Sayın Adnan Oktar'ın 19 Mart 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 5 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Taha Suresi ile ilgili açıklamalar
ADNAN OKTAR: Taha Suresi, 38; şeytandan Allah’a sığınırım; “Hani annene vahyolan şeyi vahyetmiştik,” babana değil annene, Hz. İsa (a.s)’ın annesi var. Hz. Mehdi (a.s)’ın de babası, Hz. Mehdi (a.s) küçükken vefat edecek. O da yetimdir. Kuran onun için hep anneye dikkat çekmiş. Bu Mehdiyete yönelik bir işarettir, Hz. İsa (a.s)’ın annesine, Hz. Mehdi (a.s)’ın annesine dikkat çeken bir ayet, işari anlamda. “O’nu sandığın içine koy.” Burada geçen her kelime mutlaka bir işaret, bir şifre, bir anlatım içerir. Allah gereksiz yere hiçbir şekilde detay vermez. “Onu sandığın içine koy.” Demek ki bu sandık, ahir zamandaki sandığa işaret ediyor. Yani Hz. Musa (a.s)’ın kutsal sandığı. Zaten bu sandık da o sandıktır. Hz. Musa (a.s) bu sandığın içine konmuştur, sonra o sandık saklanmıştır, muhafaza edilmiştir. Sonra o sandık altın ile kaplanmış, sonra kutsal sandık olarak yine görevine devam etmiştir. Şu anda da devam ediyor görevine, ahir zamanda bulunacak, inşaAllah. “Sandığın içine koy.” Yani demek ki kutsal olan şey o sandığın içine koyuluyor. Hz. Musa (a.s) kutsal, onun içine koyuluyor; kutsal emanetler kutsal, o sandığın içine koyuluyor. “Suya bırak.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) da, Hz. İsa Mesih (a.s) da suya yakın olacaklar. Dağda bile Hz. İsa (a.s) doğduğunda su kaynağı var. Annesi onu doğurduğunda, bir su kaynağının kenarına geliyor annesi, su kaynağının yanında doğuruyor. “Suya bırak.” Hz. Mehdi (a.s), Hz. İsa (a.s) da hep suya yakın olacaklar, buna işaret var, “Suya bırak.” Suya bırak; aynı zamanda kadere teslim ol anlamına da geliyor. Yani Allah’a teslim ol, kendini bırak. Suya bırakmak demek, Allah’a tevekkül edip kendini bırakmak. Suya bırakır gibi, o nereye götürürse. Hz. Mehdi (a.s) da kendini Allah’a bırakır, Hz. İsa Mesih (a.s) da kendini Allah’a bırakır. Cenab-ı Allah onu nereye götürürse. Tam teslim olur. Bu tam teslimiyetin ifadesi olan bir ayettir. “Onu benim de düşmanım onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Deccal, yani o devrin deccali bu. Ama ahir zamana bakan, deccaldir. Hz. Mehdi (a.s)’ın düşmanı olan, Allah’ın da düşmanıdır. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın düşmanı olan, Allah’ın da düşmanıdır. Kuran ona işaret ediyor; “Onun da düşmanı olan, Benim de düşmanım olan” diyor Cenab-ı Allah. “Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Deccal alacaktır. O sandığı alacak, farkına varmayacak. Deccaliyet demek ki tuzağa düşerken farkına varmıyor, bilmiyor. Yani öngörüsü olmadığı için tahmin edemiyor. İlk çekirdek safhasında Mehdiyet’in fark edilmeyeceğinin delili. Firavun gibi uyanık, şeytani uyanıklığa sahip birisi, devrin Mehdi’sini fark edemiyor. Ta en küçükken, daha yeni doğmuşken fark edemiyor. Gençliğini de fark edemiyor. Bu Hz. Mehdi (a.s)’ın fark edilememesine, Hz. İsa (a.s)’ın fark edilememesine de işarettir. Hz. Yusuf (a.s) da biliyorsunuz kuyudan çıkarıldığında fark edilmiyor. Kardeşleri de fark edemiyorlar. Mehdilerin fark edilemeyeceğine dair Kuran ayetleridir bu ayetler. Ne kardeşleri fark edebiliyor Hz. Yusuf (a.s)’ı, ne de onu kuyudan çıkaranlar, ne de evinde kaldığı