok acı sonuçlar alacaklar diyor. Ekonomik krizler olur, felaketler olur, “birçok şeyle de küfre karşı Allah acı sonuçlandıracağım” diyor. Müminler de bu sevaba, berekete ve şehitliğe sebep olur, küfürde de acı sonuçlanmaya sebep olur. İnşaAllah. Evet. Müslümanlar samimi olacaklar, İslam’ın dünya hakimiyetini candan isteyecekler, istemeyen kişilere alim demeyecekler. Hak yolda mücadele edenlere, dünya hakimiyetini isteyen Müslümanlara karşı mücadele edip, bunlara inanmayacaklar. Değil mi? Mesela bak, bakıyorum internette bir adam şeytan gibi bir kafa yapmış kendisine, şeytan görüntüsünde, sürekli bizim aleyhimizde yazılar çıkartıyor adam. Kimi avanaklar da ona inanıyor. Mesela bakıyorum iman hakikatleri ile ilgili bir sayfa yapmış, kapatıyor onu. Bak ahmağa bak ahmağa. Ya kardeşim sen orada iman hakikati anlatmışsın, Kuran’ı anlatmışsın. Niye kapatıyorsun onu sen? Bak bana zarar vereceğim diye Kuran’a saldırıyor ahmağa bak sen. Ya kardeşim bana saldır sen. Kuran’a niye saldırıyorsun? Değil mi? Sersem ahmak. Bana saldır, bana istediğini söyle sen, küfret bana vız gelir tırs gider. Niye Kuran’a iman hakikatlerine saldırıyorsun? Niye Darwinizm, materyalizm aleyhinde hazırlanmış siteleri ortadan kaldırmaya çalışıyorsun? Niye Kuran’ın güzel sözlerini, Peygamberimizin güzel sözlerini, değil mi Cenab-ı Allah’ın vahiyini ortadan kaldırmaya çalışıyorsun? Burada bir şeytaniyet var. Burada bir anormallik var. Güya bana zarar verecek. Bana zarar vermek istiyorsan bana saldır köpek. Kuran’a niye saldırıyorsun? Ve böyle iblislerinden oyununa geliyorlar. Yani bu da çok büyük bir akılsızlık. Ayrıca Müslümanlar diyor mu ki, biz çıkıp diyormuyuz ki ideal Müslümanız, kusursuz Müslümanız, haşa Peygamber gibiyiz, siz bize uyun diyor muyuz biz? Biz ne diyoruz? Biz, Allah’ın zavallı kullarıyız. Gariban kullarıyız, günahkarız, eksik yönlerimiz var, gece gündüz Allah’a dua ediyoruz, tevbe ediyoruz. Biz, bize uyun diyor muyuz? Biz Kuran’a uyun diyoruz. Kuran’a uyalım, Allah’ın vahyine uyalım diyoruz. Peygamberlere uyalım, sahabeye uyalım diyoruz. Örnek insanlar onlardır diyoruz. Değil mi? Günahkar, hatalı, eksikli bir kul çıkıp da bana uyun der mi? Beni çürütünce kendilerince Kuran’a kendilerince zarar vereceklerini zannediyorlar. Bana bir şey yapamasın sen yani. Ne yapacaksın bana? En fazla ağzını bozarsın değil mi? En fazla şehit edersin, ne yapacaksın başka? Değil mi gazi yaparsın. Başka yapacağın bir şey yok. Bunların hepsi benim için şereftir. Ama buradaki bakın ince çizgiyi anlamıyor bir kısım kendine Müslüman diyen insanlar. Bir Müslüman çıkıp da “ben örneğim” diyemez. Bir Şeyh efendi bile diyemez. Biz ne diyebiliriz? Hz. Muhammed (sav)’e benzeyelim, Hz. İbrahim (a.s)’a benzeyelim, Hz. Musa (a.s)’a benzeyelim, Hz. İsa (a.s)’a benzeyelim. Peygamberlere benzeyelim. Sahabeye benzeyelim diyebiliriz ve biz onları örnek gösteriyoruz, kendimizi örnek göstermiyoruz. Ben kendimi örnek mi gösteriyorum sen bana saldırıyorsun değil mi? Hayır bana zaten saldırmasına ben bir şey demiyorum. Kuran’a saldırmalarına şaşırıyorum ben yani buna hayret ediyorum. Ve buna inanan ahmaklara şaşırıyorum. Mesela ahir zamanı anlatan hadislerle ilgili bir site. Onu kapatıyor zarar vereceğiz diye. Veya arının hayatı anlatılıyor. Arının yaşantısı anlatılıyor, mucizeleri. O siteyi kapatıyor. Bize zarar verecek diye. Ahmak, arıyla benim ne işim var, ne alakam var yani o Allah’ın yarattığı bir mucize, bir güzellik. Ondan ne istiyorsun? Değil mi? Yani koy resmimi istediğin gibi küfret, istediğini söyle yani. Bana ne etkileyecek yani. Hıncını Kuran’dan ve iman hakikatlerinden almaları bir kısım Müslümanların, ahmaklık üstü ahmaklıktır. Ahirette bunun hesabını veremezler. Değil mi? Burada hikmet var mı? E, tabii ki var. Yani adamın Cehenneminin derinleşmesini takdir ediyor Allah belki de. Ona böyle bir yol açmış Cenab-ı Allah. Senin oradan kapamanla hizmet duruyor mu? Durmuyor. Bak demin sordum mesela 27 bin kişi var şu an izleyen, 27 bin küsür. Gece yarısı, saat kaç şu an?
