26 - (Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."
27 - (Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."
28 - "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).
29 - (Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."
30 - (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
31 - (Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."
32 - Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.
33 - Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
34 - (Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."
35 - "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"
36 - Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,"
37 - "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler."
38 - Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi.
39 - Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi."
40 - "Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."
41 - Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.
42 - "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."
43 - Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."
44 - Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.
45 - Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.
46 - Anında büyücüler secdeye kapandılar.
47 - (Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.
48 - "Musa'nın ve Harun'un Rabbine."
49 - (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."
50 - "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz."
51 - "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."
52 - Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.
53 - Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
54 - "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"
55 - "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."
56 - 'Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).
57 - Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
58 - Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
59 - İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.
60 - Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
61 - İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.
62 - (Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."
63 - Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.
64 - Ötekileri de buraya yaklaştırdık.
65 - Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.
66 - Sonra ötekileri suda boğduk.
67 - Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
68 - Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
153 - Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."
154 - "Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim."
155 - Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."
156 - "Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
157 - "Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular."
158 - Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
159 - Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
160 - Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
161 - Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
162 - "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
163 - "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
164 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
165 - "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?
166 - "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."
167 - Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
168 - Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."
169 - "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."
170 - Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
171 - Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.
172 - Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
173 - Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü.
174 - Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
175 - Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
176 - Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
177 - Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
178 - "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
179 - "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
180 - "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
181 - "Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."
182 - "Dosdoğru olan terazi ile tartın."
183 - "İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
184 - "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının".
185 - Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin".
186 - "Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
187 - "Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."
188 - Dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.
189 - Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
190 - Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
191 - Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
192 - Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.
193 - Onu Ruhu'l-emin indirdi.
194 - Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).
195 - Apaçık Arapça bir dille.
196 - Ve hiç şüphesiz, o (Kur'an), geçmişlerin kitaplarında da vardır.
197 - İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?
198 - Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.
199 - Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi.
200 - Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik.
201 - Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
202 - Artık o (azap), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.
203 - Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?"
204 - Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?
205 - Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak,
206 - Sonra kendilerine va'dolunan (azap günü) geliverse,
207 - Onların 'meta ile yararlandıkları' şey, kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz.
208 - Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.
209 - (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz.
210 - Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.
211 - Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.
212 - Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
213 - Allah ile beraber başka bir İlah'a yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.
214 - (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.
215 - Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.
216 - Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım."
217 - Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.
218 - O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor.
219 - Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.
220 - Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.
221 - Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?
222 - Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler.
223 - Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.
224 - Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar.
225 - Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar,
226 - Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.
227 - Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.
Şuara Suresi, 115-121 Ayetlerinin Tefsiri
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Mayıs 2010 tarihli röportajından Şuara Suresi ile ilgili açıklamalar.