insanlar. Fark edemiyorlar. Ama son zamanlara doğru kadınlar bir fevkaladelik olduğunu anlıyorlar. Şeytandan Allah’a sığınırım, “Allah’ı tenzih ediyoruz, bu ancak bir melek olabilir herhalde” diyorlar. Üzerinde bir fevkaladelik olduğu anlaşılıyor ama tam da anlamını çıkaramıyorlar. Yani görevini tam anlayamıyorlar. Fevkaladelik olduğunu anlıyorlar. Hz. Mehdi (a.s)’da da halk bir fevkaladelik olduğunu anlayacak, Hz. Yusuf (a.s)’da olduğu gibi ama tam teşhis edemeyecek. “Bir fevkaladelik var” diyecek; olağanüstü normalüstü bir şey ama tam teşhis edemeyecek. Çok sonra. “Benim de düşmanım” diyor Allah, “onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Hz. Mehdi (a.s)’a düşman olanlar, Allah’a da düşman oluyor. Hz. İsa Mesih (a.s)’a düşman olan, Allah’a da düşman oluyor. Bunu her yerde görüyoruz. Böyle saldırgan, ters, vicdansız, sevgisiz insanlar oluyor, Hz. İsa (a.s)’a düşman olanlar. “Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendim'den sana bir sevgi yönelttim.” ‘Gözümün önünde yetiştirilme’den kastı Cenab-ı Allah’ın, “her hareketiniz, her şey; Hz. Mehdi (a.s)’ın her hareketi, Hz. İsa (a.s)’ın her hareketi Benim gözümün önündedir. Rahat edin, tedirgin olmayın.” “Hz. Mehdi (a.s) acaba başarılı olabilir mi, Hz. İsa (a.s) acaba başarılı olabilir mi?” demeyin. “Benim gözümün önünde” diyor Cenab-ı Allah. “Bizzat ben takip ediyorum” diyor Cenab-ı Allah. “Ben yaratıyorum, Bana güvenin” diyor. “Siz de güvenin, o da güvensin, hepiniz güvenin.” O anlamdadır. “Sana bir sevgi yönelttim.” Sevilecek insan oluyorlar; Hz. İsa Mesih (a.s) da, Hz. Mehdi (a.s) da. Küfrün nefret ettiği, müminlerin sevdiği. Müminlerin kalplerinde tarif edemedikleri şiddette bir sevgi oluyor Hz. Mehdi (a.s)’a karşı, Hz. İsa Mesih (a.s)’a karşı. Tanımasalar dahi seviyorlar. Deccallere karşı da tabii bir nefret oluyor mümin de. Mesela adamı görüyor mümin, elektrikleniyor, nefret ediyor. Daha bilmiyor, vasfını bilmiyor ama bakar bakmaz nefret ediyor. Allah ilham ediyor ona. Hz. Mehdi (a.s)’ı da ilham eder insanlara; insanlar hisseder Hz. Mehdi (a.s)’ı ama adını koyamaz. Deccali de hisseder, adını koyamaz. İçinde doğal bir iticilik hisseder mümin. “Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi.” Demek ki Hz. İsa (a.s)’a da, Hz. Mehdi (a.s)’a da ilgi gösterecek, alaka gösterecek, yardımcı olacak, her türlü işinde ona destek olacak, adeta onları çocuk bakar gibi yetiştiren, onlara destek olan, çocuğuna şefkat gösterir gibi seven insanlar olacak etrafında! Ona işaret. “Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki epey bir vakte kadar Hz. Mehdi (a.s)’ın annesi sağ olacak; epey vakte kadar, ona işaret var. “Gözü aydın olsun, üzülmesin.” Demek ki annesinden ayrılacak, bir ayrılık var burada çünkü. Ayrılma, sonra da yeniden birleşme var. Demek ki Hz. Mehdi (a.s) ailesinin yanından ayrılacak. Hadis de var zaten, “Hz. Mehdi (a.s) ailesinden ayrılır” diyor. Sonra yeniden birleşeceği, kavuşacakları anlaşılıyor. “Gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki üzülmeye açık bir anne bu anne ve sevinmeye de açık bir anne. “sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.'” Demek ki Hz. İsa Mesih (a.s) da, Hz. Mehdi (a.s) da esaslı bir denemeden geçirilecek. Belki canlarına kastedilecek, belki hapsetmeye kalkacaklar o mübarek insanları. Çünkü