Adnan Oktar'ın 19 Nisan 2011 A9 Tv ve Olay Tv'deki Canlı Sohbetinden
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Zuhruf Suresi, 28. Ayet “Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.” Ebcedi; 1999 tarihini veriyor. 29 “Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım-yaşattım.” Bakın, “Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım-yaşattım.” Ayetin ebcedi; 2015 tarihini veriyor bu ayet, 29. ayet. 30. Ayetin ebcedi; o da 1990 tarihini veriyor. Çok acayip değil mi, bakın, 1999, 2015, 1990 3. ayette. 30. ayet; “Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız." 1990’da demek ki Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı da tavır alacaklar, inşaAllah. “Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız." Biz onu reddediyoruz diyorlar. 1990 Mehdiyet’in en şiddetli mücadele zamanlarından birisi, inşaAllah. 33, “Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman’ı (Allah'ı) inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.” diyor Allah. ‘Muazzam bolluk verirdim’ diyor Allah. ‘Ama Allah’a karşı isyanda birleşip tek bir ümmet olurlardı, büyük bir dinsizlik hakim olurdu’ diyor. ‘Onun için ekonomik kriz meydana getiriyorum, ekonomik refahta insanlar azıyorlar’ diyor Cenab-ı Allah. Bakın, devam ediyor ayet, “Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar, Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında muttakiler içindir.” ‘Benim için çok kolay, istesem hepinizi zengin kılardım’ diyor Allah. ‘Ama beni unuturdunuz, sapıtır ve azıtırdınız, o yüzden vermedim’ diyor. Ekonomik kriz, ekonomik zorluk insanları Allah’a yaklaştırıyor. Belalar, dertler, hastalıklar Allah’a yaklaştırıyor. Her Allah’a yaklaşmayan insana dikkat edin, bela ve hastalıkla karşılaştığında Allah’a yaklaşmıştır, bu herkes tarafından bilinir. “Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur.” ‘Üzerini bir şeytan kaplar, sürekli şeytanın etkisinde kalır, eğer Allah’ın zikrini yapmazsa, zikri yerine getirmezse’ diyor Allah. 37, “Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.” Hidayette olduklarını sanıyorlar. Adam sarığı sarıyor, cübbeyi giyiyor, kendini hakikaten hidayette zannediyor, hakikaten mümin, muttaki zannediyor. Halbuki üzerini bir şeytan kaplamış, şeytanın esiri olmuş. Ne diyor bakın Allah; “Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar,” ‘Gerçekten hidayette ve gerçekten Müslüman olduklarını sanırlar’ diyor Allah, haberleri bile olmaz’ diyor. Mesela, adam İtthad-ı İslam’ı savunmuyor, Müslümanların birliğini savunmuyor, zulmün ortadan kalkmasını istemiyor, ne konumda olduğundan haberi bile yok.
Adnan Oktar'ın 14 Mayıs 2011 A9 Tv'deki canlı sohbetinden
ADNAN OKTAR: Zuhruf Suresi, 23, şeytandan Allah’a sığınıyorum; “İşte böyle” diyor Cenab-ı Allah, “senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım” “Bir Mehdi, bir mürşit, bir Peygamber göndermiş olmayalım.” “Mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri',” köşe başını tutmuş sahtekarları, “(şöyle) demişlerdir: ‘Gerçekten biz, atalarımızı’,” daha önceki alimlerimizi, “‘bir din üzerinde bulduk,’” “bir inanç üzerinde bulduk.” “‘Ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz.’" Yani “onların kitaplarına, onların düşüncelerine uyarız, sana uymayız biz” diyorlar. Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde ne diyecekler? Aynısı.
“(O peygamberlerden her biri de şöyle) Demiştir:” O Mehdiler de şöyle diyorlar; “Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?” Yani “daha doğrusunu, tam uygun olanını getirmiş olsam da mı?” “Onlar da demişlerdi ki: ‘Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye karşı olanlarız.’” “Karşıyız biz size” diyor. Hz. Mehdi (a.s)’a da aynı tavrı koyacaklardır, aynı sistemdir.
“Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse, bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu?” Allah, bu intikamlarını alıyor da farkında değiller. O tiplerden Allah sürekli intikam alıyor, farkında değiller. “Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: ‘Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım.’” Tek başına, o devrin Mehdisi Hz. İbrahim (a.s); bütün halk ona karşı, babası da karşı. Kuran’ın anlatmak istediği şu; Hz. Mehdi (a.s) talebesi veyahut Mehdiyet ortaya çıktığında aileler de karşı olur Hz. Mehdi (a.s) talebelerine. Kuran’ın işareti budur. Babası da karşı olur, annesi de karşı olabilir, kardeşi de karşı olabilir. Mehdiyet zorludur, Kuran’ın anlatmak istediği işaret bu, inşaAllah.
“Babasına ve kendi kavmine demişti ki: ‘Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım.’” “Sizin inancınızda değilim.” “(Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir." Hidayete yöneltme ne demektir? Mehdiliktir, sözlük karşıtı budur. “Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.” 1999’u veriyor ebcedi. Kendi soyunda kalıcı olarak tevhid inancını bırakıyor. Kendi soyunda kim var? Hz. Mehdi (a.s) var. Hz. Mehdi (a.s) kimin soyundan? Hz. İbrahim (a.s)’ın soyundan.
“Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım.” Ebcedi 2015 ayetin. Devam ediyor ayet, peş peşe. Tenvinli 1999, şeddeli ve tenvinli 2029, 28. ayet, 2029 tarihini veriyor. 29. ayet, 2015 tarihini veriyor, şeddesiz. 30. ayet, 1990 tarihini veriyor, şeddeli.
“Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: ‘Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona karşı kafir olanlarız.’” “Ona karşı mücadele edeceğiz” diyorlar, devrin Mehdisine. Şu anda da, asrımızda da aynı şeyler yaşanıyor. Kardeşlerimiz diyor ki; “Biz Mehdiyet’i anlatıyoruz, adamlar dinlemiyor veyahut karşı geliyor.” Peki, dinlerse, karşı gelmezse Mehdiyet olur mu? Direnecek ki Mehdiyet olsun, karşı gelecek ki Mehdiyet olsun. Her anlattığını adam kabul ediyorsa, her dinleyen ikna oluyorsa Mehdiyet diye bir şey olmaz. Mehdiyet direnilen demektir. Hz. Mehdi (a.s) ezendir, eze eze ilerleyendir ve direnilendir. Direnen yoksa Hz. Mehdi (a.s) da yoktur. Deccaliyet direnecek, cahil cühela direnecek, o da eze eze hakkı anlatacak, inşaAllah. O zamanın yobazları diyorlar ki;
“Ve dediler ki: ‘Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?’” Şimdi Türkiye’nin iki büyük şehri ne var? Ankara ve İstanbul var, değil mi? “Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?” Veyahut Mekke ve Medine’nin büyük bir alimine indirilmeli değil miydi? Peygamberimiz (s.a.v)’in Peygamberliğini kabul etmiyorlar. Niye? “Ebu Kasım’ın yetimi mi Peygamber olacak?” diyorlar. Orada alimler var, hocalar var, o devrin ileri gelenleri var, “onlardan biri olması lazım” diyorlar. “Okuma, yazması da yok onun, ümmi” diyorlar. Okuma yazması yok, ümmi, “nasıl Peygamber oluyor?” diyorlar. Şimdiki cahil cühela ne diyor? Peygamberimiz (s.a.v) hadiste ne diyor; “Hz. Mehdi (a.s) Arapça bilmez, ümmi.” “O zaman nasıl Hz. Mehdi (a.s) olacak” diyor adam. İşte, Allah dileğinde oluyor.