4/88- Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allah'ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın.
Münafıklar hep mantıkla konuştuğu için bazen cahil ve saf Müslümanlar hakikaten etkilenebilir. Kuran'la dil eğip bükerek konuşuyor. Ayette Allah "konuştuklarında dinlersin" diyor, zengin gösterişli de görünebiliyorlar. Allah ona da Kuran'da dikkat çekmiş. Münafığın asıl amacının kazanç olduğu anlaşılıyor. Ama Allah onları tepetaklak ediyor. İstediğiniz kadar uğraşın hidayete ermezler diyor.
4/89- Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler.
Her münafık yalnızdır. O ızdıraptan, o üzüntüden kendini duvardan duvara vurur, o yüzden başkalarının da kendisi gibi sapıtmasını ister,ama tabii direk gel dinsiz ol demez. Öyle dese alacağı cevap belli. Kuran'da öyle demez. Onu karmakarışık labirentlerin içine çeker, gerçek din gibi o labirentlerin içinde onu boğar. Adam sonunda ben bunu yapamayacağım der. Şimdi anladın mı yaşanmayacağını der. Konuşman, gülmen, yürümen, her şey haram der ve Allah bunu böyle diyor der. O insan da zayıfsa, ya zayıf insanı ya çıkarı olanı seçer zaten münafık, onu boğunca da çeker kendini. Zaten şeytan da böyle yapıyor. Ne yapıyor, "ben korkarım Allah'tan ben sadece çağırdım siz geldiniz" diyor, münafık da böyledir.
Kendi nasıl gidiyor, Müslümanları bırakıp mal için, para için, rahatlık için? Giderken bahane bulur. Ama bu bahaneyi bulurken mutlaka Allah ile aldatmaya çalışır, kendisi de örnek olur, kendini gösterir. Sen de git, sen de git ve bu dava dursun der. Seni de kendi durumuna çekmek ister
Adnan Oktar’ın 27 Ocak 2011 Samsun Aks Tv’deki Sohbetinden
ADNAN OKTAR:Nisa Suresi Şeytandan Allah’a sığınırım, 83.“Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu Peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz.”
Mesela bir olay oluyor. Bir haber diyorlar ki, adamın kardeşini doktora götürüyorlar. Adam diyor ki; “bu habis bir tümöre benziyor, bakacağız” diyor. Bütün dayısına amcasına hepsine haber uçuruyor. Adam kalp hastası enfarktüs geçiriyor, öbürü komaya giriyor. Bu akıllı bir hareket değil. Ayette ne diyor, Cenab-ı Allah; “Oysa bunu Peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi.” Bak onlardan sonuç çıkarabilenler; İşin gerçeğini araştırma gücüne sahip yetkili kişiler. Peygamber, bilginler veya emir sahipleri, “onu bilirlerdi” Yani bu yaygınlaştırılması gereken haber mi? Yoksa kendi içinde bir şekle sokulması gereken bir haber mi? Onun için bir haber olduğunda onu ortalığa yaymak değil, onu uzman olan, onu iyi değerlendirecek birine nakletmek gerekir. O gerekirse ilgili kişilere yayar ve yahut yaymaz. “Artık sen Allah yolunda mücadele et, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Müminleri hazırlayıp-teşvik et.” Hangi müminleri? Ehl-i Sünnet müminleri değil, Şiileri değil, Vahhabileri değil, bütün dünya Müslümanlarını. Bütün dünya Müslümanlarına hitap ediyor Allah burada, Ehl-i Sünnete hitap yok. Şiilere hitap yok. Caferilere hitap yok. Alevilere, Bektaşilere hitap yok, değil mi? Kime hitap? Bütün Müslümanlara, ne diyor Cenab-ı Allah; “Müminleri hazırlayıp-teşvik et.” Bütün dünya Müslümanlarını hazırlayıp teşvik etmek, Mehdiyet’in bir görevidir. Hem hazırlayacak ilmi, kültürel yönden onları mücehhez hale getirecek. Kitaplarla, cd’lerle, filmlerle hazırlayacak ve teşvik edecek. Türk İslam Birliği’ne, İttihad-ı İslam’a, güzelliğe, sevgiye, bilime, sanata, demokrasiye teşvik edecek. “Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür.” Darwinistlerin, materyalistlerin, komünistlerin, faşistlerin ağır baskılarına iddia edilen Ergenekon örgütünün ağır baskılarını geri püskürtür.
“Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur” diyor, Allah. Ne görüyoruz şu an? Allah’ın kahredici gücünü görüyoruz. Ayakları kayıyor artık. Dayanmışlardı, kapıyı açtırmak istemiyorlardı. İttiğinde ayakları kayıyor ve kapı sonuna kadar açılıyor. “Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur.” Bak; “Kim Resûl’e itaat ederse” Peygambere itaat ederse “gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” Kim Resul’e itaat ederse; “Bu ayet sık sık Peygamber (s.a.v.)’e itaate çağırmanın, Peygamber (s.a.v.)’de uluhiyet özelliği olmasından değil tam aksine onun bir kul ve İlahi tebliği ileten bir elçi olma özelliğinden kaynaklandığını vurgular. Aynı zamanda ayet Peygamber (s.a.v.)’i sadece tebliğ göreviyle sınırlandırıp, onu teşride bulunamayacağını iddia edenlere, Sünneti sıradan bir konu seviyesine düşürenlere de önemli bir uyarıdır.” Demek ki, neymiş? “Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur.” Peygamber (s.a.v.), “Hz. Mehdi (a.s.)’ı müjdeleyin” derse, yok beni ilgilendirmiyor, diyemezsin. “Hz. Mehdi (a.s.)’ı arayın” diyorsa, yok beni ilgilendirmiyor, diyemezsin. “Karda sürünmek durumunda olsanız dahi, sürünerek de olsa gidip, Mehdi (as)’a biat edin” deyince, o beni ilgilendirmez, diyemezsin. Ne diyor Allah; “Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur” diyor, Allah.“Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” Kendileri bilir diyor, Allah. Bu ayet ne demek biliyor musun? “İntikam alırım” diyor, Allah. Allah’ın intikamı da pek çetin oluyor. Dayanamazlar acısına onu söyleyeyim.
“Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor” Bak “Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar.” Münafıklar için söylüyor, Allah. “sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor” Münafıklar diyorlar ki, “Siz bize dokunmayın bir şey demeyin” diyorlar. “Onlar da bir şey demesinler” Tamam ne istiyorsun? “Güvende olmak istiyoruz. Rahat yaşamak istiyoruz” diyorlar. “Ama” diyor, Allah. “Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar.” Peki Müslümanların aleyhine muhbirlik yapar mısınız? “Hem alasını yaparız” diyor. Fitne çıkarır mısın? “Onu da yaparız” diyor. Küfürle gizli ittifak eder misin? “Onu da yaparız” diyor. Müslümanın kendince bir açığını bulduğunda anında vurur musun? “Vururum” Diyor. Peki bizden ne istiyorsun, diyorsun? “Güven istiyorum” diyor “siz de çok iyi davranın bana” diyor. Peki senin yaptığın kahpelik ne? Sen bütün melanetleri istiyorsun, değil mi? Bu münafık karakterini Kuran’da Allah açıklıyor. Bak, diyor ki; “Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar.” Her türlü pisliğin içindedirler, diyor. Muhbirlik, iftira, üçkağıtçılık, Müslümanları oyuna getirmek, Müslümanların açığını kollamak. İşte Facebookta, orada burada Müslümanların aleyhine yazılar yazmak, “hepsini yaparız” diyorlar. “Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse,” yani pislik yapmaya, iftira atmaya, oyun oynamaya devam ederlerse “artık onları her nerede bulursanız tutun (onları etkisiz hale getirin). İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık.” Diyor, Allah.
“Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler.” Ne istiyorsun, diyoruz münafığa? “Kuran’a uyuyorsunuz, güzel. Ama niye Kuran’ı yeterli görüyorsunuz?” diyorlar. Ne yapmamız gerekiyor, diyoruz? “Hurafeler niye çıktı ne güne duruyor, hurafeye uyun” diyor. Başka; “bir de vahiy gelenler var, onlara da uyacaksınız” diyor. “Kuran yetersiz, özetle” diyor. Yok öyle, Allah bize söylüyor “Kuran yeterli” diyor ve “Kuran’dan sorulacaksınız” diyor, “sadece Kuran’dan sorulacaksınız” diyor. Bize sahtekarlık yapmayacak hiçbir münafık. Peygamber (s.a.v.) nasıl tefsir ettiyse Kuran’ı, biz ona göre hareket ederiz. “Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız.” Aynı münafıklar kendileri gibi olmasını istiyor insanların. “Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin.” “Eğer sizlerle birlikte değilseler, sizlere dost değilseler, onları arkadaş edinmeyin. Koruyup kollamayın, destek de vermeyin” diyor, Cenab-ı Allah. “Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız zaman” İslam’ı yaymaya karar verdiğiniz vakit, tebliğe karar verdiğiniz vakit, “gerekli araştırmayı yapın” Gidin kütüphanede mi araştırma yapıyorsunuz, yurt dışında araştırma yapın her türlü dokümanı, bilgiyi, filmi izleyin. “ve size selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü'min değilsin" demeyin.” Sen kafirsin sen mürtetsin, iftira atmayın millete diyor, Cenab-ı Allah. Hüküm vermeyin, diyor.
“Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz;” Siz de küfür içindeydiniz sizin de hatalarınız vardı, diyor Allah, vazgeçtiniz, diyor. Önünüze geleni kafirlikle fasıklıkla itham etmeyeceğiz. “Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın.” Netlik kazandırın diyor, Allah. “Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resulü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.” Allah yolunda hicret, Hz. Mehdi (a.s.) zamanında nasıl yapıyor, Müslüman? Şimdi annesi diyor ki; “İslam’ı, dini biz hurafe olarak görüyoruz. Dini anlatmanı istemiyoruz” diyorlar. “Ben sana annelik hakkımı helal etmem. Namaz kılarsan seni evlatlıktan reddederim.” Nur ala nur çok iyi olur, teşekkür ederim. Bir an önce yaparsan çok memnun olurum” diyecek. “Seni bu evde istemiyorum” diyor “eğer Allah’a, dine, İslam’a yönelirsen, Müslümanları dost edinirsen istemiyorum.” “Eyvallah” diyecek “teşekkür ederim, ver elini öpeyim, bana müsaade” diyecek. Ve Müslümanların yanına hicret edecek. Ne diyor, Allah; “Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da.” Bulur diyor Allah.Hiçbir şey olmaz. Ben anamın babamın yanında rahatım, başka yere gidersem rahatım kaçar. Yok kaçsın, seni dinden imandan uzaklaştırıyorsa ona itaat olmaz. Ama Müslümanım, elhamdülillah diyor. Evladım ben İslam ahlakını tam yaşamıyorum ama senin yaşamanla iftihar ediyorum diyor. Adam gitmiş mesela şarap içmiş meyhanede “gel beni al” diyor. Tamam senin dinine bir şey demiyor ama, sana karışmıyor; alırsın omzuna babanı meyhaneden evine getirirsin. Uzatırsın yatağına “bir emrin var mı, babacığım?” dersin. Usul budur. Ama dinine imanına laf söylediğinde, o artık senin annen baban değildir, bitti. Hiçbir bağlantın kalmaz. Müslümanların yanına hicret edeceksin.
“Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerede idiniz?" diyorlar. Artık perde elips şekilde perde kalkmış açılmış, net görüntü oluşmuş. Melekler soruyorlar; şeytandan Allah’a sığınırım “"Nerede idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik" derler.” “Anam, babam baskı yapıyordu” diyor. “Bana namazı kıldırtmadılar. Oruç tutacaktım, tutturmadılar. İslami eserler okuyordum, okutturmadılar. Kuran’ı alıp elimden yırttılar haşa “zayıf bırakılmıştık” diyorlar. Melekler de diyor ki:"Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" Dünya geniş değil miydi, bir sınır mı, vardı, o evde durmaya mecbur muydunuz diyorlar. Niye Müslümanların yanına gitmediniz diyorlar. “İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?” diyor, Allah. Cevap yok tabii. “Mallarınız” diyor, Allah. “Oğullarınız, kardeşleriniz yarım kalmasından korktuğunuz ticaret, evleriniz, aşiretiniz. Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda mücadele etmekten, tebliğden dini yaymaktan daha hoş geliyorsa size” diyor “bekleye durun” diyor, Allah. Beklediğinde, günü geldiğinde Selamun Aleykum diye gelirler. Bir daha da anana babana dönemezsin. “ay keşke yapmasaydım” diyor. Peki süre verilmedi mi, sana? Verildi. Bir sınır var mıydı? Yok. Peki niye bunu yapıyorsun?
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Eylül 2010 tarihli röportajından Nisa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ERDEM ERTÜZÜN:Nisa Suresi’nin 88 ve 89. Ayeti. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allah'ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın.Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin.”
ADNAN OKTAR:MaşaAllah. Nerede o ayet? Nisa Suresi 88 ve 89. Şeytandan Allah’a sığınıyoruz. Bak “Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye?” Münafıklar hep mantıkla konuştuğu için, bazen cahil ve saf Müslümanlara hakikaten etki edebilirler. Yani Kuran’la konuşur ama dil eğip bükerek, ona da uydurma ilave edince, bir kısım insanlar ikiye bölünebiliyorlar. Adamlar haklı herhalde diyorlar? Ayette diyor “konuştuklarında dinlersin” diyor Görünümleriyle de mesela, zengin de görünebiliyor, gösterişli de görünebiliyor. Ona da Kuran dikkat çekmiş. “Oysa Allah onları kazandıkları dolayısı ile tepetaklak etmiştir” diyor Allah. Yani münafığın asıl amacının kazanç olduğu anlaşılıyor. Para, rahatlık, yiyecek, riskten uzak durmak. “Allah onları tepetaklak etmiştir,” diyor, yenilmişler zaten. “Allah’ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsun?” Münafıklar ile istediğiniz kadar uğraşın diyor Cenab-ı Allah, hidayete ermezler. Hakikaten bir uyuz keçi gibi bir katılık hissedilir münafıkta. Tam beton kafadır. Ne yaparsan yap anlamaz. Ayette Cenab-ı Allah diyor ki; bıraksan da dilini çıkarmış soluyan, bırakmasan da dilini çıkarıp soluyan köpek gibidir diyor Allah ayette. Mesela köpeğin yanına gelip bir şey anlatırsın, konuşursun köpek anlamaz. Dilini çıkarıp sürekli bakar sana. Ne yaparsan yap. Anlatsan da anlatmasan da aynıdır. Sussan da aynıdır. Dilini çıkartıp solur. Allah dilini çıkarmış köpeğe benzetiyor.
Kardeşlerden de biri yazmış bana. “Hocam siz çok nezaketli bir insansınız. Niye köpek kelimesini kullanıyorsunuz” diyor. Allah kullanıyor canım kardeşim, Allah kullanıyor. Mesela Allah yaban eşeklerine benzetiyor. Müslümanları arslana benzetiyor. Mehdi (a.s.)’nin de lakabıdır arslan. Arslandan kaçan yaban eşekleri gibi. Yaban eşekleri nasıl kaçar? Dört nala kaçar. Arslan kovalıyor kovalıyor, yandan çapraza alıyor, kaptı mı alıyor ayağının altına, inşaAllah ve ezer. Tabii fikren ezmedir bizdeki, inşaAllah.