burada ölümden bahsedilmesi, demek ki onları da öldürmeye çalışacaklar; Hz. İsa Mesih (a.s)’ı da, Hz. Mehdi (a.s)’ı da şehit etmeye çalışacaklar, ona işaret var. Esaslı bir denemeden geçirip deneyeceğini anlıyoruz Cenab-ı Allah’ın. “Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) halk arasında olacak, yıllarca. Ama halk onu tanımayacak. “sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa” diyor Cenab-ı Allah. Demek ki bir şehirden bir şehre gelecek, hadislerde de bunu görüyoruz. Bir şehirden bir şehre geliyor Hz. Mehdi (a.s). Burada da, ayette; “sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa” diyor. Kaderi öyle, “rastlantı sonucu olmadı bu” diyor Cenab-ı Allah, “kaderle geliyorsun” diyor. “Seni Kendim için seçtim” diyor Cenab-ı Allah 41. ayette. “Seni Kendim için seçtim.” Demek ki olgunluk çağı olan 41 yaşında, asıl Mehdilik halleri üzerinde belirmeye başlıyor. İnşaAllah. Mehdilik feyzleri, Mehdilik derinliği üzerine gelmeye başlıyor, hikmet yönü. “Seni Kendim için seçtim.” Demek ki, insan isteyerek Peygamber olamaz. Çalışmakla Peygamber olunmuyor. Çalışmakla da Hz. Mehdi (a.s) olunmaz, gayret etmekle. Mesela biz okullar açsak, tebliğ yapsak, dergahlar açsak, uğraşsak, Hz. Mehdi (a.s) olmak istesek de Hz. Mehdi (a.s) olamayız. Dünya çapında mesela büyük şirketler kursak, medreseler açsak, kurslar açsak, Kuran kursları açsak, Hz. Mehdi (a.s) olamayız. Allah’ın seçmesi gerekir. “Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin.” Tabii burada ben ayetin işari anlamlarını söylüyorum. Yoksa düz anlamı açık, Hz. Musa (a.s)’a hitap ediyor, zaten hemen anlaşılıyor. Hz. Mehdi (a.s) ve kardeşi Hz. İsa Mesih (a.s). “Ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.” Sürekli Benden bahsedin, sürekli Beni anın; radyolardan, televizyonlardan, gazetelerden, internetten her yerden Beni anın, Benden bahsedin. “Beni zikretmekte gevşek davranmayın.” O kadar sıklıkla yapın ki, geceli gündüzlü olsun bu. “Ara ara tebliğ istemiyorum” diyor Cenab-ı Allah. Haftada bir toplantılar, ayda bir toplantılar; böyle tipler var, ayda bir toplanıyor, çay-kahve içip dağılıyorlar veya haftada bir çay-kahve içip dağılıyorlar. “Beni zikretmekte gevşek davranmayın” diyor. Allah aralıklı olan zikretmeyi, aralıklı yapılan tebliği, gevşek davranma olarak alıyor. Gevşek davranmayı da kabul etmiyor. Çok sık olmasını istiyor Allah. Çok sık, olabilecek en sık derecede. “İkiniz firavuna gidin.” Yani, ikiniz de deccale karşı mücadele edin, Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa Mesih (a.s). “Çünkü o azmış bulunuyor.” Anarşi, terör, hayat pahalılığı, kan dökmek, insanları mutsuz etmek, Allah inancını insanlardan söküp almaya gayret etmek gibi azma faaliyetlerinde bulunuyor, ahir zamanda. “Ona mülayim söz söyleyin.” Teröre terörle karşılık vermeyin, anarşiye anarşiyle karşılık vermeyin, silaha silahla karşılık vermeyin. Sevgiyle, şefkatle, merhametle, ilimle, irfanla, ikna ederek, mutbi bir üslupla konuşun. “Umulur ki öğüt alıp düşünür.” Yani, o zaman öğüt alıp düşünmesi mümkün. Çünkü eğer gururunu kırarsan; silahla, nefretle, öfkeyle gidersen hiç düşünmez. Ama mülayemetle, sevgiyle, nezaketle gidersen, o zaman umulur ki öğüt alıp düşünür. “Veya içi titrer korkar.” Yani düşündükten sonra da Allah’tan korkup içi titrer, iman eder. “Önce bir düşünebilir” diyor Allah. Yani doğru mu yanlış mı diye düşünebilir ama daha da ileri bir güzellik olarak içi titrer, korkar. “Tam anlamıyla iman da edebilir” diyor Allah. İkisi de olabilir; düşünebilir de, iman da edebilir. “Dediler ki,” yani Hz. Mehdi (a.s)’ın kan akıtmayacağına işaret işte bu ayet, mülayim tebliğ, halim tebliğ. “Hz. Mehdi (a.s) kan akıtmayacak” diyor ya hadiste, Mehdiyet’in o kısmına işaret ediyor. 45. Ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından'"” terör, anarşi içinde olduğu için; saldırgan, kan dökücü bir tavır takınmasından; “ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz.” Hakaret, küfür, iftira, hapis gibi çirkin eylemlerinden, “çekiniyoruz, korkuyoruz” diyorlar. Deccal ne yapacak zaten; terör, hakaret, iftira... Ayette bu iki azgın tavrına dikkat çekiliyor. Taşkın, saldırgan tutum yahut azgın davranması. Deccaliyetin terör, anarşi, küfür, iftira gibi çirkin eylemlerine dikkat çekiliyor. “Cenab-ı Allah dedi ki: "Korkmayın."” Haram korkmak. Hz. Mehdi (a.s) korkmayacak. “Havf damarı” diyor ya Bediüzzaman. Bediüzzaman mesela korkmuyordu. Hz. Mehdi (a.s) da korkmaz. Bediüzzaman’ı da korkaklığa teşvik ediyorlar. “Mekke’ye, Medine’ye, Hicaz’a git” diyorlar. “Kaç” diyorlar, “kork” diyorlar. “Orada sen sevgi görürsün, hürmet görürsün” diyorlar veya “Amerika’ya git” diyorlar. Bediüzzaman ne Amerika teklifini kabul ediyor ne Hicaz teklifini kabul ediyor. “Orada da olsam ben gelirdim İstanbul’a” diyor, “buraya gelirdim” diyor. “Yer burası” diyor. Çünkü Mehdiyet’in mücadele ettiği yer İstanbul’dur. Yani Darwinizmin, materyalizmin. İstanbul kültür başkentidir. Kültürlerin karşılıklı mücadele ettiği yer burasıdır. Darwinist, materyalist zihniyete karşı ayette neye işaret ediyor; mülayemetle, sevgiyle, barışla, demokratik yaklaşımla, hürmetle, güzel tavırla yaklaş. Öyle tebliğ yap. “Ben sizinle birlikteyim.” Birlikteyim ne demek? Allah, “Ben her yerdeyim” diyor. Şu anda da Cenab-ı Allah burada, bizi görüyor ve işitiyor. “İşitiyorum ve görüyorum” diyor Allah. Yani bizim şu konuşmamızı şu an dinliyor Allah. Şu konuştuğumuzu, Allah “görüyorum” diyor. Hepimizi şu an seyrediyor Allah. “Ben oradayım” diyor. “Yanınızda olacağım” diyor Allah. “Hadi ona gidin” diyor Allah, bir daha söylüyor. “Ve deyin ki: Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğulları'nı bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azap verme.” Yani Müslümanlara artık eza yapma, onlar artık hür olsunlar, üstlerindeki baskıyı kaldır. “Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.” Yani, kurtuluş, ferahlık, esenlik, Allah’ın Selamı hidayete tabi olan, yani iman eden, Allah’ın Hadi isminin tecellisi olan, insanların üzerine olsun.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Ocak 2013 tarihli sohbetinden Taha Suresi ile ilgili açıklamaları.
