Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
CİHAT GÜNDOĞDU: Müminlere karşı devamlı bir korku ve tedirginlikleri var, bu da Kuran’da bildirilmiş. ”Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Devamlı bir korkuları var kendilerine nereden zarar geleceği hususunda. Herhangi bir yerde çıkan bir haber bunları tedirgin etmeye yetiyor inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 3 Temmuz 2010 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Gerçekten sizden olduklarına dair,” Tevbe Suresi, 56; “Gerçekten sizden olduklarını dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Müslüman olduklarına dair yemin ediyorlar, Müslüman olduklarına dair takva alametleri gösteriyorlar. Çok titiz olduklarını, her konuda dinin hükümlerinin oluşması konusunda özenli olduklarını söylüyorlar, yemin ederek. “Oysa onlar sizden değildirler.” “Müslüman değildirler” diyor Allah. “Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Sürekli korku içinde yaşar. Mesela gazetede bir haber çıkar, ondan korkar; biri bir şey söyler, ondan korkar; bir yerde bir şey olur, ondan korkar; cildinde herhangi bir şey olur, ondan korkar. Veyahut her an öleceğinden korkar, hastalanacağından, yaşlanacağından korkar. O korku içinde yaşarlar. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Normalde Müslümanların yanında durmak istemiyorlar. Fakat sığınacakları emin bir yer arıyorlar. Bir ev, bir imkan, bir para kaynağı, yiyecek kaynağı. Müslümanların yanında da çıkar için kaldıkları anlaşılıyor. Bak Allah diyor; “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı,” herhangi sığınacakları bir yer, “bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Yani onu bulduğunda hemen koşarlar diyor Allah, hemen yanınızdan kaçarlar. Çünkü çıkarcı oldukları için. Nasıl böyle bir vahşi hayvan yiyecek bulduğunda hemen oraya doğru koşar, bunlar da vahşi hayvan gibi o yiyeceğin olduğu yere doğru koşarlar ve “oraya sığınırlar” diyor. Yani “ine sığınır gibi sığınırlar” diyor. “Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı” diyor. Yani “Peygamber (s.a.v.)’in onlara sağladığı veyahut Mehdi (a.s.)’nin onlara sağladığı imkanlardan hoşnut olsalardı daha güzel olurdu” diyor Allah. “"Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek" demeleri gerekirdi” diyor Allah. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 12 Mart 2012 tarihli röportajından Tevbe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 32. ayet; şeytandan Allah’a sığınırım; “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Televizyonlarda, şurada burada konuşarak İslam’ı, Kuran’ı durdurmak istiyorlar; Darwinizmi, materyalizmi yaymak istiyorlar. “Oysa inanmayanlar istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” “Dinini bütün dinlere üstün kılıp, dünya hakimi etmek istiyor” diyor Cenab-ı Allah. “Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” Ne olacakmış? Bütün dinlere üstün olacak, yani dünya hakimi olacak İslamiyet, inşaAllah. “Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir.” Eğer insanlar Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmezse… Ayetin işareti budur. Peygamberimiz (s.a.v.)’e gelmiş bir ayet bu. Asrımıza bakan yönüyle, “siz Hz. Mehdi (a.s)’a yardım etmeseniz de Allah ona yardım etmiştir.” Yani ihtiyacı yok yardıma. “Hani kafirler ikiden biri olarak Onu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.’ Böylece Allah O’na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti.” İkiden biri, “ikisi mağarada olduklarında,” Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s), Ashab-ı Kehf gibi mağarada olacaklar, inşaAllah. “Onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş,” Hz. Hızır (a.s)’ın ordusu, meleklerle desteklemiş, “inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı.” Şu anda da inkar çağrıları alçaltılıyor. Küçük düşürülüyor Allah tarafından. Aşağılanıyor. “Oysa Allah'ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” 42; “Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi.” Mesela Hz. Mehdi (a.s) için de öyle; çok uzun, 40 yıllık bir mücadele veriyor. O yüzden münafıklar dayanamıyorlar Hz. Mehdi (a.s)’la mücadele etmeye. “Ama zorluk onlara uzak geldi” diyor Allah. “‘Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık’ diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?” Diyor Cenab-ı Allah. Onun için Hz. Mehdi (a.s)’ın talebeleri hep seçilmiştir. Sağlam delikanlılardan, sağlam genç kızlardan oluşacak, inşaAllah. “Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler.” Yani çeşitli bahaneler öne sürmezler. “Allah takva sahiplerini bilendir. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” ‘Allah var mı, yok mu’ emin olamıyor; ‘Hz. Mehdi (a.s) çıkacak mı, çıkmayacak mı’, ‘Hz. İsa (a.s) inecek mi, inmeyecek mi’, ‘İttihad-ı İslam olacak mı, olmayacak mı’, ‘cennet var mı, yok mu’ karar veremiyor. Kuşku içinde kalıyorlar. Bak, “Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister.” Bu da yine iman hakikatlerinin önemini gösteriyor. Ahir zamanda, her zaman ne sorun olmuş? Hep iman zafiyeti. “Eğer (savaşa, tebliğe) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı.” Niye? İman zafiyeti. O yüzden yapmıyorlar. “Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.” Adam oturuyor evinde, hiçbir faaliyete katılmak istemiyor. Yiyip, içip yan gelip yatıyor. “Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi.” Şimdi de öyle, münafıklar internette, orada-burada fitne sokmak için çaba yürütüyorlar. “İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır.” “Muhbirlik yapanlar da vardır” diyor Allah. “Allah, zulmedenleri bilir. Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi.” Muhbirlik yapıyor, üçkağıtçılık yapıyor; küfürle, müşriklerle işbirliği yapıyorlar. “Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı.” İşte bu da dünya hakimiyetine bakıyor. Mehdiyet’in hakimiyetine bakıyor, inşaAllah. “Onlardan bir kısmı: ‘Bana izin ver ve beni fitneye katma’ der.” “Çocuğum var, işim var, gücüm var, okulum var. Ben katılmayayım bu faaliyete” diyor. “Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir.” “Asıl belanın içine şimdi düştüler” diyor Allah. “Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.” “Cehennemde müthiş bir azapla karşılaşacaklar” diyor Allah. “Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır,” “Neşen, sevincin, etrafındaki insanların güzelliği, zenginliğin, bereketin, gücün, kudretin ağırlarına gider, sıkılırlar” diyor Allah. “Bir musibet isabet edince ise:” mesela birisi saldırdığında, bir oyun oynandığında ise, “‘biz önceden tedbirimizi almıştık’ derler ve sevinç içinde dönüp giderler.” “‘Ne iyi yaptık yanına gitmemekle’ diye sevinirler” diyor. “De ki: ‘Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez.’” “Kaderde olanın dışında bir şey olmuyor zaten” diyor Cenab-ı Allah. “Böyle de” diyor. “O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."” “Allah’a tevekkül edin” diyor. “De ki: ‘Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?’” “En fazla şehit oluruz” diyorlar. “Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz.” Küfre ızdırap verecek bir faaliyet. “Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” Biz de 10 yıla kadar göreceksiniz diyoruz; Darwinistlere, materyalistlere, inşaAllah. “Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin;” evlenmiş olmaları, çoluk çocuğa karışmış olmaları, zenginleşmeleri imrendirmesin. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” çünkü maldan dolayı canı yanıyor, çocuğundan dolayı canı yanıyor; “acaba bir şey mi olacak, kazanabilecek mi, şu okula gidebilecek mi, falancanın çocuğundan daha iyi mi giyinecek, falancanın çouğundan daha güzel nasıl olabilir?” Olamayınca canı yanıyor. Sokağa çıkıyor, “acaba sağ salim dönecek mi?” Ticaret yapıyor, “acaba iflas mı edeceğim?” Bak, diyor ki; “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak,” acı veriyor Allah onlara, bayağı sıkılıyorlar. Mesela ticaret yapıyor, “acaba çekler geri dönecek mi?” diyor. “Kar edecek miyim?” diyor. Çocuğu oluyor, “falancanın çocuğu daha başarılı” diyor. O, ona iç acısı oluyor. Araba alıyor, “falancanın arabası daha güzel” diyor. O da ona ızdırap veriyor. Hatta aynı arabadan alıyor, kendininki siyah oluyor, onunki beyaz diye yine canı yanıyor. “Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.” “Ölürlerken can çekişerek ve feci şekilde öldüreceğim” diyor Allah. “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.” “‘Biz de elhamdülillah Müslümanız’ derler” diyor. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” Çok korkaktırlar, herkesten korkarlar. Höt dedin mi yatağın altına giriyorlar, en iyi bildikleri şey kaçmak. “Niye kaçıyorsun?” deyince de, “hicret ediyorum” diyor. Korkaklığın adını hicret koymuş. Peygamberimiz (s.a.v.) savaş meydanlarında hicret mi etti oraya buraya? Göğüs göğse mücadele etti Allah rızası için. Korkaklığın adı hicret oldu. Ama iyi niyetle, İslam’ı daha iyi yaymak için yapılan faaliyetleri tenzih ediyoruz. “Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı.” Gidip saklanırlardı, zarar gelmesin diye. Tutuklanma korkusu, yakalanma korkusuyla. “Hapse atılırım, dövülürüm, sövülürüm diye mutlaka bir yerlere kaçarlar” diyor Cenab-ı Allah. “Oraya da sığınırlar, haberleri orada beklerler” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2016 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tartışmacı ve saldırgan olur münafıklar. Zuhruf Suresi, 58’de; “Hayır, onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir.” Diyor, Allah. Yani nefret dolu ama sürekli tartışma ister. Mesela daha selamun aleykum desen, hemen onun felsefesine girer. Mesela otur, sıradan bir şey söyle. Mesela farz edelim bu teşbihin taşı dersin, gerçek taş. “Yok” der, o. “Gerçek taş değil o suni imal edildi der. İlla pislik yapsın. Yani tartışma münafığın vazgeçilmeyecek vasfı. Her şeye muhalefet eder. O ruhundaki asilik ve şeytanlık ruhundan dolayı, isyan ruhundan dolayı o manyaklığı bir türlü bırakmaz. Onun için Allah onların tartışmacı ve düşman bir topluluk olduğunu Zuhruf Suresi, 58’de belirtiyor. Hastadır. Pislik yapmadan, tartışmadan, laf sokmadan, kepazelik yapmadan duramaz.
