ADNAN OKTAR'IN ADIYAMAN ASU TV'DEKİ CANLI SOHBETİ
(18 NİSAN 2011; 22:00)
ADNAN OKTAR: Mesela, Ahzap Suresi, 50. ayet.” Şeytandan Allah’a sığınırım. “"Ey Peygamber, Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden elinin altında bulunan kadınları, seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca diğer müminlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygambere bağışlayan, peygamberin de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü'min kadını da, -sana helal kıldık. Mü'minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeler hakkında farz kıldıklarımızı elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir" diyor.” Sevda Hanım kardeşimizin bu konudaki talebi doğru. Çünkü en çok üzerinde durdukları hatta birçok Müslüman bilinen kişinin de haşa utandığı bir ayettir. Örtbas etmeye çalışırlar, kapatmaya çalışırlar, kafaları o kadar çalışmadığından oluyor bir kısmının; bir kısmı cahilliğinden söylüyor, bir kısmı da samimiyetsizliğinden söylüyor.
Mesela bu ayet başlamadan önce, 45. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahit, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 2034. “Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).” 1417. 1997 tarihini veriyor, 2034 tarihini veriyor ayet. “Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.” 2005 tarihini veriyor. Muntazam, peş peşe. “Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” Demek ki münafıklar o zamanlar Peygamberimiz (s.a.v)’e bu konulardan, cinsellikle ilgili konulardan, evliliklerinden, Peygamberimiz (s.a.v)’in kadın sevgisinden istifade ederek kendilerince, Peygamberimiz (s.a.v)’e güya sataşır tarzda bir üslup kullanıyorlardı. Cenab-ı Allah onlara işte burada cevap veriyor 50. ayette. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey Peygamber gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da, -mü'minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e Cenab-ı Allah, eşleri ile evlenebileceğini söylüyor, istediği bir hanımla evlenebileceğini söylüyor.
“Sağ elinin malik olduğu (cariyeler),” “o devirdeki cariyelerden de alabilirsin” diyor Cenab-ı Allah. Ayrıca “hanımlardan kendisini sana vakfetmek isteyen gönüllü cariyeler varsa, azatlı cariye olarak sana kendini hibe edip, sevgisinden ömür boyu sana bağlanmak isteyen hanımlar varsa onları da sana helal kıldık” diyor. Ama “ayrıca sana mahsus olmak üzere” diyor, özel olarak; “amcanın kızlarını,” mesela kaç tane kızı varsa; dört tane, “dördünü de sana helal kıldık” diyor Allah. “Halasının kızlarını,” ne kadar varsa, “hepsini helal kıldık” diyor. “Dayının kızlarını,” ne kadar varsa, “sana helal kıldık.” “Teyzenin kızlarını” da, “hepsini sana helal kıldık” diyor. Müslümanlar bir tane alabilirler, iki kişiyi aynı anda alamıyorlar. “Ama sana hepsini helal kıldım” diyor Cenab-ı Allah, “sana mahsus olmak üzere, nikahlaman için.” Dolayısıyla Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in aşığı olan bu annelerimizle Peygamberimiz (s.a.v) çok rahat evleniyordu, onlarla birlikte oluyordu. Bu münafıkların çok ağrına gitti, kafirler ve münafıkların çok ağrına gitti. 48. ayette onu anlatıyor, 50. ayette cevap veriyor Cenabı- Allah. 48. ayette ne diyor Cenab- Allah; “Kafirlere ve münafıklara itaat etme.” Şeytandan Allah’a sığınırım. Onlar diyorlar ki, “evlenmene gerek yok, cariyelere gerek yok, kadınların sana kendini hibe etmesine gerek yok. Sen Peygambersin, böyle şeylere yanaşma” diyorlar.
Allah’ta diyor ki; “Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” Çünkü onların evlilikleri hayvan evliliği, herifler eşek gibi adamlar, evlendikleri hanımlar da yine kendi kafasında oluyor. Halbuki Peygamberimiz (s.a.v)’in evliliğinde Allah aşkı hakim, Allah aşkıyla evleniyor. Peygamberimiz (s.a.v)’in hanımları, Allah’ın tecellisini Peygamber (s.a.v)’de gördükleri için evlenmek istiyorlar. Peygamberimiz (s.a.v) de o hanımlarda Allah’ın tecellisini gördüğü için evlenmek istiyor. Ve birbirlerine tutkuyla, derin bir aşkla, Allah’ın yarattığı derin bir aşkla bağlılar ve Allah onu kaderde Peygamberimiz (s.a.v)’e bir nimet olarak vermiş. Son derece güzel, büyük bir kolaylık onun için ve mümin hanımlar için büyük kolaylık. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v)’e aşık olan birçok hanım vardı, eğer bir tane hanımla evlenebilme imkanı olsaydı, Peygamberimiz (s.a.v) diğer hanımların ona yanaşmasını mümkün kılmazdı. Ve evlenemeyecekti, onlarla beraber olamayacaktı. Dolayısıyla Allah rahmetiyle böyle bir kolaylık sağladı Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e ve böyle bir güzellik oluştu. Zaten bu ayetin başlangıcında, 36. ayetten başlıyor, Ahzap Suresi’nde bu konuya yaklaşıyor Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.”