ADNAN OKTAR: 25:“Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç."” Heyecanlı, Hz. Musa (a.s). 26-27: “Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz.” Hz. Mehdi (a.s)’da da vardır o. Zaman zaman Hz. Mehdi (a.s)’ın dilinin tutulacağı rivayetlerde var. Dil tutulması demek; konuşmakta zorlanma. Pepelik, kekemelik anlamında değil. Nutkunda, konuşmasında zorluk meydana gelmesi. 28-29: “Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl.” Hz. Mehdi (a.s)’a ailesinden yardımcı kim? Hz. İsa Mesih (a.s). O güzelliğe işaret ediyor. 30: “Kardeşim Harun'u.” Orada da Harun’a işaret var, inşaAllah. Hz. Musa (a.s)’ın kardeşi Hz. Harun (a.s)’da Hz. Musa (a.s)’a yardımcıydı, biliyorsunuz. 31-33: “Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, böylece Seni çok tesbih edelim.” Cemaatte bereket var işte, bak ona işaret ediyor. “Seni çok tesbih edelim. Çünkü tek kişi oldu mu Allah’ı tesbih daha az olabilir. İki kişi oldu mu tesbih en az iki misline çıkar. O Allah’tan bahseder, sen bahsedersin. O Allah’ı hatırlatır, sen hatırlatırsın, o teşbihi hatırlatır, sen hatırlatırsın, kat kat tesbih artar. Onun için Müslüman yalnız olmayacak. En az hiç olmazsa yanında bir arkadaşı olacak. “Böylece seni çok tesbih edelim” diyor. Cemaatin önemine Kuran dikkat çekmiş oluyor. 34: “Ve seni çok zikredelim.” Yine cemaatin önemine dikkat çekilmiş oluyor. 35: “Şüphesiz sen bizi görüyorsun.” Müslüman sürekli Allah tarafından izlenildiğini bilecek. “Eyvah ben ne yapacağım” diyor. Seni o anda Allah izlemiyor mu? İzliyor. Eyvah dediği şeyi kim yarattı? Allah yarattı. Eyvah sözünü sana kim söyletti? Allah söyletti. Seni kim kurtaracak? Yine Allah kurtaracak. Ne eyvahı o? İnşaAllah. 36-37: “(Allah) Dedi ki: "Ey Musa istediğin sana verilmiştir. Andolsun, biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” Allah’ın verdiği nimetleri anmanın önemine Kuran dikkat çekiyor. Unutmamak lazım nimetleri. 38: “Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:)” Kutsal sadığa Kuran çok dikkat çekiyor. Kutsal sandık bulunacak ahir zamanda. Yakın bir zamanda kutsal sandık bulunacak. Bu, dünyada çok büyük bir etki yapacak. Basında, televizyonda, radyoda yer alacak. Yer yerinden oynayacak. Hz. Musa (a.s)’ın kutsal sandığı bulunacak. İçinde kutsal emanetler bulunacak. Birçok Hıristiyan Müslüman olacak bunun sebebiyle, birçok Musevi Müslüman olacak. Çok büyük etkisi olacak. Müslümanların kalbine ferahlık gelecek, inşirah gelecek, imanları çok güçlü hale gelecek. Çünkü Kuran demiş, aynısıyla çıkmış. Çok etkilenecek Müslümanlar. 39: "Onu sandığın içine koy, suya bırak.” O sandık ne çocuk için? Beşik. Hz. İsa (a.s) neyin içindeydi? Beşikteydi, beşiğin içindeydi. Beşiğin Arapça adı ne? Mehdi. Buradaki sandık ne? Mehdi. “Böylece su onu sahile bıraksın.” Demek ki Mehdiyet sahil kenarında bir yerde. Demek ki Mehdiyet sandıkla bağlantılı. “Onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Allah’ın düşmanı deccal, Hz. Mehdi (a.s)’ın da düşmanı deccal. Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’a deccaliyet ehemmiyet vermediği için, önem vermediği için ortam hazırlayacak. Fark edemeyecek. Onların bütün sistemini, bütün yapısını yıkacağını bilemeyecekler. “Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) hem sevecek hem sevilecek. Hem sevgiye teşvik edecek hem sevgiden hoşlanacak. Seven ve sevilen bir varlık olacak. Ne diyor Allah? “Sana bir sevgi yönelttim.” Hz. Mehdi (a.s)’a işarettir aynı zamanda bu. 40: “Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın etrafında da hanımlar olacak. Adeta Hz. Mehdi (a.s)’ı çocukları gibi koruyup kollayacaklar. Kuran’ın burada bir işareti var. Hz. İsa (a.s)’da da öyleydi. Hanımlar çoktu etrafında. Çok fazla hanım vardı Hz. İsa (a.s)’ın yanında. İncil’de bu açık açık geçer. “Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?” Annesi değil, inşaAllah. Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın yanındaki hanımlar, kız kardeşleri gibi ona sevgi duyacak, akraba gibi birbirlerini sevecekler. Dost olacaklar, muhabbet olacak. Kuran ona işaret ediyor. “Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki.” Babana değil, annene. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) da, Hz. İsa Mesih (a.s) da yetimdir. Fakat annelerinin olacağına işaret ediyor Kuran’da Cenab-ı Allah. “Gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın annesinin üzüleceği olaylar olacak ama Allah onun gözünü aydın edecek ve üzülmemesi için ona ilham edecek. Ama gözü karartacak, üzülmeyi sağlayacak şeyler olacak, fakat buna karşılık göz aydınlığı ve üzülmeme olacak, Allah’tan bir harika olarak. “Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.'” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) da çok esaslı denemelerden geçirilecek. Çok şiddetli, sarsıntılı denemelerden, imtihanlardan geçecek. “Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın.” Medyen’i de Allah durduk yere söylemez. Orada bir isme atıf var. Bir isim hatırlatılmak isteniyor olabilir, bir işaret vardır Medyen’de. ‘Med’. “Yıllarca kalmıştın.” Demek ki önce bir şehirde olacak. Bak, diyor; “Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın.” Demek ki gençliği bir şehirde geçecek. Medyen’de, büyük bir şehirde. Hz. Mehdi (a.s)’da da aynısı, hadislerde öyle geçiyor. “Sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.” Demek ki Allah, bir kader üzerine Hz. Mehdi (a.s)’ı başka bir şehre götürecek. Kuran’ın işaret ettiği nokta o. 41: “Seni kendim için seçtim.” Hz. Mehdi (a.s)’ı Allah seçecek, ona işaret ediyor. 42: “Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin.” Yani Hz. İsa (a.s) ve Hz. Mehdi (a.s), Kuran’la… “Ayetlerimle” diyor Allah çünkü. Kendi kafanıza göre, kendi mantığınıza göre demiyor. “Ayetlerimle.” “Ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.” Demek ki çok sıkı davranacaklar, çok titiz olacaklar. Hiç gevşeklik olmayacak. 43: “İkiniz Firavun'a gidin,” demek ki Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s) deccali yok edecekler. “İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.” Ahir zamanda terörist, anarşistler azacak. Kuduracaklar, saldıracaklar. Orayı burayı yakıp yıkacaklar. Gözü dönmüş bir yapı olacak. 44: “Ona yumuşak söz söyleyin,” şefkatli, sevgi dolu bir söz söyleyin, “umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.” “Deccaliyete karşı sert davranmayın” diyor Cenab-ı Allah. Şefkatle, ilimle, irfanla, ikna ederek konuşun. 45: “Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz."” Yani kırıp yıkması, dağıtması; mesela şimdi deccaliyet ne yapıyor? Kırıp yıkıyor, azıyor, deviriyor, öldürmeye kalkıyor, asıyor, kesiyor. Çok azgın deccaliyet. 46: “Dedi ki: "Korkmayın." Demek ki Hz. Mehdi (a.s) korkmayacak, talebeleri korkmayacak; delikanlı ve yiğit olacaklar. “Korkmayın” diyor Allah. Ona işaret var. Demek ki insanlar korkutmaya çalışacaklar ama onlar yiğit, delikanlı ve cesur olacaklar. Demek ki efe mizaçlı olacaklar. “Çünkü Ben sizinle birlikteyim.” “Zaten olayları yaratan Benim. Deccalin saldırısını yaratan da Benim. Her şeyi Ben yaratıyorum, onun için rahat olun” diyor. “İşitiyorum ve görüyorum” diyor Allah. Yani “sizin gazetelerden, oradan buradan gördüğünüzü Ben mükemmel görüyorum, çünkü Ben yaratıyorum” diyor Allah. “Gazetelerdeki haberi de Ben yaratıyorum, televizyondaki haberi de Ben yaratıyorum, saldırganı da Ben yaratıyorum, ağzını bozanı da Ben yaratıyorum. Hepsi Benim elimde” diyor Cenab-ı Allah. 