5 - Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir.
6 - Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip-donattık.
7 - Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
8 - Ki onlar, Mele'i A'la'ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;
9 - Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.
10 - Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder).
11 - Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
12 - Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
13 - Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
14 - Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
15 - "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler.
16 - "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
17 - "Veya önceki atalarımız da mı?"
18 - De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)."
19 - İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
100 - "Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et."
101 - Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
102 - Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın."
103 - Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
104 - Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik.
105 - "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz."
106 - Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
107 - Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
108 - Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
109 - İbrahim'e selam olsun.
110 - Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
111 - Şüphesiz o, Bizim mü'min olan kullarımızdandır.
112 - Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak'ı da müjdeledik.
113 - Ona ve İshak'a bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.
114 - Andolsun, Biz Musa'ya ve Harun'a lütufta bulunduk.
115 - Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
116 - Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.
117 - Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
118 - Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
119 - Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
120 - Musa'ya ve Harun'a selam olsun.
121 - Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
122 - Şüphesiz ikisi, Bizim mü'min olan kullarımızdandılar.
123 - Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
125 - "Siz Ba'le tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allah'ı) mı bırakıyorsunuz?"
126 - "Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir."
127 - Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
128 - Ancak, muhlis olan kullar başka.
129 - Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
130 - İlyas'a selam olsun.
131 - Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
132 - Şüphesiz o, Bizim mü'min olan kullarımızdandı.
133 - Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
134 - Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
135 - Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.
136 - Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
137 - Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
138 - Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
139 - Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
140 - Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
141 - Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
142 - Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
143 - Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,
144 - Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
145 - Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
146 - Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
147 - Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.
148 - Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149 - Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?
150 - Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
151 - Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
152 - "Allah doğurdu." Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
153 - (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
154 - Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155 - Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
156 - Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157 - Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.
158 - Onlar, Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
159 - Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.
160 - Ancak muhlis olan kullar başka.
161 - Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.
162 - O'na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.
163 - Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).
164 - (Melekler der ki:) "Bizden her birimiz için belli bir makam vardır."
165 - "Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz."
166 - "Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz."
167 - Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
168 - "Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı."
169 - "Gerçekten bizler de, Allah'ın muhlis olan kullarından olurduk."
170 - Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.