Sayın Adnan Oktar'ın 11 Şubat 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı.” Münafıklar.“Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” İhbar etmek, oyun oynamak, kalleşlik yapmak, küfürle işbirliği yapmak. ”Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi” Yani İslam’ın gücü ortaya çıktı. ”Ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” Bu Mehdi (a.s.)’ye de işaret eden bir ayet. Bak çünkü ”sonunda onlar, istemedikleri halde” Mehdi (a.s)’nin hakimiyetini ister mi onlar? İstemez. Ama buna rağmen diyor “hak geldi” Mehdi (a.s) geldi, İslamiyet geldi. ”Ve Allah’ın emri ortaya çıkıp üstünlük sağladı.” Hakim oldu diyor. ”Sana bir iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” Yani zenginlik, güç, imkan, sağlık, sıhhat böyle iyilik; bu, onları fenalaştırır diyor münafıkları, din düşmanlarını. “Bir musibet isabet edince ise” yani size diyor bir mesela bir operasyon, aleyhinize bir haber, bir iftira olduğunda, böyle bir durumda ise diyor; “biz önceden tedbirimizi almıştık derler ve sevinç içinde dönüp giderler” diyor. İyi ki onlarla beraber değilmişiz diyorlar, Allah bizi korudu derler diyor.
“De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” Yani bir operasyon, bir olay, bir fitne, bir hakaret, bir iftira varsa mutlaka Allah onu kaderde meydana getirmiştir. Bunun dışında bir şey olmaz bize diyorlar. “O bizim Mevlamızdır.” Allah bizim Mevlamızdır. “Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." Biz Allah’a teslim olduk, değil mi? “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Münafıklar, saklanacak bir buldular mı, yani onlara bakacak, imkan sağlayacak bir yer buldu mu hemen Müslümanlara kahpelik yapıp, o tarafa yöneliyorlar. Kuran buna işaret ediyor. “İçlerinden Peygamberi incitenler ve: ‘O (her sözü dinleyen) bir kulaktır’" O istihbaratçıdır diyorlar Peygamber (s.a.v.)’e, her türlü haberi toplar, dinleme sistemi vardır onun diyorlar. “De ki: ‘O sizin için bir hayır kulağıdır.’” Hayır yönünde bilgi topluyor diyor. “Allah'a iman eder ve müminlere inanıp-güvenir.” Müslümanları sever diyor Allah. “Sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır." Aynı şekilde Mehdi (a.s.)’ye de yöneliktir bu. İçlerinden Mehdi (a.s)’yi eza edenler vardır, o bir kulaktır diyenler vardır. Yani haber toplar, istihbarat ağı vardır diyenler vardır. “De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder, müminlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın Mehdi’sine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır." Kuran’ın bir yönü de Mehdi (a.s.)’ye bakar yönü de budur. Yani Allah intikam alacağım, mutlaka belalarını vereceğim diyor, uğraşanların. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile uğraşanların mutlaka Allah belasını verdi. Ebu Cehiller, Ebu Lehebler hepsinin Allah belasını verdi. Mehdi (a.s.) ile uğraşanların da Allah belasını verecek. Kuran buna işaret ediyor, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 12 Mart 2012 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 32. ayet; şeytandan Allah’a sığınırım; “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Televizyonlarda, şurada burada konuşarak İslam’ı, Kuran’ı durdurmak istiyorlar; Darwinizmi, materyalizmi yaymak istiyorlar. “Oysa inanmayanlar istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” “Dinini bütün dinlere üstün kılıp, dünya hakimi etmek istiyor” diyor Cenab-ı Allah. “Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” Ne olacakmış? Bütün dinlere üstün olacak, yani dünya hakimi olacak İslamiyet, inşaAllah. “Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir.” Eğer insanlar Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmezse… Ayetin işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelmiş bir ayet bu. Asrımıza bakan yönüyle, “siz Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmeseniz de Allah ona yardım etmiştir.” Yani ihtiyacı yok yardıma. “Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.’ Böylece Allah O’na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti.” İkiden biri, “ikisi mağarada olduklarında,” Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s), Ashab-ı Kehf gibi mağarada olacaklar, inşaAllah. “Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş,” Hz. Hızır (a.s)’ın ordusu, meleklerle desteklemiş, “inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı.” Şu anda da inkar çağrıları alçaltılıyor. Küçük düşürülüyor Allah tarafından. Aşağılanıyor. “Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” 42; “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” Mesela Hz. Mehdi (a.s) için de öyle; çok uzun, 40 yıllık bir mücadele veriyor. O yüzden münafıklar dayanamıyorlar Hz. Mehdi (a.s)’la mücadele etmeye. “Ama zorluk onlara uzak geldi” diyor Allah. “‘Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?” Diyor Cenab-ı Allah. Onun için Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri hep seçilmiştir. Sağlam delikanlılardan, sağlam genç kızlardan oluşacak, inşaAllah. “Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler.” Yani çeşitli bahaneler öne sürmezler. “Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” ‘Allah var mı, yok mu’ emin olamıyor; ‘Hz. Mehdi (a.s) çıkacak mı, çıkmayacak mı’, ‘Hz. İsa (a.s) inecek mi, inmeyecek mi’, ‘İttihad-ı İslam olacak mı, olmayacak mı’, ‘cennet var mı, yok mu’ karar veremiyor. Kuşku içinde kalıyorlar. Bak, “Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” Bu da yine iman hakikatlerinin önemini gösteriyor. Ahir zamanda, her zaman ne sorun olmuş? Hep iman zafiyeti. “Eğer (savaşa, tebliğe) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.” Niye? İman zafiyeti. O yüzden yapmıyorlar. “Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.” Adam oturuyor evinde, hiçbir faaliyete katılmak istemiyor. Yiyip, içip yan gelip yatıyor. “Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.” Şimdi de öyle, münafıklar internette, orada-burada fitne sokmak için çaba yürütüyorlar. “İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır.” “Muhbirlik yapanlar da vardır” diyor Allah. “Allah, zulmedenleri bilir. Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” Muhbirlik yapıyor, üçkağıtçılık yapıyor; küfürle, müşriklerle işbirliği yapıyorlar. “Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” İşte bu da dünya hakimiyetine bakıyor. Mehdiyet’in hakimiyetine bakıyor, inşaAllah. “Onlardan bir kısmı: ‘Bana izin ver ve beni fitneye katma’ der.” “Çocuğum var, işim var, gücüm var, okulum var. Ben katılmayayım bu faaliyete” diyor. “Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir.” “Asıl belanın içine şimdi düştüler” diyor Allah. “Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.” “Cehennemde müthiş bir azapla karşılaşacaklar” diyor Allah. “Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” “Neşen, sevincin, etrafındaki insanların güzelliği, zenginliğin, bereketin, gücün, kudretin ağırlarına gider, sıkılırlar” diyor Allah. “Bir musibet isabet edince ise:” mesela birisi saldırdığında, bir oyun oynandığında ise, “‘biz önceden tedbirimizi almıştık’ derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” “‘Ne iyi yaptık yanına gitmemekle’ diye sevinirler” diyor. “De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” “Kaderde olanın dışında bir şey olmuyor zaten” diyor Cenab-ı Allah. “Böyle de” diyor. “O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."” “Allah’a tevekkül edin” diyor. “De ki: ‘Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?’” “En fazla şehit oluruz” diyorlar. “Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz.” Küfre ızdırap verecek bir faaliyet. “Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” Biz de 10 yıla kadar göreceksiniz diyoruz; Darwinistlere, materyalistlere, inşaAllah. “Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;” evlenmiş olmaları, çoluk çocuğa karışmış olmaları, zenginleşmeleri imrendirmesin. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” çünkü maldan dolayı canı yanıyor, çocuğundan dolayı canı yanıyor; “acaba bir şey mi olacak, kazanabilecek mi, şu okula gidebilecek mi, falancanın çocuğundan daha iyi mi giyinecek, falancanın çouğundan daha güzel nasıl olabilir?” Olamayınca canı yanıyor. Sokağa çıkıyor, “acaba sağ salim dönecek mi?” Ticaret yapıyor, “acaba iflas mı edeceğim?” Bak, diyor ki; “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” acı veriyor Allah onlara, bayağı sıkılıyorlar. Mesela ticaret yapıyor, “acaba çekler geri dönecek mi?” diyor. “Kar edecek miyim?” diyor. Çocuğu oluyor, “falancanın çocuğu daha başarılı” diyor. O, ona iç acısı oluyor. Araba alıyor, “falancanın arabası daha güzel” diyor. O da ona ızdırap veriyor. Hatta aynı arabadan alıyor, kendininki siyah oluyor, onunki beyaz diye yine canı yanıyor. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” “Ölürlerken can çekişerek ve feci şekilde öldüreceğim” diyor Allah. “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.” “‘Biz de elhamdülillah Müslümanız’ derler” diyor. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Çok korkaktırlar, herkesten korkarlar. Höt dedin mi yatağın altına giriyorlar, en iyi bildikleri şey kaçmak. “Niye kaçıyorsun?” deyince de, “hicret ediyorum” diyor. Korkaklığın adını hicret koymuş. Peygamberimiz (s.a.v.) savaş meydanlarında hicret mi etti oraya buraya? Göğüs göğse mücadele etti Allah rızası için. Korkaklığın adı hicret oldu. Ama iyi niyetle, İslam’ı daha iyi yaymak için yapılan faaliyetleri tenzih ediyoruz. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Gidip saklanırlardı, zarar gelmesin diye. Tutuklanma korkusu, yakalanma korkusuyla. “Hapse atılırım, dövülürüm, sövülürüm diye mutlaka bir yerlere kaçarlar” diyor Cenab-ı Allah. “Oraya da sığınırlar, haberleri orada beklerler” diyor Allah.