ALTUĞ BERKER: İki buçuk.
ADNAN OKTAR: Daha yeni haber verdik. Herkesin işi gücü var. Bak gece yarısı seyrediyorlar. Düşün 27 bin çok yüksek bir miktar yani. 27 bin küsür yani. Elhamdülillah. MaşaAllah. Dolayısıyla Müslümanların akılcı bir çizgide Peygamberin (sav) talimatlarına göre hareket etmesi lazım. Ahir zamanda Peygamberimiz (sav) vefatından önce diyor ki “ben vefat edeceğim Allah’ın izniyle. Ben sonsuz yaşayacak bir varlık değilim. Ben sonluyum, her Allah’ın kulu gibi ben vefat edeceğim. Ben sizin imamınızım” diyor, “bütün ümmetin imamıyım. Şimdi Kıyamete kadar sizin imamınız olarak...” Peygamberimiz (sav) komutanımız değil mi? Bizim imamımız. “Kıyamete kadar sizin ne yapmanız gerektiğini, size emrediyorum” diyor Peygamber (sav). “Şu tarihte şunu yapacaksınız, bu tarihte bunu yapacaksınız, hicri 1400’lerde gemi patlayacak” diyor. Şu olaylar olacak; “Ay ve Güneş tutulmaları olacak. Afganistan işgal edilecek, benim evlatlarından Mehdi (a.s) gelecek, ona tabi olacaksınız. Mehdi (a.s) şöyle faaliyet yapacak, İstanbul’a gelecek” diyor. “ Yer de belirtiyor Peygamberimiz (sav) bak bahane de yok. “İstanbul’a gelecek” diyor, “İstanbul’da şu kadar faaliyet yapacak” diyor. “Sonra arkasında Hz. İsa (a.s) gelecek, o da, ona tabi olacak” diyor. Binlerce, yüzlerce talimat vermiştir Paygamberimiz (sav), Kıyamete kadar imamlığı geçerliğidir. Biz onun emrine tabiyiz Peygamber efendimizin (sav). Peygamberin imamlığına itaat farzdır, yani onun emrini tutmak farzdır, kalk derse kalkarsın, otur der oturursun. Şimdi kendisinden sonra, ki hayatı istese anlatmayabilirdi, Cenab-ı Allah ona bildirmeyebilirdi. Ama diyor ki Cenab-ı Allah: “ Kıyamete kadar imamınız olarak ben ona her türlü bilgiyi verdim, onun emrine uyun diyor. ”Allah.
ALTUĞ BERKER: Bir de Hocam bir ayeti kerimede, “O nefsinden konuşmaz” diyor Hocam ayette.