Zeyd’in hanımı Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ilk gördüğü andan itibaren aşkla bağlıydı, ondan Allah aşkını, Allah’ın tecellisini görüyordu ve onunla beraber olmak istiyordu, evlenmek istiyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de; “aman boşanma, devam et” diyordu. Ama o hanımın ilgisini görmüştü. Çok zeki, çok mübarek, muhterem bir insan. Kaderde onun eşi olan bir hanım. Ve Allah bu boşanma olayını oluşturduktan sonra, evlatlığının hanımının alınmasını o devirde çirkin karşılıyordu müşrikler ve münafıklar; Cenab-ı Allah bunun böyle olmadığını, helal olduğunu, güzel bir tavır olduğunu belirtti. Bu ayet odur. “Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır.” Ne münafıklardan, ne müşriklerden, ne onların dedikodularından çekinmeyenlerdir diyor Allah. “Hesap görücü olarak Allah yeter. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir” diyor Allah. “Ancak O, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.” Bakın, “Sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.” Dolayısıyla Zeyd’in de babası değil, “manevi baba olmaz” diyor Cenab-ı Allah. “Evlatlığı diye de bir konu yok” diyor, anlaşıldı mı? O kadın boşandığı vakit rahatça onunla evlenebilir. “Kendi kendinize kural çıkarmayın” diyor Allah “Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin. O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, mü'minleri çok esirgeyicidir.” “Allah sizin için özgürlük, güzellik, ferahlık istiyor” diyor Cenab-ı Allah. Kendi kendinize kurallar çıkarıp, kendinize acı çektirmeyin, kendinize ızdırap konusu çıkarmayın. Kadını Allah Peygamberimiz (s.a.v)’e nimet olarak veriyorsa, annelerimize nimet olarak veriyorsa, bunun büyük bir güzellik olduğunu; aşkın, tutkunun uygulaması olduğunu, bundaki rahmeti ve güzelliği münafıkların, müşriklerin ve kafirlerin göremediğini söylüyor Allah. Halbuki cennette Peygamber Efendimiz (s.a.v) hurilerle beraber; milyonlarca, yüz binlerce huriyle birlikte olacak, inşaAllah. Kadın sevgisi imandandır, bir insanın imanı ne kadar güçlüyse o kadar onun gönlünde kadın sevgisi olur. Çünkü kadın sevgisi Allah’a olan sevgiden kaynaklanır.
Adnan Oktar'ın 6 Aralık 2010 tarihli Kahramanmaraş Aksu TV'deki röportajından
ADNAN OKTAR: Buna karşılık ikinci olarak 2034’ü veriyor. Demek ki en son şartlarda da biz müjde vermeye devam edeceğiz, uyarmaya devam edeceğiz ve olaylara da şahit olacağız. Her türlü olaya, inşaAllah. “Ve kendi izniyle Allah’a çağıran (Kuran’a, İslam’a çağıran, tebliğe yapan) ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik)” (Ahzab Suresi, 46) diyor, Cenab-ı Allah Peygamberimiz (s.a.v)’e. Ahir zamana bakan şekli nedir? Kendi izniyle Mehdi (a.s)’ı Allah’a çağıran ve nur saçan gerek varlığıyla, gerek anlatımlarıyla, gerek imkânlarıyla “nur saçan bir çerağ, bir kandil olarak gönderdik” diyor Cenab-ı Allah “Müminlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah’tan büyük bir fazl vardır”. Kurtuluş vardır. İslam ahlakının dünya hâkimiyeti, İttihad-ı İslam, değil mi? 2000 yıl sonra Hz. İsa (a.s.) Mesih’i yeniden görmek, aslıyla, orijinaliyle. 1400 sene önce Peygamberimiz (s.a.v.)’in bildirdiği, 3000 yıl önce Hz. Musa (a.s.)’ın bildirdiği, 5000 yıl önce Hz. İbrahim (a.s.)’in bildirdiği ve bütün Peygamberlerin suhuflarında geçen Hz. Mehdi (a.s.)’ın görülmesi ve onun tanınması olacak, inşaAllah. “Müminlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah’tan büyük bir fazl vardır”. 2005 tarihini veriyor ebcedi.
ADNAN OKTAR'IN KAHRAMANMARAŞ AKSU TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI
(17 OCAK 2011)
ADNAN OKTAR: Ahzab Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 2034 tarihini veriyor. “Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).” Bu ayettin ebcedi de 2034 tarihini veriyor. “Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.” O da 2005 tarihini veriyor. “Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” Allah seni korur, diyor. Allah’a tevekkül çok önemlidir. Müslümanlar sık sık tevekkülü unuturlar, o yüzden de eziyet çekerler. Onu nasıl yapacağım, bunu nasıl yapacağım, işte hastalanacak mıyım, şu mu olacak, bu mu olacak? Halbuki tevekkül etse, kalbi çok rahat edecek. Zaten olup bitmiş. Tek bir an içerisinde bütün kainattaki hayat olup bitmiştir. Bütün alemlerdeki hayat olup bitmiştir, Allah Katında bitmiştir. Telaş niye? Üstelik hayırla ve güzellikle Allah Katında en mükemmel şekilde yaratılmıştır.
“Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” ““Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman,” ne diyor Resulullah (s.a.v.)? Mehdi (a.s.) çıkacak, Mehdi (a.s.) düzeltecek. Yok, ben Resulullah (sav)’ın dediğine göre değil de, kendi kafama göre hareket edceğim, diyor. Bakın ne diyor Allah? “Mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” Peygamber (s.a.v.) ne diyorsa, ona göre hareket edilecek. “Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.” Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’ın nasıl hakim olacağını, hangi safhalarda hakim olacağını, neler yapılacağını, bu faaliyette Müslümanların tavrını, vaktini, alametlerini, hepsini bildirmişken, bir adam bana ne, derse bu ayetin hükmüne girer. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” Kendi kendine; yok ben öyle değil de, böyle yapacağım, diyemez. “Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.” Sapık olduğunu söylüyor Cenab-ı Allah, başka türlü yapanların, yani sapkın bir yola girmiştir, diyor. “Sapıklıkla sapmıştır” inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 20 Nisan 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 21 Mayıs 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 28 Haziran 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 13 Ağustos 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 6 Aralık 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Nisan 2011 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Temmuz 2011 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
Sayın Adnan Oktar’ın 16 Ocak 2011 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bismillah, Ahzab Suresi. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Evet, 2034 ebcedi.
“Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).” Bu da 2034 tarihini veriyor bu ayet inşaAllah. Yine okumuştum bunu, şimdi Allah bir daha karşıma çıkarttı.
“Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.” Büyük bir güzellik vardır. O da 2005 tarihini veriyor.
“Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” Demek ki münafıklar ve kafirlere itaat etmeyeceğiz ve eziyetlerine aldırmayacağız, saldırmalarına, oyun oynamalarına aldırmayacağız inşaAllah.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah hocam.
Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ocak 2011 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Ahzab Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 2034 tarihini veriyor. “Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).” Bu ayettin ebcedi de 2034 tarihini veriyor. “Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.” O da 2005 tarihini veriyor. “Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” Allah seni korur, diyor. Allah’a tevekkül çok önemlidir. Müslümanlar sık sık tevekkülü unuturlar, o yüzden de eziyet çekerler. Onu nasıl yapacağım, bunu nasıl yapacağım, işte hastalanacak mıyım, şu mu olacak, bu mu olacak? Halbuki tevekkül etse, kalbi çok rahat edecek. Zaten olup bitmiş. Tek bir an içerisinde bütün kainattaki hayat olup bitmiştir. Bütün alemlerdeki hayat olup bitmiştir, Allah Katında bitmiştir. Telaş niye? Üstelik hayırla ve güzellikle Allah Katında en mükemmel şekilde yaratılmıştır.
Sayın Adnan Oktar'ın 17 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Ahzab Suresi, 43; “O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte” diyor Cenab-ı Allah. Rahim ismiyle; ne güzel, elhamdülillah. Zulümatlardan nura, zulümaten nur. “Melekleri de (size dua etmektedir). O, mü'minleri çok esirgeyicidir” diyor Cenab-ı Allah. Elhamdülillah, maşaAllah. “O’na kavuşacakları gün,” Allah’a kavuşacakları gün, o gün, kavuşacakları gün, “onların dirlik temennileri 'Selam'dır.” Hemen Selam ismini duymaya başlıyorlar. “Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır” diyor Allah. Allah onlara üstün bir ecir hazırlamıştır. “Ey Peygamber” diyor Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey Peygamber,” ey Hz. Mehdi (a.s), “gerçekten biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik”. Allah Allah! 1997 tarihini veriyor. Hz. Mehdi (a.s)’ın en hareketli yılları, Mehdiyet’in. “Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ bir kandil olarak (gönderdik).” “Nur saçıyorsun etrafa” diyor Cenabı-ı Allah. Onun ebcedi de 2005 tarihini veriyor, maşaAllah. “Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.” Büyük bir kurtuluş, dünya hakimiyeti, ahirette de cennet. “Kafirlere ve münafıklara itaat etme.” Yani onların inançlarına tabi olma, Darwinizm’e-materyalizme inanma, Allah’a inanmayanların inançlarına inanma, Kuran’ı reddedenlere inanma. “Eziyetlerine aldırma.” Hapsedebilirler, ezebilirler, dövebilirler, sövebilirler, hakaret edebilirler. İftiraları, hakaretleri bir nimettir. “Eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et.” “Bırak kendini Allah’a” diyor Cenab-ı Allah. “Vekil olarak Allah yeter.” MaşaAllah, maşaAllah.