“Allah’ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz?” Münafık hep tartışmak ister. Gelin tartışalım der. Kardeşim sen zaten sapıtmışsın, Allah senin hidayetini almış, manyak olmuşsun sen. Bilmeyen de münafık ile geceli gündüzlü tartışır. Halbuki Allah diyor ki; “yetmiş kere de onlar için bağışlanma dilesen, Allah yine onları bağışlamaz. Kalpleri parçalanmadıkça onlar hidayet bulmaz” diyor Allah. Yani mahluk. Ama cedeli çok ister münafıklar. Hep böyle tartışma ortamı. Halk da bilmez. Giderler bunlarla tartışırlar. Mesela münafık gider, farz edelim bir insan Sünni değil mi? Gider onunla Şii olarak tartışır. Bu deli, Şii ise Sünni olarak tartışır. Müslüman ile dinsiz olarak tartışır, gizler kendini. Psikopat yani, sırf şeytani zevkini almak için. Dinsizle de dindar olarak tartışır, dindar gibi görünerek, yani öyle bir manyaklığı var, inandığından değil. O hidayet bulsun diye değil, tartışmak için, cedel için. İnananacağını da anlarsa, bu sefer dinin aleyhinde konuşmaya başlar, öyle bir manyaktır, inşaAllah. Tabii gerçek din olarak anlatmaz o anlatırken. Dini sapkın bir üslup ile anlatır, ama tartışma olsun diye. O kabul etsin diye de anlatmaz. Yani onunla cedelleşmek için anlatır. Dini o açmaz gibi gösterterek onun üstüne gider. Sırf kavga olsun, muhalefet olsun diye. Dini mesela çok korkunç ve çok ürkütücü üslupla anlatır. Adamı tedirgin etmek, rahatsız etmek, amacı budur münafığın. Kargaşa olsun, tartışma olsun. “ Allah kimi saptırırsa artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın” Bak Allah kesindir diyor, sapıttıktan sonra yol bulamazsın diyor. “Onlar kendileri inkara sapmaları gibi sizinde inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız” İşte bu bir olmama münafığın beynini yakar kavurur. Acayip ızdırap çeker münafık. Yalnızdır, her münafık yalnızdır. O sıkıntıdan, o ızdırapdan, o acıdan kendini duvardan duvara vurur. Sürekli gider Müslümanlara musallat olur. Bak ayet buna dikkat çekiyor. “Onlar kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı isterler” Yani kendisi gibi sapıtmasını istiyor. Ama tabii direkt dinsiz ol demez. Kuran’da zaten öyle demiyor. Onu karmakarışık labirentin içeri çeker önce, karmakarışık. Gerçek din gibi o labirentlerin içinde onu boğar. “Şimdi anladın mı bu dinin yaşanmayacağını” der. Demek ki din (haşa) gerçek değilmiş der. Ona mesela şu yiyecekler haram der, neşeli olman haram der, gülmen haramdır der, yürümen haram der, konuşman haram, her şeye haram der ve Allah bunu diyor, der. Mesela zayıfsa o insan, zaten zayıf insanı seçer o, güçsüz gördüklerini seçer veya çıkarı oldukları seçer. Onu boğduğunu anladığında da kanlı ellerini çeker. Ben bunu kast etmiştim, der. Şeytan ne yapıyor cehenneme herkesi sürükledikten sonra? “Ben Allah’tan korkarım, ben sizi çekmedim ki, davet etmedim ki” diyor. “Ben sadece söyledim siz de uydunuz” diyor. Tam tipik psikopat, tipik psikopat yani. Münafık da böyledir.
OKTAR BABUNA:Müjdelendiğini söylemiştiniz Cehennemle Hocam, onunla ilgili ayeti okuyorum, inşaAllah. Şeytandan Allah’a sığınırım, “Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır” Nisa Suresi, 138, MaşaAllah.
ADNAN OKTAR:MaşaAllah.