Yine münafıklarla ilgili olarak Cenab-ı Allah, Ahzab Suresi, 19’da; “…hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek” Yani mala, mülke, süs eşyalarına, çıkara, yiyeceğe. “düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar.” Yani bana niye şu alınmadı, niye bu alınmadı? Bak diyor ki; “hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek” Bu ne? Mala, mülke, çıkara. “düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar.” Benim niye malım yok? Mesela, benim niye şuyum yok, niye buyum yok? Olsa bile, niye şöyle olmadı, niye böyle olmadı? Yok rengi tutmadı, yok şekli, biçimi tutmadı. Yani bu pisliği mutlaka yaparlar diyor Allah. “keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir;”diyor, Allah. “böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” Yapıyorlar, Müslümanlara bayağı bir şey yapıyorlar. Ama Allah boşa çıkaracağım diyor. “Bu Allah'a göre pek kolaydır.” Diyor, Cenab-ı Allah.
“Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor,” diyor, Cenab-ı Allah. “size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar.” Pislik yapmak. Mesela Müslüman’ı huzursuz edecek bir tartışma ortamı meydana getirmek. Bir laf sokmak. “Onlar için bu çok kolaydır” diyor, Allah. “Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.” (Al-i İmranSuresi, 118) İşte buna ihtiyaç var. Münafık olmasa, münafık olmazsa da imtihan olamazsın. Kafir olmazsa da imtihan olamazsın. Ağızlarından taşmıştır derken; zapt edemiyorlar kendilerini. Ahlaksızlıklarını sürekli vurguluyorlar. Nereye dönse pislik yapar münafık. Münafığı tanımak istersen, huzursuzluğundan, adiliğinden, çirkefliğinden, büyüklük iddiasından, en kaliteli olan en büyük insan olma iddiasından ve sürekli yalancılığından, ağlayarak, yerlere yatarak kepazelik çıkartmasından, ayım bayım olmasından, haysiyetsizliğinden, yüzündeki ifadeden, bozuk konuşmalarından… Deminden beri ayetlere dayalı olarak anlattığım konuya özet olarak söylüyorum. Rahatça münafık anlaşılır. Münafık anlaşıldıktan sonra münafığın zararsız hale getirilmesi için münafıkla mücadele de Kuran’ın üslubunun kullanılması gerekiyor, akılcı hareket edilmesi. Çünkü ben Müslüman’ım dediği için, Müslüman ondan teberri edemiyor, kaçınamıyor. Ama zararsız hale getirebilir. Çünkü münafığın o zaman iddiası şu olur: “Ben Müslüman’ım. Sen de benimle görüşmüyorsun. Harama giriyorsun” der. Halbuki pislik zaten onun asıl istediği Müslümanlardan ayrılıp, Müslümanlara saldırmaktır. Münafıkta sürekli bir ayrılma özlemi vardır. Gece gündüz ruhunda vardır. Diyor ya ayette, bir yer bulsa, bir mağara bulsa, sığınacak bir yer bulsa, sürekli bilinçaltında bu istek oluyor. Münafığın kesintisiz ruhundaki taleptir bu. “Sığınacak bir yer olsa da, gitse ve haberlerinizi uzaktan alsa ve size karşı mücadele etse. İsteği budur” diyor münafığın. Ama sığınacak bir yer bulamadığı için Müslümanların yanında kalıp, pisliğine devam ediyor. Sığınacak yer bulduğunda hemen adiliğe başlıyor. Hemen pisliğe başlıyor.
Münafığın güzel ahlak göstermesi düşünülemiyor da ahlaksızlık yapmadığında şaşırtıcı olur. Ahlaksızlık yapmaması hayret verici oluyor münafığın. Yoksa mutlaka ahlaksızlık yapar, hastalıktır onda o.
Tevbe Suresi 56'da onların korkak olduğunu söylüyor Allah. “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.” Müslüman görünüyor. Çok yüzsüzdür. Münafık olduğu halde Müslüman gibi gösterir. “Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” (Tevbe Suresi, 56) Sizinle alakası yok, Müslümanlıkla da alakası yoktur onların diyor Allah.