47: “Haydi ona gidin de deyin ki: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder."” Demek ki Mehdiyet İsrailoğulları’nı da kurtaracak. “Ve onlara (artık) azap verme.” Demek ki artık İsrail halkı da azap çekmeyecek. Acı çekmeyecek Mehdiyet devrinde. “Sana Rabbinden bir ayetle geldik.” Yani Kuran’la, “Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.” Demek ki Selam ne demek? Selamet, barış, kardeşlik, güven. “Hidayete tabi olanların üzerine olsun.” Hidayet ne demek? Hadi ismi, Mehdiyet. Çünkü hidayete tabi olan Hz. Mehdi (a.s)’dır. Hidayete vesile olan, o da Hz. Mehdi (a.s)’dır, inşaAllah. 48:“Gerçekten bize vahyolundu ki: Doğrusu azap, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir.” Demek ki Allah bir bela verecek; Allah’sız, kitapsız, dinsiz, imansızlara. Onlara bir azap gelecek demek ki dünyada. Şu anda da görüyoruz zaten. 49:“(Firavuna) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?"” Yine de araştırmacı, merak ediyor, soruyor. “Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir."” Önce yaratılıştan bahsediyor. Önce yaratılış, çünkü o zaman da Darwinizm var. O da ne diyor, “Sizin Rabbiniz kimdir ey Musa” dediğinde, ilk konuşması; 50: “Bizim Rabbimiz her şeye yaratışını verendir” diyor. Önce yaratılışı anlatıyor, ispat ediyor. “Sonra doğru yolunu gösterendir.” Doğru yol nedir? Kuran, Allah’ın kitabıdır. O devirde de Tevrat. Ama önce yaratılış. 51: “(Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?"” İlk çağlarda; kaba taş, cilalı taş, yontma taş devri; o zamanlarda da inanıyordu insanlar öyle. İlk çağlardaki insanlar, maymun gibi adamlar var diye inanıyorlardı. O da o ilk çağlardaki iddiayı diyor. Kaba taş, yontma taş falan iddialarına ilk iddia diyor. O zamanda olan bu iddiaları Hz. Musa (a.s)’a soruyor. “İlk çağlardaki” diyor, ilk çağ da demiyor, bak; “İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?” “Onlar nasıl yaratıldı o zaman?” diyor. 52: “Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin Katında bir kitaptadır.” Yaratılış Atlası’na da burada çok ciddi bir gönderme, işaret var. Tabii Allah her türlü, her şeyi yaratandır. Dolayısıyla “kaderde olan bir yaratılıştır” anlamında diyor. “Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır” diyor. İkinci anlamında Yaratılış Atlası’na bir işaret var, güçlü bir şekilde. “Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.” Yani şaşırarak bir varlık oluşmaz. Çünkü onlar ne diyor? “Genler şaşırdı, mutasyonlar şaşırdı, şaşkınlık sonucunda canlılar meydana geldi” diyor, değil mi? Şaşırma sonucunda. “Ve Allah unutmaz” diyor. “Geçmiş nesiller, gelecek nesiller, hepsi bilgisi dahilinde” diyor. “Şu anki nesli mükemmel yaratan, geçmişteki nesli unutmuş değil” diyor Allah. “Hepsini yaratan Allah’tır” diyor. 