ADNAN OKTAR'IN A9 TV'DEKİ CANLI SOHBETİ
(22 Temmuz 2012; 23:00)
ADNAN OKTAR: “Sana iyilik dokunursa bu onları fenalaştırır.” Mesela sağlık, sıhhat, iyilik, güzellik, itibar, güç, başarı, İttihad-ı İslam’ın yayılması, İttihad-ı İslam’la ilgili haberler, harikaların oluşması, Müslümanların İslam’a karşı muhabbetinin artması, Müslüman’ın malının mülkünün çoğalması, etrafında güzel insanlar, kaliteli, değerli insanların oluşması, Müslümanların tebliğ gücünün dünya çapında artması, radyo, gazete, televizyon her türlü. “Sana iyilik dokunursa bu onları fenalaştırır.” Şu anda da yobaz takımı fenalaşıyor, bunalıyorlar. “Bir musibet isabet edince ise;” Farz edelim bir operasyon olmuş olur veya bir iftira olur yahut saldırı olur, “'Biz önceden tedbirimizi almıştık,'” yani “Zaten onlardan uzak durmuştuk, yaklaşmamıştık,” “derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” “Çok şükür malı da kurtardık, hayatımızı da kurtardık, çok rahat ettik” diyor. Halbuki malı onu cehenneme götürüyor. Kurtuldum dediği mesela, farz edelim eşi oluyor; onu daha da dinsizliğin içine çekiyor. Cehennemde beraber odun taşıyacağı adamla birlikte olduğundan haberi olmuyor. İşine gücüne ağırlık veriyor. İş güç onu yıpratıp, çökertip, yaşlandırıp, mutsuzlaştırıyor ve perişan ediyor. Şevkini, neşesini kaçırıyor. Onu hastalık sahibi ediyor. Yani binbir türlü hastalık, bela geliyor üstüne. O da çok uyanık olduğunu zannediyor. Mesela o iş stresinden fıtık oluyor, boyun fıtığı oluyor, omur fıtığı oluyor. Beyin kanaması geçiriyor, kalp enfarktüsü geçiriyor şiddetli gerilimden. O, dünya malına tamah edip kudurmuş gibi savaşmayı bir üstünlük olarak görüyor. Allah’tan ona bir bela olarak verildiğinin farkında değil. Cehennem azabı olarak ona verildiğinin farkında değil.
Sayın Adnan Oktar'ın 25 Kasım 2012 tarihli sohbetinden Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kuran'ı açtım; 48. ayet, Tevbe Suresi. Şeytandan Allah'a sığınırım; “Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı.” Bir kısım insanlar hep fitne ararlar; hep kepazelik, durur durur bir rezillik. Yani sevgiyi aramaz, barışı aramaz, kardeşliği aramaz. Ama fitne oldu mu baş açık gider. Kavga, iki kişinin arasını açmak, ahlaksızlık yapmak, oyun oynamak, tuzak kurmak... Öyle tipler vardır, mayası oradan gider. “Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” Yani tuzak tarzı oyunlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e yönelik bu. Hz. Mehdi (a.s)'a yönelik de bu tip olaylar olacaktır. “Sonunda onlar, istemedikleri halde,” Hz. Mehdi (a.s)'ın çıkmasını istemedikleri halde, Hz. İsa Mesih (a.s)'ın inmesini istemedikleri halde, “hak geldi,” Hz. Mehdi (a.s) geldi, Hz. İsa Mesih (a.s) geldi, “ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” Allah'ın emri ne? Dünya hakimiyeti, İttihad-ı İslam. “Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” Ebcedi 2025 tarihini veriyor. Net dünya hakimiyeti, inşaAllah. “Allah'ın emri ortaya çıkıp,” görünür hale gelip, “üstünlük sağladı.” Hakim oldu. Diğer güçleri etkisiz hale getirdi. Tam Hz. Mehdi (a.s)'ı anlatan bir ayet. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e bakmakla beraber ahir zamana çok güçlü bakıyor.