ADNAN OKTAR: Tabii “o hevasından konuşmaz” diyor değil mi? Şimdi verdiği talimatların hepsi farzdır, biz onun emrine tabiiyiz. Mehdi (a.s) de Peygamberin emir eridir, ona tabidir. O, ne diyorsa yapıyor, Hz. İsa (a.s) da Peygamber efendimize (sav) tabidir. O da ne diyorsa yapacaktır. Dolayısıyla Müslümanların şu an epey bir bölümü, Peygamberin (sav) talimatlarını dinlemiyorlar. Bakın Peygamber (sav) “Bu vaktin benim emrimin ne zaman yapılacağına dair ben size alametler söyleyeceğim diyor. Bu alametleri gördüğünüzde benim emirlerimi yapmaya başlayın” diyor. “Şu şu emirlerim var” diyor, bütün alametleri saymış. Adamlar “biz bunu kabul etmiyoruz diyorlar, biz ehl-i sünnetiz diyorlar, yani dinlemiyoruz” diyor. Onun hesabını verecekler. Dinlemeyince ne oluyor? Zaten dinlememeleri gerekiyor, ahir zamanda onların görevi dinlememeleridir. Yani ahir zamanda Mehdi (a.s)’ı az bir topluluk dinleyecektir, epey bir bölüm insan dinlemeyecektir. Hatta bak Bediüzzaman Said Nursi diyor ki Risale-i Nur külliyatı için: “Risale-i Nur’un diyor sahibi nur talebeleri değildir” diyor. Ya normal de nur talebeleri olması gerekmiyor mu? Risale-i Nur’un sahibi onlar değil diyor. “Peki kimdir üstadımız?” diyoruz. Said nursi’ye soruyoruz, “Mehdi ve talebeleridir gerçek sahibi” diyor. Bakın burada bile bir harika durum var. Bak nur talebeleri yine olmuyor. Mehdi ve talebeleri, bütün ağırlık onlarda. “Risale-i Nur’u Hazır bir program olarak neşr ve tatbik edecektir” diyor, “buradan da anlaşılıyor ki” diyor (Said Nursi Hazretleri) “ahir zamanda gelecek o eşhas” diyor yani Mehdi “Risale-i nuru hazır bir program olarak neşr ve tatbik edecektir” diyor. “ O da Risale-i Nur’a uyacaktır diyor. Yani Kuran’a uyacak, Risale-i Nur’a uyacak, hadis-i şeriflere uyacak, İmam-ı Rabbani’nin eserlerinden istifade edecek, Darwinist-materyalist alimlerin eserlerinden istifade edecek ve İslam’ı dünyaya hakim edecek, vesile olacak. Ama “Risale-i Nur’un gerçek sahibi O’dur” diyor. Ahir zaman işte böyle bir vakittir. Peygamberin (sav) emirlerini insanlar tutmayacaklar, belirttiği halde, anlattığı halde ve alimim diyen sahtekarların peşine gidecekler. Peygamberin (sav) talimatının zıttı açıklamalar yapanların peşine gidecekler. Peygamber mesela “7000 yıldır ömrü”, bir tarih veriyor 7000 yıl, “5600 yılı da geçmiştir” diyor. Yani ne kadar kolaylık Peygamber’den. 1400 ile 1500 arasın da olduğu anlaşılıyor çok net. “ Yok diyor oradan hesap çıkmaz” diyor. Binlerce insan da buna inanıyor, ya kardeşim Peygamber (sav) rakam veriyor. Bakın ‘7000 ve 5600’. Bu rakamlar niçin verilir? 5600 yılı geçmiştir niye denir yani? Hesap yapılsın diye verilir. 7000’den 5600’ü çıkart diye verilir. Bunun hesabını geri zekalı bir insan bile olsa, bunu yapar; çok kolay bir şeydir bu değil mi? Yaptığımızda 1400 ile 1500 arası olduğu anlaşılıyor. Bunu anlamamazlıktan geliyorlar. Niye anlamamazlıktan geliyorlar? Çünkü kaderleri öyle de onun için.
CİHAT GÜNDOĞDU: Hatta hadisi reddediyor.
ADNAN OKTAR: Hadisleri de bir anlamamazlıktan geliyor. Önce yok diyor, sonra var diyor. Değil mi? Bir de ona inananlar da oluyor. Mesela haşa huzurdan, neyse artık söylemeyeyim. Böyle akıl almaz bilgiler onlara öğretiyor. Akıl almaz şeyler yani Kuran’a, İslam’a tamamen zıt şeyler. Onun peşinden gidiyorlar. Evlilik üzerine, cinsel organının sağlığını nasıl sağlayabilir, işte diğer cinsel ilişkiyi nasıl yapabilirler, pilavı nasıl yiyebilir, kavunu neyin üstüne yemesi gerekir; sanki hayati hayati konular bunlarmış gibi. Bir de gösterdiği metotlar da akıl almayacak gibi. Yani ben anlatmaya haya ediyorum, burada izah etmeye ve bunu büyük bir huşu içinde dinleyip, bunları uyguluyor. Sen cinsel organının sağlığı ile ilgileneceğine, İslam’ın dünyaya hakimiyeti ile ilgilen. Değil mi? Acil olan bu, yani onunla ilgili konuları öğreniyor. Onunla ilgili karmakarışık Kuran’a, İslam’a zıt bilgiler öğreniyor; hakaretamiz şeyler öğreniyor, garip izahlar. Yani Kuran’ı tenzih ederim, Kurani her türlü izahı tenzih ederim. Dolayısıyla ana konulardan Müslümanları uzaklaştırıyorlar, ana hedeflerden uzaklaştırıyorlar ve bunu din ve Allah adına yapıyorlar. Bir kısmı da siyasi görüş nedeniyle oturup destekliyor böyle tipleri. Halbuki bak uğursuzluk ve bereketsizlik getirir. Yani bu kişilerin yüzünden koskoca davalar kaybedilmiştir. Yani “zarar verir” diyor, bereketsizlik getirir ve uğursuzluk getirir. Yani bir uğursuzluk ve bereketsizlik varsa bunun kökenini insan araştırmaz mı? Bu tip vakalardan oldu, birçok Müslümanın zor durumda kalmasının nedeni.