53: “Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir (mehdi) beşik kıldı.” Kuran Mehdi (a.s)’a dikkat çekiyor. Diyorlar ki; “Kuran’da nerede Mehdi geçiyor?” “Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir (mehdi) beşik kıldı.” Bütün yeryüzüne Hz. Mehdi (a.s)’ın hakim olacağına bir işaret eden bir ayet. Arapçası mehdi. “Dedi ki, Rabbim yeryüzünü” bütün yeryüzünü, bütün dünyayı sizin için bir beşik kıldı.” Her yer Mehdiyet anlamına geliyor aynı zamanda. Ama asıl anlamında “beşik kıldı.” Allah sizi o beşik içinde de koruyor anlamına geliyor. Yine her halükarda Mehdiyet’e bakıyor. “Onda sizin için yollar döşedi.” Asfaltlar, şunlar, bunlar… “Ben yapıyorum” diyor Allah. Yolları makineler yapıyor gibi görünmekle beraber, “yolları yapan Benim” diyor Allah. “Ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık.” Biyolojideki, canlılardaki yaratılışı da anlatıyor. Hem insanların yaratılışı hem biyoloji. Biz de bitkilerin yaratılışının tesadüf olmadığını, kromozom yapılarını, hepsini anlatıyoruz. 54: “Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz, bunda sağduyu sahipleri için elbette ayetler vardır.” Yiyecekleri yiyin” diyor. Hayvanlarınızı da otlatın ama hayvanlarda, yiyeceğiniz meyvelerde, portakallar, koyunlar, keçiler, tavşanlar, bütün hayvanlarda, “bunda sağduyu sahibi,” yani iyi, derin düşünenler için, “elbette ayetler vardır.” Yaratılış delilleri vardır. Kromozom yapılarını incelersen, bilimsel olarak incelersen, Allah’ın ayetlerini görürsünüz. Demek ki bizim kitaplarımızda yazdığımız Allah’ın mucizeleri, harikalar ne oluyor? Ayet olmuş oluyor. “Ayetler vardır” diyor Allah. 55: “Sizi ondan yarattık, ona geri vereceğiz.” Yine Allah yaratılıştan bahsediyor. “Ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” “Topraktan yine çıkaracağız” diyor Allah. İllaki toprak. Toprakla insan bağlantılı oluyor; yaratılışında, ölümünde ve tekrar dirilişinde. Tekrar dirildiği arazide de toprak oluyor kalktığında; asfalt, şu, bu değil. Bildiğimiz toprak oluyor. 56: “Andolsun, biz ona ayetlerimizin tümünü gösterdik;” bütün delilleri gösterdik. Biz de şu an deccaliyete bütün delilleri gösteriyoruz. “Fakat o, yalanladı ve ayak diretti.” (Şu anda da onlar yalanlayıp ayak diretiyorlar. Bir kısmı bilerek deccale uyuyor, bir kısmı bilenemeyerek deccale uyuyor. Bilmeden deccale uyanlar çok fazla. Rabbimiz, Cenab-ı Allah “Dedi ki” diyor; ayette, firavun Hz. Musa (a.s)’a söylüyor; 57: “Dedi ki: "Ey Musa, sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun?"” O devrin komünistleri, o devrin dinsiz-imansızlıkları kendilerince ahlaksızca bir uyanıklık yapıyorlar ve diyorlar ki; “Sen bizi sihrinle,” “ sihir yapan büyücüsün” diyorlar bir kere, bunu kamuoyunu da etkilemek için söylüyorlar, “yurdumuzdan söküp çıkarmaya mı geldin?” “Vatanı batıracaksın, vatan hainisin” gibi büyük suçlamalar yaparak etkili olmaya çalışıyorlar. Hem büyücü hem yurttan sürüp çıkarmaya çalışan. 58: “Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz.” Durduk yere olay çıkartıyorlar. Dinsiz-ateistlerde, komünistlerin birçoğunda bu görülür; durduk yere kepazelik, iftira çıkarmak, ahlaksızlık yapmak, oyun oynamak görülür. Birçoğunda görülür. “Şimdi sen, bir 'buluşma zamanı ve yeri' tespit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun’ dedi.” O devrin deccal taraftarları tartışmaktan kaçınmıyorlar. Ama asrımızın deccalleri tartışmaktan şiddetle kaçınıyorlar. Onlara bilmeden uyanlar da şiddetle kaçınıyorlar.