Şeytandan Allah'a sığınıyorum. “De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehitlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya kendi Katından veya bizim elimizle size bir azab dokunduracağını bekliyoruz.” Mesela Allah depremle azap verebiliyor, savaşlarla azap verebiliyor, değil mi? “Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” Her türlü zalime yara dokunuyor dünyada. Ahirette daha da şiddetlisidir tabii, inşaAllah.
“Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır” diyor Allah. Neşe, iyilik, sevinç, güzellik, her türlü nimet. Güzel insanlar, güzel arabalar, güzel evler, gençlik, sağlık, sıhhat hepsi. “Bir musibet isabet edince ise:” farz edelim küfrün bir saldırısı, bir oyunu, bir tuzağı, “'Biz önceden tedbirimizi almıştık' derler.” Yani “uzak durmuştuk, yaklaşmamıştık” derler. “Ve sevinç içinde dönüp giderler.” Halbuki dönüp gittiği yer, cehenneme doğru dönüp gidiyor, haberi yok.
Şeytandan Allah'a sığınırım, 51. ayet; “De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez.” Yani sadece kaderimizde olan şey olur. Ona da sevinçle karşılık veririz, iftiharla karşılık veririz. Her ne olursa olsun. Çünkü hepsi Allah'tan. “De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında," kaderin dışında, "bize kesinlikle hiç bir şey isabet etmez."” Hiç bir olay olmaz kaderin dışında. “O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.” Mesela biz burada konuşuyoruz, bu konuşmayı yaptık, niye? Kaderimizde olanı yapıyoruz. Ama biz kendimiz isteyerek yapmışız gibi gösteriyor Allah. Halbuki daha annemden doğmadan ben bu konuşmayı yaptım, bitti. Fatih Sultan Mehmet devrinde, Hz. Musa (a.s) devrinde deniz yarıldığı zaman da ben bu konuşmayı yapıyordum. Hz. Adem (a.s)’ın çamuru hazırlanırken ben bu konuşmayı yapmıştım. Kader öyledir, inşaAllah.
“Onlara sorarsan, andolsun: ‘Biz dalmış, oyalanıyorduk’ derler. De ki: ‘Allah ile, O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?’” Allah diyor ki din ile alay edilmesi konusunda, yani imani konularla alay edilmesi konusunda; “De ki: ‘Allah ile ve O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?’” Bu büyük bir bela, gülünecek bir yönü yok bunun. Ayetin hükmü budur. Haramdır. Allah’tan korkan bunu yapmaz. Ölüm anında sen bu fıkrayı anlatabilir misin? Anlatamazsın. Ölürken anlatamadığını, diriyken niye anlatıyorsun?
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2016 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Münafıklar hiçbir sorumluluğun altına girmezler. Hep uzaktan izlerler, sanki böyle turist gibi. Hani sizin dininiz, davanız var ben de uzaktan sizi izliyorum ama o arada tabii adilik yapar, küfürle bağlantıya geçer, onlara istihbarat sağlar, onlarla küfür üslubunda konuşur. Küfre olan isteğini onlarla tatmin eder. Ruhundaki o kirli pis duyguyu küfürle iç içe olarak, onlarla bir şekilde bağlantı kurarak tatmin eder.
Mesela diyor ki Tevbe Suresi, 81’de. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler.” (Tevbe Suresi 81)Yani onu marifet zannediyor. Müslümanları seyrediyor karışmıyor, böyle turist gibi kenardan bakıyor. Müslümanlar her türlü zorluğun içine giriyorlar, onlar girmiyorlar. Ama buna seviniyorlar, diyorlar “çok akıllı hareket ediyoruz biz.” İşte bu onların iblis ruhunu taşımalarından kaynaklanıyor. “Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” şeytandan Allah'a sığınırım “bir musibet isabet edince ise:” “ona sevinirler” diyor.“Biz önceden tedbirimizi almıştık” derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” (Tevbe Suresi, 50) Diyor. Münafığın yöntemi budur, hep turist gibi uzaktan seyretmek.