Sayın Adnan Oktar'ın 4 Eylül 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: İşte münafıkların yöntemlerinden. Bak diyor ki Cenab-ı Allah Nisa Suresi 89’da; “Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler.” Onlar, mesela kendi nasıl gidiyor Müslümanları bırakıp mal için, para için, rahatlık için, bahane bulur zaten münafık. “Şeytan sizi sakın Allah ile aldatmasın.” Münafık mutlaka Allah ile aldatmaya çalışır, Müslümanları dağıtmak isterken mutlaka Allah ile aldatarak dağıtmak ister. Ve örnek olarak kendini gösterir. “Bak ben nasıl gidiyorum, siz de gidin, sen de git, sen de git ve bu dava dursun” der, münafığın özelliğidir. “Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız.” Aynı seviyeye gelecektiniz diyor, istediği budur münafıkların. Nisa Suresi 81; “"Tamam-kabul" derler. Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar.” Münafıklarda bir manyaklık vardır. Mesela durur durur, birden Müslümanların aleyhine ani bir hareket başlatır. Birden ters döner evliya gibi bir üslupla, bu şeytanın üslubudur, birden Müslümanlardan yana gibi görünür. Yeniden sapıtır, yine Müslümanların aleyhine döner. Yine ters döner, Müslümanlardan yana gibi görünür. Bak diyor ki Allah, Nisa Suresi 91’de: “Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar.” Diyor Allah. Yani fitne oldu mu, en üzerinde durdukları konu, fitnedir. Mesela İslam’ın, Kuran’ın bütünü onları ilgilendirmez. O Müslümanların aleyhine ne bulabilir, ona bakar. Müslümanların aleyhinde ne kullanabilirim, dinin o kısmı onu ilgilendirir. Dinin diğer kısımları; cehd etme kısmı, tebliğ kısmı, İslam ahlakının dünyaya hakim olması kısmı, hiçbiri onu ilgilendirmez. Mesela Müslümanların vefalı olması, sadık olması, sabırlı olması küfre karşı Allah diyor; “kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf bağlayıp mücadele edenleri Allah sever.” Bu ayetlerin hiçbiri münafığı ilgilendirmez. Münafığı ilgilendiren, tehlikeden uzak, rahat yaşamaktır. Ve sadece kendini düşünür münafık. Ama bunu düşünürken tabii, çok dürüst bir görünüm vererek bunu yapar. Bu çok önemlidir. Ahir zaman münafıkları öbür münafıklar gibi değil. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in zamanının münafıkları da çok çetindirler. Ama Mehdi (a.s.) devrinin münafıkları çok incedir, çok detaylı ve çok girifttir, doğrudan şeytan yardım ettiği için. Çünkü şeytan İslam ahlakının dünyaya hakim olmasını istemiyor. İslam ahlakının dünyaya hakim olmasını istemezken, çıkarıp münafıkları dine, İslam’a, Kuran’a alenen karşı çıkacak şekilde karşımıza çıkarmaz. Dini, İslam’ı çok titiz savunan insanlar olarak karşımıza çıkaracaktır münafıkları, şeytan. Şeytan öyle avanak değil, bizim anladığımız anlamda. Çok zekidir şeytan. Yani müthiş bir zekaya sahiptir. Ve müthiş bir mantık örgüsüne sahiptir, muazzam bir mantık örgüsüne. Fakat akıl anlamında ahmaktır, aklı yoktur. Yani aklı ve vicdanı çökmüştür. Ve münafık da, şeytanın dünyadaki insan olarak yansımasıdır. Diyor ya, “atlılarıyla, yayalarıyla” diyor ya şeytan, yayaları insan şeklindedir, yayaları. Gelir konuşur, faaliyet yapar. Ama bak, şeytan onları tembihler, “sakın dinsiz görünümünde çıkma” der. Nasıl çıkması gerekeceğini sorar o, “çok dindar olduğunu göster, çok takva olduğunu” der. “Onları takva görünümüyle boğman gerekir. Detaya gir, detaylar meydana getir, Müslümanların açıklarını aramaya çalış, mutlaka bir şeyler bulmaya çalış. Ama bunları yaparken de mutlaka takva görünümünde yap ki dışarıdan bakanlar seni fark edemesin. O senin elbisen, öyle görüneceksin” der. Onun için Cenab-ı Allah diyor; “sakın şeytan sizi Allah ile aldatmasın” diyor. Allah’ın adını anarak aldatmasın. Çünkü İblis’in yöntemi, münafıkların yöntemi, Allah’ı yoğun olarak anaraktır. Yani takva görünümünde yapar. Dini mesela karmakarışık hale getirir. “Sen de zorluktan kaçıyorsun ama, ben zorluğun içindeyim bak” der. Şimdi ona bakan avamdan bir insan, “bu kolaylığın peşinde, bu zorluğun peşinde, zorluktan bu kaçınmadığına göre, doğru olan bu” der. Halbuki onu boğacak bir sistemi kurmuştur o. Yani o labirentler kurmuştur. O labirentlerin içinde onu boğacaktır. Yani Kuran’a uygun olmayan, hadise uygun olmayan karmakarışık bir sistem kurar. Onun içinde de boğulduğunda, “ben dememiş miydim? Ben güçlüyüm ama sen zayıfsın fakat bak gördün mü? Boğuldun” der. Halbuki o zaten onu organize edendir. Şeytanın üslubu bu biliyorsunuz. Cehennemde onu söylüyor. “Ben sizi sadece çağırdım, Allah’tan korkarım ben” diyor. Nisa suresi 62’de bak diyor ki münafıklar; “Kuşkusuz, sonra sana gelerek,” diyor. Mesela geliyorlar Mehdi (a.s.)’nin yanına veyahut Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanına; “Kuşkusuz” diyorlar, bak tebliğ yapıyorlar kendilerince. “Biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik." Biz iyilik amacıyla, düzeltmek amacıyla, biz iyi olmanızı istiyoruz. Ve uzlaşmayı istiyoruz diyorlar. Çok uzlaşmacı görünür münafıklar. Böyle alttan alan görünür. Ondan sakın hataya düşmemek lazım, uzlaşmacıdırlar. Bak “biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik." Çünkü ona ait mevzi kazanması gerekir. Münafık yakalandığında tedbiri yoğunlaştırır. Bunun içinde iyilik görünümü ve uzlaşma görünümü yoğunlaştırır, ki gözden kaçsın. Yani yakalanmayı ortadan kaldırmak için bunu yapar. Onun içinde münafıklar genellikle çok başarılı olurlar. Yani tahribatları çok şiddetli olur. Ama biraz bize zorlanıyorlar. Biraz mı, çok mu şiddetli?
OKTAR BABUNA:Çok şiddetli Hocam, inşaAllah. Zorlanıyorlar değil, yani güçleri olmuyor inşaAllah.
ADNAN OKTAR:Bak, “uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik diye Allah’a yemin ederler.” Yani Allah adıyla konuşuyor, “yemin ediyorum, sadece uzlaşma ve iyilik, başka hiçbir amacımız yok. Bakın, şurada bir açıklık, gedik var, ben onu düzeltmeye çalışıyorum” diyor. Halbuki bütün amacı, İslam’ı çökertmek. O anda bulabildiği, kendince güya gedik gibi bulduğu bir nokta olmuş oluyor. Bakın İslam’ın bütün hükümleri onu ilgilendirmez. Halbuki İslam’ın yüzlerce hükmü var, değil mi? Ve cehd var. Onu birinci plana alması gerekirken, onu almaz münafık. O, girift yönleri, Kuran’da açıklanmadığını zannettiği, hani vardır ya, (haşa) benzetmek gibi olmasın, kanun boşlukları olur bazen, değil mi? Kanun boşluğu olur. Suçlular ondan istifade etmeye başlar. Münafık da kendince Kuran’da açık bulduğu yerlerden girmeye çalışır. Halbuki Kuran’da zaten bir şey açıklandıysa, o zaten helaldir. Yani mesela kiraz helal mi, değil mi diye biz gidip kirazı araştırmayız. Üzüm helal mi diye araştırmayız. Ama münafık der ki; “bunun hükmünü sen nerde buldun. Kirazın hükmü var mı?” der. Yazmıyorsa haram diye, helaldir, bu kadar. Açık hüküm yoksa, helaldir değil mi? Ama münafık bunu kabul etmez. Onu kendince bir kurnazlık olarak kabul eder, yani bu yöntemi.